Türkiye, tarihinin en kritik seçimine giderken provakasyonlar da artarak devam ediyor. Urfa’nın Suruç ilçesinde, bayram öncesi yaşanan kanlı olayda biri AKP Urfa vekili Halil İbrahim Yıldız’ın kardeşi olamak üzere 4 kişi yaşamını yitirdi, 9 kişi yaralandı. Toplumda, “2015 seçimlerinde olduğu gibi yeni bir çatışma ortamı mı tırmandırılacak?” endişesi büyüdü.

Tepenin talimatı tabanı harekete geçiriyor

Olayın öncesi, sırası ve sonrası kaygının haklı olduğunu gösteriyor. Suruç’taki provakasyondan 2 gün önce, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı kapalı toplantı dışarı sızdı ya da sızdırıldı. Erdoğan konuşmasında; 7 Haziran 2015’teki AKP başarısızlığı hatırlatılıyor, tekrarlanmaması gerektiği söylüyor, reçeteyi veriyordu: HDP’nin baraj altında bırakılması. Yöntemler dikkat çekti. Seçimi başlamadan bitirme vurgusu yapan Cumhurbaşkanı, farklı bir çalışmasıdan ve markajdan söz etti. “Markaj” ifadesinin tepenin, tabanı harekete geçirmesi açısından bir anlamı var.

Riskli bir yerde, bu tip bir markaj mı?

‘Suruç provokasyonunu’ ile ilgili detaylara, Suruç’un yapısı ile birlikte bakmak lazım. Suruç’ta 7 Haziran 2015’te HDP’ye yüzde 81; 1 Kasım 2015’te ise yüzde 69 oranında oy çıktı. Suruç, Kobane’nin tam karşısında, komşu ilçeleri arasında Ceylanpınar, Harran ve Akçakale var. Yani AKP’ye yüksek oranda oy çıkan ilçeler. Kobane’nin IŞİD saldırısı altında olduğu dönemde, Suruç’tan Kürtlere gıda yardımı gönderilmeye çalışılıyordu. Harran üzerinden hareket eden IŞİD çeteleri ise Akçakale’ye geçip o dönem IŞİD’in elinde olan karşıdaki Telabya’da rahatça ilerliyor ve buradan komşu Kobane’ye ulaşıyordu.

Çatışmalı dönem hep Urfa’da başlatıldı

Bir zıtlık Suruç’un provakasyon yayılma ihtimali açısından ne denli stratejik bir yerde olduğunu gösteriyor. Bu bağlamda bir soru akla geliyor. Soruyu; Erdoğan’ın zaman zaman şifrelere gömdüğü intikam ve rövanş alma biçiminde bulabiliriz. 7 Haziran 2015’te Erdoğan kaybetti. Ardından çıkan çatışmalı sürecin fitili Urfa’da ateşlenmişti. 20 Temmuz 2015’te yine aynı yerde Suruç, Amara Kültür Merkezi’nde IŞİD katliam yaptı, 33 kişi yaşamını yitirdi. Ardından 22 Temmuz’da, Ceylanpınar’da 2 polis öldürülüldü. Barış görüşmeleri bitti, cinayetler faili meçhul olarak kaldı. Bu dokunulmazlıklara giden süreçti. Meclis’ten geçen dokunulmazlık dosyası; Erdoğan tarafından seçimi kaybettiği 7 Haziran’a kadar bekletildi ve bu tarihte imzalandı.

Israr, kışkırtma, gözdağı

Seçim Suruç’un nüfusu 102 bin kişi. Bu bilgi provakasyonun çözülmesi açısından önemli. Az ölçekli bir nüfus yoğunluğunda herkes biririni tanır ve kimin hangi partiye oy verdiğini bilir. Urfa Vekili Halil İbrahim Yıldız’ın abisi Mehmet Yıldız ile Esvet Şenyaşar ve oğulları Adil, Celal Şenyaşar’ın hayatını kaybettiği çatışmanın 3 gün önceden başladığı BBC Türkçe’ye aktarılanlar arasında. Baba Şenyaşar Demokratik Bölgeler Kongresi’nin (DBP) eski yöneticilerinden. Oğullar ise HDP sempatizanı. “Vekil ve ekibi olaydan 3 gün önce dükkana geliyor. Oy istiyor, aile, ‘Bizden size oy çıkmaz’ diyor ve gerginlik başlıyor.” Anlaşılmayacak bir şey yok. Bu bir seçim çalışması değil, ısrar, kışkırtma ve gözdağı.

Önce arbede, sonra kurşun

Bölgedeki kaynaklardan edindiğimiz bilgiler ise AKP’lilerin olay günü dükkana iki kez geldiği yönünde. İlkinde kısa bir gerginlik yaşanıyor. ‘Seçim çalışması için’ ikinci kez gelindiğinde, silahlar gösteriliyor. Buna, bıçak çekilerek karşılık veriliyor. Hakaret ediliyor. Arbede büyüyor. Urfa Vekili’nin abisi Mehmet Yıldız’ın, Celal Şenyaşar’a attığı tokada Şenyaşar’ın kardeşi karşılık veriyor. Silahlar devreye giriyor. İlk kurşun AKP’li vekilin kardeşi tarafından sıkılıyor. Dükkandaki pompalıyla karşılık veriliyor. Mehmet Yıldız’ın öldüğü, Celal Şenyaşar’ın yaralandığı an bu. Çatışma yaşanıyor. İki gruptan yaralanlar oluyor. Toplamda 9 kişi. Polis, bu sırada yaşananları izliyor ve çatışma bölgesine girilmesine engel oluyor.

Silahlanmanın boyutu

‘Mekan bulma ve tanımlama sitesi’ olarak bilinen sosyal paylaşım uygulaması “Foursquare”de, Suruç’ta işaretlenen, “Akparti İbrahim Halil Yıldız Seçim Bürosu”nda 3 fotoğraf var. AKP bayrakları, masada oturmuş tespih çeken bir şahıs ve ellerinde kalaşnikof tutan kişiler. Bu fotoğraflara esnafı dükkanında bulunan bıçak ile pompalı silahı ekleyince, Türkiye’de yaşanan silahlanmanın boyutu ve seçime hangi ortamda gidildiği endişesi de büyüyor.

Hastanede linç ile ambulansa yol vermeme geleneği

Yaşanan olayın arka planı daha da vahim. Bacağından yaralanan ve hastaneye kaldırılan Celal Şenyaşar ile sağlık merkezine giden kardeş Adil ve baba Esvet Şenyaşar’ın hastanede linç edilerek öldürüldükleri iddiası var. Ölümlerin silah, bıçak ve oksijen tüpü ile gerçekleşmesi vahametin dozunu arttırıyor. Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) aktardığına göre AKP grubu dışındaki yaralılara gelen ambulans engelleniyor. Suruç ve Ankara katliamları ile Bölgedeki yıkımdan alışık olduğumuz bu duruma, en son İstanbul’da AKP’lilerin lincine uğrayan SP’li şahıslarda tanık olmuştuk. Türkiye’de savaşta bile yaşanmayacak hadiselerin yaygınlaşması son derece düşündürücü.

“Server odasını da yerle bir ettiler”

Yine TTB, linç iddialarını güçlendirici bir somut gerçeğin altını çiziyor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) yöneticisi Şebnem Korur Fincancı, hastanede sökülen kameraları yayınladı. Güvenlik güçlerinin olayda yetersiz kaldığı ya da müdahale etmediği de bölgeden gelen bilgiler arasındaydı. Yerel kaynaklarımız da hastanenin server odasına girildiği ve burada bütün cihazların tahrip edildiğini belirtiyor.

“Birine hastanede linç diğerine özel uçak”

Bölgeye CHP heyet gönderiyor. HDP heyeti ise incelemelerde bulundu. Diyarbakır HDP Vekili Sibel Yiğitalp, olaydaki başka önemli bir konunun daha altını çiziyor: “AKP’den yaralananlar özel uçakla Ankara’ya götürüldüler. Diğer yaralılar ise hastanede öldürüldüler. Bu acımasız bir tablo. İktidar, toplumu bizden olanlar ve ötekiler diye kamplara bölüyor. Herkese farklı davranıyor.”

Medya, AKP ve Suruç

Olayın yansımaları sürerken, çarpıcı açıklamalar biriri ardına geldi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Erdoğan hemen hemen aynı saptamaları yaparak, olayı kurgu olarak değerlendirdiler. Olayları PKK’ye bağlayıp, faturayı HDP’ye kestiler. Oysa olayın bir tarafında bulunan, vergi levhaları olan esnaflardan söz ediyoruz.

Tek taraflı olmaz

Önce tekrar ve daha şiddetli bir çatışma tırmandırılıp sonra, suçu yamayarak ‘kriminalize’ etme faaliyetleri derinleştirilecek şüphesi taşıyanların sayısı hayli fazla. En garip açıklamalardan birini “olayı tartışmasız PKK’ye atfeden” ve yandaş kanallardan birinde demeç veren Suruç’un komşusu Ceylanpınar’ın Belediye Başkanı Menderes Atilla yaptı. Daha önce, “AKP’ye oy vermeyenleri işiz bırakmak boynumun borcu” diyen Atilla, bu kez, “Kardeşlerim yalvarırım HDP’ye oy vermeyin AKP’ye verin” ifadelerini kullandı. Atilla’nın el Kaide militanları ile çektirdiği fotoğrafları hala hafızamızda.

Olayları tek pencereden bakarak aydınlatmak mümkün değil. Bu, olsa olsa ülkeyi biraz daha uçurumun kıyısına getirir. Siyasetçi ve gazetecilere her zamankinden daha fazla iş düşüyor.