Alkollü içkilerden alınan ÖTV’nin bir tür “haraç”, içki içenlerin de “gayrimüslim” muamelesi görmeleri ile Türkiye’de artan “yasadışı madde kullanımı” arasında bir ilişki olabilir mi? Bu sorunun Sinan Ateş cinayetiyle bağlantısı olabilir mi?

Aşağıdaki alıntı, İçişleri Bakanlığının 2022 Türkiye Uyuşturucu Raporu Eğilimler Gelişmeler, adlı yayınından;

“Sahip olduğu küresel hacim uyuşturucu piyasasını sadece organize suç grupları için değil aynı zamanda terör örgütleri için de çok çekici kılmaktadır. Terör örgütleri de tıpkı organize suç grupları gibi uyuşturucu kaçakçılığı içerisinde yer almaktadır. Bu süreçte terör örgütlerinin birbirleriyle olan ilişkilerinin yanında organize suç grupları ile stratejik ortaklıklar kurarak hareket ettiği durumlara da rastlanır. Örneğin; istikrarsız bir bölgede uyuşturucu sevkiyatı yapmak isteyen bir organize suç grubu o yerde kontrolü olan bir terör örgütünden silah, mühimmat, sahte belge vb. sağlama karşılığında destek alabilir.”

Bu ifade, bir Amerikan kavramlaştırması olan “narkoterörizm” paradigmasının bakış açısını anlatır. Özcesi, uyuşturucu ticareti yapan suç örgütleri ile silahlı mücadele yürüten siyasal örgütlerin işbirliklerini tanımlar. Tabiki eksiktir. Çünkü bu ilişki ağının üçüncü ayağını görmezden gelir. Üçüncü ayak devlet, bürokrasi, yargı, emniyet ve yasal siyasal yapılar. Örneğin Kolombiya’da kokain ticaretinde silahlı siyasal mücadele örgütü FARC’ın rolü ballandıra ballandıra anlatılır ama Kolombiya devlet aygıtındaki “kokainciler” den pek söz edilmez. Narcos, dizisinde bile öyledir.

1993-1996 yılları arasında Sapanca-Hendek-Düzce ölüm üçgeninde öldürülen Kürtlerin uyuşturucu rotasını yönettikleri iddia edilmişti. Afganistan- İran hattından gelen uyuşturucunun Avrupa’ya geçişini kontrol ettikleri ve elde edilen gelirin PKK’ye aktarıldığı dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in ağzından söylenmişti. Sonra 3 ekim 1996’da Susurluk kazası bir başka üçgeni ortaya çıkarmıştı; devlet- siyaset- mafya. Adı uyuşturucu ile anılan en tanınmış “ülkücü” de araçtaydı. Daha önce İsviçre’de uyuşturucu ticaretinden ceza almışlığı vardı ve hareketin içindekiler o dönem uyuşturucu bağlantısının “Asala ile mücadelenin finansı için katlanılan bir kahramanlık” olduğunu söylüyorlardı.

***

İçişleri Bakanlığı kendi raporunda narkoterörün hala PKK üzerinden işlediğini anlatıyor. Adı, hükümet politikasına bağlı olarak uzamış, PKK-KCK-PYD-YPG olmuş. Yine genel politikaya uygun olarak Fethullahçılar da FETÖ-PDY olarak aynı kategoriye alınmışlar. Ancak bir sorun var. Raporda 1980-2021 arası dönemle ilgili verilen rakamlar ile bu örgütlerle ilgili resmi açıklamalar arasında tutarsızlık var. Türkiye uyuşturucu rotasını PKK’nin yönettiğini kabul edersek, İçişleri Bakanlığı’nın ülke içinde ayakkabı numaralarını bile bildiği “bir avuç kalan PKK’li” olmasına karşın uyuşturucu ticareti nasıl olup da katlanarak büyüyor.

Ele geçirilen maddeler, içenler, yakalananlar, ticaretini yapanlarla ilgili rakamlar neredeyse geometrik olarak artıyor. Üstelik 2010’lu yıllara kadar Türkiye doğudan batıya esrar-eroin hattının güzergahı iken o tarihten bu yana Amerika kıtasından Avrupa’ya gide kokain-sentetik uyarıcının da güzergahı olmuş durumda. Devletin raporu da aynı şeyi söylüyor.

İkinci bir veri daha var. Türkiye’de doksanlı yılların sonuna kadar iç pazarda kokain neredeyse hiç yokken ve esrar ve eroin kullanımı Avrupa ve ABD oranlarının çok çok altındayken, son yirmi yıldır önce esrar eroin ardından kokain ve sentetik madde kullanımı muazzam bir hızla artıyor.

***

Doksanların sonunda ölüm üçgeni cinayetleri sonrasında konuşulanları hatırlamakta fayda var. Buna göre cinayetler sonrası uyuşturucu hattı kesilmişti. Türkiye’ye gelen uyuşturucuyu Balkanlar üzerinden Avrupa’ya gönderilecek bağlantılar kurulamıyordu. Afganistan-İran’dan gelen uyuşturucunun Avrupa’ya sevki durunca, elde kalan ve taşınamayan uyuşturucu iç pazara dökülmüştü. Gerçekten de iki binlerin başından bu yana Türkiye’ de yasadışı madde kullanımı katlanarak büyümekte. Şimdi bu bilgileri İstanbul’da yaşayan Balkan suç örgütleri liderleri ile birleştirirsek, hem esrar ve eroinin doğudan batıya, hem de kokain ve sentetiklerin Amerika kıtasından Avrupa’ya sevkiyatı için yeni bir örgütlenme oluştuğunu düşünebilir miyiz?

Sinan Ateş cinayetinde tutuklanan zanlılar ve bağlantılarının uyuşturucu ticaretiyle ilişkileriyle ilgili iddialar bu perspektifle incelense mi acaba? Sosyal medyada Meksika uyuşturucu karteli Sinaloa üyelerinin bozkurt işaretli videoları da yol gösterebilir.