Susuzluk savaştan salgından daha tehlikeli
Fotoğraf: AA

Erol KESİCİ*​

Sulak alanlar çok çeşitli yaşam ortamları arasında en fazla tehdit altında kalanı olmuştur. Ülkemizde sulak alanlara “sudan ucuz” bakışı doğrultusunda, su kaynakları yıllarca çeşitli bahaneler öne sürülerek kurutuldular. Bugün, suyun bile “sudan ucuz” olmadığı ve kurutulan sulak alanların yaşama, ekonomiye, geleceğe ne kadar pahalıya mâl olduğunu anlayabildik mi? Kurutulan bu yerlerde geçim zorluğu insanlar çoğu çok mu zengin oldu- mutlu mu? Yoksa daha “aç, susuz “mu kaldılar? Ya yaşanan göçler?

Ülkemiz son yıllarda olağan üstü kuraklık çekmekte. Çözümü, yaşanılanlardan ders alıp bilimsel yöntemlere başlamak yerine, hala yağmur yağar kuraklık sona erer düşüncesiyle yağmuru beklemek değildir. Geçtiğimiz kış mevsimde beklenen yağışlar geldi, kar ve yağmur yağışıyla göletler, barajlarda su seviyesi arttı, hatta bazılarında fazlalık ve taşkın olabilir nedeniyle kapaklar açıldı. Ama üç ay sonra geçen yıla nazaran daha şiddetli kuraklık yaşandı. Türkiye genelinde 1 Ekim 2022-3 Ocak 2023 tarihleri arasında yağışlar, uzun yıl verilerine göre yüzde 40,6 geçen yıla göre yüzde 31 düştü.

EKONOMİDEN YANA OLUNCA!

Türkiye’de 135 sulak alanımızdan, hem su kuşları hem de balıklar bakımından uluslararası öneme 14'ü Ramsar Alanı, 59'u Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan ve 33'ü Mahalli Öneme Haiz 106’sı tescillidir. Bunların toplam alanı 1 milyon 295 bin 546 hektardır. Bu değeri koruyabildik mi? Son yıllarda kuruyan sulak alan ise 800 hektardan fazla! Biyolojik tür sayısında ise ekokırım yaşanmaktadır!

Sulak alanlar genel olarak sazlıklar, bataklıklar ve turbalıklar alanlardır. Her biri kendine özgü flora-fauna, su kalitesine, toprak yapısına ve mineral düzeyine sahiptir. Sulak alanlar, sığ su sulardır. Bu alanlarda toprağın içine çekemediği su yüzeyde birikir ve böylece sulak alanlar oluşmaya başlar. Bu sığ su alanlar biyolojik çeşitliliğin fazla olduğu gen merkezleridir. Su - canlılık, besin, yaşam üreten, sürdüren, suyun temiz oluşmasının, küresel ısınmanın (karbon tutuculuğu) sigortasıdırlar. Bu nedenle sulak alanların farkına varan, sürdürülebilirliğinin zorunluluğunu geç de olsa önemseyen ülkeler, 2 Şubat 1971 tarihinde İran’ın Ramsar kentinde imzalanan Sulak Alanların Korunması Sözleşmesiyle, bu sulak alanları korumak ve akılcı kullanımlarını sağlamakla yükümlü kılmıştır.

23 YIL SONRA TARAF OLDUK

23 yıl sonra (17 Mayıs 1994), Ramsar Sözleşmesi’ne resmen taraf olduk. Bu yirmi üç yılda neler yapılmadı ve yaşanmadı? Ramsar ve sulak alanları koruma ilkelerine uyacağımız söz verilmesine rağmen, kimi zaman kamu yararı denilerek kurutuldu. Çoğu zaman “köylülerin isteği” denilerek, “yerleşim alanlarına su basıyor” gerekçesiyle, tarım, konut arazisi için açıldığını, “uçan kuş da-yörede yaşayanlar da” bilmekteydi. Deniz kıyısındaki sulak alanlar ise, turizm amaçlı, marina yapımı için, alüvyonlu topraklarındaki tarım için “buralar bataklık, sivrisinek sıtmaya neden oluyor“ denilerek kurutulmadı mı? İşgal edilmedi mi?

Dünya Doğal Kaynaklar Enstitüsü’nün su sorunuyla ilgili hazırlamış olduğu raporda 2010 yılında Türkiye 153 ülke içinde 41.sırada yer alırken, 2040 yılında su stresini “çok yüksek” olduğu 27. Ülke olacağını belirtmektedir. 17 ülkenin 'aşırı yüksek derecede' gösterildiği listede ise, Türkiye ikinci kategoride yani 'yüksek derecede su sıkıntısı çeken ülkeler' arasında yer alıyor. Geçtiğimiz yıl ve içerisinde bulunduğumuz ocak ayında yağışsız geçen ve artan kuraklık bizlerin 2040 yılına ulaşmadan su konusunda çok ciddi sorunlar yaşayacağımızı ve de su stresi çeken ülkelerin arasında giderek ön sıralara ulaştığımızı öngörmektedir.

Anılacak hale getirilen 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nde; uluslararası anlaşmaların getirdiği sorumluluğu yerine getirilmeli, suyun çevrimin önemine, bu çevrim döngüsünde yer alan doğal göller, sulak alanlar, dereler çaylar, yapay göller, kuruyan toprakların olmak üzere bozulmuş, yıkılmış yerlerini, bölümlerini aslına uygun bir biçimde, aslını bozmadan onarılması, korunması ve sürekliliği sağlanmalıdır. Doğayı tahrip edip, susuz bırakarak, doğadan “yağmur yardım“ beklenmemeli.

*Göl Uzmanı TTKD Bilim Danışma Kurulu Üyesi