Geçtiğimiz sezon onuncu yılını kutlayan, bugüne kadar 32 ülkede, 64 kentte 190 bini aşkın seyirciye ulaşan Sidi Larbi Cherkaoui ve Sadler’s Wells London yapımı Sutra, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) ve Zorlu Performans Sanatları Merkezi (PSM) işbirliğiyle 16 ve 17 Eylül’de saat 20.30’da Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde olacak.

Sutra’yı tekrar izlemek


Zeynep Günsür Yüceil - Doç. Dr., Kadir Has Üniversitesi

“Tansiyonun, içinde hep bir parça rahatlık, rahatlığın içinde de hep bir parça tansiyon”

Sidi Larbi Cherkaoui, 1976 yılında annesi Flaman, babası Faslı bir melez olarak Antwerp, Belçika’da doğmuş. Ergenlik yaşlarında tutkuyla dans etmeye başlayıp, televizyonda eğlence programlarına çıkarken 19 yaşında Alain Platel’in (Belçika’nın önemli koreograflarından) açtığı ulusal bir dans yarışmasında solo dansıyla birinci olmuş. Bu vesileyle bambaşka bir dünya ile tanışıp koreograf Anne Teresa de Keersmaeker’in kurduğu ve çağdaş dans alanında Batı’nın en önemli okullarından biri olan, Parts’da eğitim almış. Bir dönem Alain Platel’in topluluğunda (Les Ballets C de la B) dans eden ama 1999’da kendi koreografilerini yapmaya başlayan Cherkaoui için Guardian’da çıkan bir yazıda, 2000 yılında yaptığı ilk uzun işi olan Rien de Rien hakkında “21.yy dans tiyatrosunun koordinatlarını yeniden ayarladığı” notu düşülmüş.

Sidi Larbi, 20 yıldır çağdaş dans alanında ürettiği birbirinden farklı vizyon, kapsam ve beceri gerektiren çalışmalarının içinde her seferinde seyredende ve bence kendisinde heyecan oluşturabilecek şekilde dolanmaya devam ediyor. Kendi özel projelerinde, Sutra’da göreceğimiz (daha önce geldiğinde seyretmiş şanslılardan biri olarak yeniden göreceğimiz) üzere tamamen o projenin içeriği ve ihtiyaçları doğrultusunda, amorf bir yaratım alanı içinde çalışabildiği gibi; büyük topluluklara özel koreografiler yapıp repertuar oluşturabiliyor, aynı zamanda çok daha küçük çaplı, ortak çalışmaya dayalı düetler üretebiliyor. Beyonce’yi çok beğendiği için bir şarkısının klibinin koreografisini yapabiliyor. Müzikle, özellikle eski çağ müzikleriyle özel olarak ilgilendiğini, etnomüzikologlarla birlikte çalıştığını da biliyoruz. Tahmin edersiniz ki bu araştırmaların hepsinin odağı, içeriği ve estetik dili birbirinden çok farklı. 2010’da kurduğu Eastman Topluluğu (kendi soyadının bire bir tercümesi) adı altında ürettiği Babel (words), Play, TeZukA, Puz/zle, 4D ve Fractus V gibi işleri dünyanın dört bir yanında sahnelenmeye devam ediyor. Fractus V’i 2014 yılında Pina Bausch’un kurucusu olduğu Wuppertal Tanztheater’ın 40.yılı kutlamaları kapsamında sahnelemiş. Felsefeci ve dilbilimci Naom Chomsky’nin bir metninden esinlenerek yarattığı dansın hareket grameri kabile ve halk danslarından beslenirken araştırdığı kavramlar bilgi ve tahrif etme, propagandaya karşılık görece tarafsızlık gibi alanlarda geziniyor. Son çalışmalarından biri olan Icon’ı Göteborg Opera ve Balesi için tasarlamış. “Dini liderler, politikacılar, pop yıldızları, rol modelleri. Onları yaratıyor, yeniden üretiyor ve tapınıyoruz. Ta ki bir sonraki rejim, kültür, akım birilerini alaşağı edip diğerlerini onların yerine geçirene kadar…”

Bu yıl, 11 yıl önce premier’ini yaptığı Sutra ile birlikte dünya turnesine devam ediyor. Geçtiğimiz 10 yılda 28 ülkede 60 şehirde sahnelenmiş Sutra, Sidi Larbi’nin 20 Shaolin Rahibi ile birlikte ürettiği bir çalışma. 2007 yılında, Çin’in Henan Bölgesinde bulunan ve 5. yüzyılda kurulduğuna inanılan Chan Budist tapınağındaki rahiplerle tanıştıktan sonra onlarla birlikte bir proje yapmaya karar verdiğinde sahne tasarımı için Antony Gormley’i ve müzikler için de Polonyalı bestesi Szymon Brzoska’yı davet ederek işe koyuluyor. Birlikte eski ve yeni Çin hakkında konuşarak; yapmak ve yıkmak, dönüşüm ve oyun kavramlarını araştırmaya başlıyorlar.

Tahta kutular farklı gruplamalarla bazen bir duvar, bazen bir tapınak ya da köprü, belki bir mezarlık haline geliyor, uzam devamlı dönüşerek bir tür maya (sanrı) yaratılıyor. Yaşadığımız dünyanın sanrıları, yanılsamaları, belki de her şeyi yutan dev bir oyun alanı oluşuyor. Toplu eylemin yarattığı birliktelik bir yandan da kutuların içine girip kaybolan, ayrışan insanın yalnızlığını, yabancılığını; herhangi bir yerde ötekileşmeyi, göçmenliği hatırlatan imgelerle bezeniyor. Shaolin Rahiplerinin önemli bir özelliği Doğu Kültürlerinin savaş sanatlarını (martial arts) bir beden pratiği ve disiplini olarak günlük rutinlerinin içine yedirmiş olmaları. Sidi Larbi için çok heyecan verici bir tecrübe olduğu kesin. Kendisi de zaten rahiplerin bu çok güçlü beden kondisyon ve esnekliklerinden, harekete yaklaşım biçimlerinden çok etkilendiğini belirtiyor. vi Ayrıca tapınakta birbirlerinden çok farklı yaşlardaki rahiplerin, farklı jenerasyonların iç içe olması ve her şeyi birlikte yaparak birbirlerine destek olmaları da onu çok etkilemiş. “...Tapınak zor bir alan. Soğuk. Sabahın 4’ünde kalkıp, bedensel olarak çalışmaya başlamak, duanı ederek, bütün gün çalışmaya devam etmek için güçlü olmak gerekiyor. Ama aynı zamanda çok büyük mutluluk var ve çok fazla şaka…” Sutra 11 yıl önce sahnelendiğinde var olan rahiplerden bir çoğu bugün sahnede değil, küçük oğlan büyüdüğü için değişmiş ancak halen ilk ekipten dört rahip Sutra’yı yenilerle birlikte sahnelemeye devam ediyor.

2015’ten beri Belçika’daki Flanders Kraliyet Balesi’nin Sanat Yönetmeni olarak da çalışan Sidi Larbi, hiçbir zaman babası tarafından kabul görmemiş, doğduğu Avrupa’da hep yarı göçmen, melez gay bir erkek olarak sanatıyla dünyada merak ettiği herkes ve her şey ile bir ilişki kuruyor, araştırıyor, sohbet ediyor, geliştirdiği estetik dile tanık olanları, beni heyecanlandırıyor. Sutra’yı tekrar seyretmek için sabırsızlanıyorum. Size de iyi seyirler…