Suyun ateşe ev sahipliği yaptığı yer

> MERAL ÇINAR meralcinarr@gmail.com

Her iş emeğiyle kıymetlidir. Harcanan alın terinin azı çoğu olmaz. Sarf edilen güç, sevilerek yapılan iş için önce emeğe, sonra ekmeğe dönüşür. Belki beraberinde mutluluğa bile. Demiri dövmek, birleştirmek, şekil vermek hep zordu. Günümüzde teknolojiye rağmen, bu zorluk aynı işin değişen adı kaynakçılıkta devam ediyor. Sualtı kaynakçılığında ise, insanın ateşle imtihanın yanında bir de suyla mücadelesi yer alıyor. Gözlerinde yakamoz ışıltısı serpilmiş sualtı kaynakçısı Zeki Karagöz ve birinci sınıf dalgıç yeğeni Ali Çelik ile sualtı kaynakçılığını konuştuk.

Denizle iç içeydik zaten
Abimle beraber başladım bu işe ben. Oturduğumuz muhit zaten denize sıfır. Denize iten ise denize olan sevgimizdi. Şu anda yaptığımız işi de severek yapıyoruz. Bana gel karada çalış, deseler yapamam. Denizin altı çok ayrı bir olay, derken Zeki Abi’nin sesindeki keyif dalgasını hissedebiliyor insan.

Sualtındaki iş farklıdır
Suyun altında yapılan işler dışardaki gibi değildir. Aşağıda hem suyla cebelleşmen gerekiyor hem yaptığın işe odaklanman gerekiyor. Başka bir şeyi düşünmek gibi bir lüksün yok. Dışarıda olsa emniyetini daha rahat alırsın. Burada o şansın yok. Riski de yaptığın işe göre değişiyor tabii. Mesela, iskelenin altına girmişim, halat kaynağı yapacağım. Bunun çok riski yok. Ama inşaat alanında, yeni iskele yapılan bir yerde daha riskli bu iş; yukarıdan bırakılan bir parça sana gelebilir örneğin.
Sualtı kaynakçılığıyla normal kaynakçılık arasında fark az aslında. İkisi arasında sertlik farkı vardır yalnızca. Onun mukavemeti ile su altının mukavemeti aynı hizada olmaz. Karada yüzde 90 verim aldığınız bir işte sualtında yüzde 60 verim alabilirsiniz.

Denize kimse hükmedemez
Çok eskileri söylüyorum sualtında kaynak yapabilen sayılı kişi vardı. Bunun malzemesini tedarik etmek çok zordu. Bizim Türk kafası bandı sarıp, aşağı inip, kaynağını yapıyordu. Ama bugün çok gelişmiş malzemesi var. Kamikaze dalış yapılıyordu, ölüm dalışları; zaman yok, saat yok, bir şey yok. Gir suya, çık, yak sigaranı. Eğer sigarayı yaktığında öksürmüyorsan sıkıntı yok demektir. Öksürüyorsan işte o zaman kötü. Bizde vurgun yiyen bir insan bir daha çok zor sağlığına kavuşuyor. Benim ustam mesela öyle. Daha önce Bulgaristan’da kamikaze salyangoz dalışlarına gidiyordu. Sabahtan akşama kadar salyangoz avı, akşam barlar. Dalgıçlığın en kötü şeyi uykusuzluk ve aşırı alkoldür. Üstüne derin dalış olunca bir de dekompresyon yol açıyor. Tedavisi var ama aradan zaman geçince toparlaması zor. Buna sebebiyet vermemek için iş güvenliğine uymak lazım. Bazen tecrübeli usta dalış amiri yeni mezun olmuş, genç ise sözünü dinlemek istemiyor benim tecrübem daha fazla diye. Bu yanlış mesela. Denize kimse hükmedemez. Bunun farkında olmak lazım.

İşe başlamadan önceki hazırlığımız önemli
Tabii işe başlamadan önce hazırlık yapıyoruz; malzemelerimizin kontrollerinin sağlanması gerekiyor. Eski, kontrolsüz malzemeyi kesinlikle kullanamayız. İş güvenliği, dolayısıyla sağlık açısından önemlidir bu. Dalışlarda 10 metreye kadar pek sınır yok. Ama ondan sonra birinci sınıf dalgıçlarının, direktiflerine göre çalışıyoruz. Derinliğiniz arttıkça kalış süreniz kısalır. İş güvenliğimizi kendimiz sağlıyoruz. Dalgıcı tek başına daldırmıyoruz. Body dediğimiz iki kişilik dalış ekipleriyle yapıyoruz. Yukarıda da yardımcı olarak en az bir kişi oluyor. Sualtı ve kara arasında sürekli bir iletişimin olması gerekiyor.

Ölüm korkusu hep var
Sualtı dediğiniz anda adam da bir boğulur muyum, ölür müyüm kaygısı oluyor. Alıştırmasını yapmamışsa tedirgin oluyor. Zaten okulu da herkes bitiremiyor. Kaynağı ilk karada öğreniyorsun, sonra denizde. Eğitimini almak zorundasınız. Karada çelik birbiriyle özleşir. Denizde ani soğumalardan dolayı patlamalar yapar. Dışarda her kaynak bilen suyun altına inip hemen kaynak yapamaz. Mersin’de abimle kaynak yaparken yeni yeni alışıyorum. Boyalı kazığı abim temizlemiş biraz ama tam temizlememiş. Abimle indik aşağı. Abim punto atacak. O atınca bende kaynak yapacağım. Ama altı boyalı olduğu için tutmuyor. Vurdum çarptı elektrik. Bir, İki derken üçüncü de bayılmışım, gözlerim karardı. Tabii suyun vermiş olduğu serinlik ayıltıyor seni. Ama ondan sonra gelen her elektriği yiyorum.
Her şeye rağmen, bu işe girdikten sonra kesinlikle bırakmak istemezsiniz. Bu yaşta bile işimi severek yapıyorum. Bu iş benim hayatım, çocuklarımın geleceği. Sualtı, deniz insana her şeyi unutturuyor. Derdini, kederini unutuyorsun.