Yunanistan’da Pazar günü gerçekleştirilen seçimler tahmin edildiği gibi Kiryakos Miçotakis’in liderliğini yaptığı merkez sağ Yeni Demokrasi Partisi’nin zaferiyle sonuçlandı. Kuşkusuz seçimden çıkarılacak başlıca sonuç, Batı dünyasında bir ülkede ilk kez hükümet etme olanağı yakalayan radikal sol, Marksist geçmişli bir parti SYRIZA’nın ağır bir seçim yenilgisine uğramasıdır. Bu ana akım medya hemencecik “sol popülist” diye etiketlenen […]

SYRIZA’nın bağırarak gelen yenilgisi

Yunanistan’da Pazar günü gerçekleştirilen seçimler tahmin edildiği gibi Kiryakos Miçotakis’in liderliğini yaptığı merkez sağ Yeni Demokrasi Partisi’nin zaferiyle sonuçlandı. Kuşkusuz seçimden çıkarılacak başlıca sonuç, Batı dünyasında bir ülkede ilk kez hükümet etme olanağı yakalayan radikal sol, Marksist geçmişli bir parti SYRIZA’nın ağır bir seçim yenilgisine uğramasıdır. Bu ana akım medya hemencecik “sol popülist” diye etiketlenen partilerin seçmenleri nasıl hayal kırıklığına uğratacağının kanıtı olarak sosyalistlerin, solcuların önüne ısıtıp ısıtıp getirilecektir. Radikal solun parlak sözlerin ötesinde, icraatte başarısız olacağı argümanı Türkiye’de de sürekli başımıza kakılacaktır.

Oyların Analizi

Yukarıdaki saptamaları göz ardı etmeden, serinkanlı bir değerlendirme yapmaktan da kaçınılmamalıdır. Öncelikle SYRIZA tüm olumsuzluklara karşın %31.5 gibi kayda değer bir oy aldı. Seçimin mutlak galibi yüzde 39.8’luk bir oy oranı elde eden Yeni Demokrasi olsa da, sağ güçlerin hükümet kurması birinci sıradaki partiye 50 milletvekili “bonus” hediye eden seçim yasası sayesinde gerçekleşecek.

Sağ partiler Yeni Demokrasi 108, mülteci karşıtı Yunan Çözümü 10 sandalye kazanırken; sol cenah SYRIZA’nın 86, Pasok kalıntılarından oluşan merkez sol Değişim Hareketi’nin 22, komünist KKE’nin 15, eski Maliye Bakanı Yanis Varoufakis’in MeRA25 partisinin 9 temsilcisi olmak üzere 132 milletvekili elde etti. Diğer bir ifadeyle Yunan seçmenin net bir biçimde sağa dümen kırdığından söz edemeyiz. Neo-Nazi Altın Şafak’ın %3 barajının aşamayarak parlamento dışı kalması ise 7 Temmuz seçimlerinin yüreklere su serpen sonucuydu.

Miçotakis Hanedanı’nın Yükselişi

Yunanistan’da seçim süreçlerine ağırlığını koyan, Karamanlisler, Papandreular, Mitçotakisler gibi hanedanlardan söz edilebilir. Yunanistan’ın yakın tarihine göz attığımızda iktidarın sarkaç gibi bu aileler arasında gidip geldiği gözlemlenebilir. Kiryakos’un babası Konstantin Miçotakis 90’ların başında başbakandı. Kız kardeşi Dora Bakoyannis Yunanistan 2004 Olimpiyatları’na ev sahipliği yaparken Atina Belediye Başkanlığı koltuğunda oturuyordu. Daha sonra Dışişleri Bakanlığı yaptı, şimdi de oğlu Kostas henüz 41 yaşındayken başkenti yönetiyor.

Miçotakisler Yunanistan’ın en büyük siyasi hanedanlarından.

Kiryakos Miçotakis her ne kadar liberal etiketiyle sunuluyorsa da, Adonis Georjiyadis gibi aşırı sağ figürlerin desteğiyle liderlik koltuğunda oturuyor. Göçmenlere ve mültecilere karşı çok daha katı politikaları savunuyor. Emeklilik sisteminde acımasız Şili modelini uygulayacağını söylüyor. Harvard ve Stanford gibi elit Amerikan üniversitelerinde okumuş, damat Berak Albayrak’ın gözdesi Mc Kinsey danışmanlık şirketinden yetişmiş. Kısaca, Yunanistan’ı neoliberal reçeteleri katı bir şekilde uygulayacak, sıkı Amerikancı, İsrail yanlısı bir figürün yöneteceğini söyleyebiliriz kolaylıkla.

SYRIZA Neden Kaybetti?

Peki SYRIZA neden kaybetti? Bu sorunun elbette tek ve çok kolay bir cevabı yok. Ancak sol referanslarla halka umut veren, açıkladığı sol Keynesyen denilebilecek Selanik Programı’yla kriz döneminde emek egemen bir müzakere programı açıklayan SYRIZA ne yazık ki Aleksis Çipras liderliğinde bu sözlerinde duramadı. 2015 referandumunda %61 Hayır çıkmasına karşın halkın iradesini çiğneyerek AB Komisyonu-AB Merkez Bankası ve IMF’den oluşan Troyka’ya büyük tavizler vererek kemer sıkma programını uyguladı.

Çipras, AKP’nin IMF ile anlaşmayı sonuçlandırmakla böbürlenmesi benzeri bir manevrayla 2018’de istikrar programından çıkış söylemiyle prim yapacağını umuyordu. Ancak işsizlik biraz gerilemekle birlikte %18’in altına düşmeyince, 2007’de 28 bin 800 dolar olan kişi başına gelir 20 bin doları geçemeyince haliyle sade yurttaşların gazabına uğradı.

Dış politikada da Trump’la, Netanyahu’yla, Suudi prens Bin Salman’la iş tutan Yunan tarihinde görülmedik ölçüde Amerikancı bir hatta savruldu.

Gündelik yaşamda dinin toplum üzerindeki etkisini azaltan, bekleneni veremese de mültecilere daha hayırhah davranan, LBGTQ bireylere karşı hoşgörülü bir çizgi izleyen bir hat tutturdu. Kişisel anlamda Çipras’ın “temiz” imajının fazla yıpranmadığı da söylenebilir. SYRIZA’ya en fazla oy kaybettiren konunun Prespa anlaşmasıyla, Yunanistan’daki şovenizmin ana kaynaklarından Makedonya sorununun çözüme kavuşturulması olduğunu da hatırlatmakta yarar var.

Solun, SYRIZA deneyimini hem Türkiye’de hem de dünyada enine boyuna tartışması büyük önem taşıyor. Ancak kolaycı cevaplardan kaçınarak… Evet SYRIZA kaybetti ancak hala önemli bir halk desteğine sahip… En azından şimdilik, Pasok gibi tarihe karışmadı. SYRIZA’nın Çipras’ı teslimiyetçilikle suçlayan “Sol Platformu”, partiden ayrıldı ne var ki kurdukları Halk Birliği (Popular Unity) partisi de içerisinde çok değerli aydınları akademisyenleri barındırmasına karşın tutunamadı, dağılıp gitti. SYRIZA’dan kaçan oylar sendikalarda ve gençlik hareketinde ciddi bir ağırlığı bulunan Komünist Partisi’ne de gitmedi, KKE’nin oyları %5.7’den %5.5’e geriledi.

The Guardian’da Yunanistan üzerine bir yazı kaleme alan Alexander Kazamias, “SYRIZA kendi ilkelerine ve Yunan halkına ihanet etti” dedikten sonra Çipras’ın çizgisini “oportünizm” diye adlandırıyor. 70’lerde ağzımızdan hiç düşmediği için fazlaca kullanmaktan çekindiğim bu ifade SYRIZA özelinde bana da en uygun tanımlama gibi geliyor.