Türkiye’de sol 12 Eylül Darbesi’nden sonra neler yaptı?

Tank sesiyle uyanmıştık, ama ne oldu, darbenin hemen ardından Banker krizi çıktı, inanılmaz sayıda insan birikimini kaybetti, toplum esasında mülksüzleştirildi. Ardından büyük oranda sosyal güvenceler budandı, toplum nezdinde rüşvetin dibine vuruldu, ihalelerde yolsuzluk tavan yaptı. Hemen ardından ahlaksızca yalanların söylendiği özelleştirme tartışmaları yaşandı.

Anavatan Partisi’nin iktidarda olduğu yıllarda, bugünkü sol liberaller ve onların ataları insanın yüzüne bakıp yalan söyleyen cinsinden ekonomik sorunların çözülmesinden, kalkınma hamlelerinden söz ediyorlardı.

Sonra işçi ücretleri yanlış duymadınız 3’te 2’sini kaybedince, yani reel ücretler ile hayat pahalılığı birleşince, kentlerde büyük bir rant ekonomisi ortaya çıkınca, insanların geçinme indeksleri toplumun yüzde 80’i için sorun yaratınca, Bahar Eylemleri geldi, işçi sınıfı yürüyordu. Ne mi oldu? Bu sürecin doruk noktası yaklaşık 100 bin insanın yürüdüğü ve Zonguldak’ın hayali bir kente dönüştüğü madencilerin şanlı yürüyüşü oldu. Ama gel gör ki Türkiye sessizce bunu izliyordu. Sonuçta sendika önemsizleştirildi, madenler özelleştirildi, hemen ardından tarihi maden faciaları oldu, işçilerimiz öldürülüyordu, yani sizin anlayacağınız siyasi iktidar madencileri isyan ettikleri için cezalandırıyordu. Şaka değil, bu ülkede bu bir gelenektir, hakkını isteyene katli vaciptir diye yaklaşmak Türkiye’de siyasi iktidarın politikalarından biridir.

Bu yıllarda Doğu’da milyonlarca insanın hayatını altüst eden iç savaş başlamıştı, on binlerce insan ölüyor, zorunlu göçe tabi tutuluyor, mülksüzleştiriliyor ve art arda büyük iktisadi krizler ortaya çıkıyor.

Peki, bir ülkede solun gelişmesi, serpilip topluma nüfuz etmesi için bundan mükemmel bir sosyal doku olur mu? Engels’in Marx’a yazdığı önsözde, yeni iktisadi krizlerle 1848 benzeri büyük işçi sınıfı direnişleri arasında bağ kurulmuyor muydu?

Ama Türkiye’de ne oldu? Genel olarak sol küçülüyor, inandırıcılığını yitiriyor, iç tartışmalarda delifişek tarzlar devam ediyor, bu arada sosyalist ideoloji canlılığını yitiriyor ve ülke genel olarak gericiliğe teslim oluyor.

Şunu düşünün, İstanbul’da hangi ilçeleri CHP hangi ilçeleri AKP alıyor?

Emekçi mahallelerinde hâkim ideolojik ton nedir?

SYRIZA benzeri bir toplumsal muhalefet niçin Türkiye’de iktidara yürümedi?

Bakın ne oldu?

Ecevit hükümeti girdiği aptalca koalisyonla ve saçma sapan icraatlarıyla, plansızlığı ve politikasızlığı ile birlikte, Kemal Derviş eliyle, değme liberallere taş çıkartacak ve IMF’nin programını Türkiye’de koşulsuz uygulayacak şekilde hareket edince, aslında sonuçta, bir önceki Meclis’te yer alan bütün partiler Meclis’in dışına düşmüştü. Ama sonuçta geçmişteki hiçbir hükümetle karşılaştırılamayacak bir medya yapılanması ve sol liberallerin ateşli desteğiyle AKP iktidara geldiğinde halkın psikolojisiyle oynama yönünde hiçbir Batı ülkesinin yapamayacağı denli kitlelerin psikolojisiyle oynamayı başardı. AKP en başından beri ABD eliyle yapılandırılmıştı, ıslah edilmişti. Türkiye’de niçin SYRIZA benzeri bir yapılanma ortaya çıkmadı –hoş onların kurtarıcı olarak görülmesi biraz tuhaf ya-? Çünkü Türkiye’de yüzyılların yıkıcı ve bozucu karakteri güçlü, kurucu ve kalkındırıcı karakteri komik bir siyasi iktidar geleneği vardır. AKP başından itibaren sola karşı planlanmış, bugünler için hazırlanan bir beslemedir. Sola karşı düzen kalkınma ve refah ile hiçbir şey vaat edemediği için, yani bu dünya için hiçbir yaşanılabilir-istenebilir maddi koşullar sunma çabası olmadığı için, öbür dünya ile yetinme ve o dünyanın pazarlama organı olarak işbaşındadır. Türkiye’de askerler dahil gericiliğe siyasi iktidar mahkûmdu ve sola aydınlanmaya alan açmamak için darbe ortamında ve yasadışı yollarla bizzat iktidar tarafından halk “inanç pazarında hayali karın doyurma seansları ve ritüelleri” tarafından “adam edildi”, ağzı var dili yok hale getirildi. İman pazarı ve tevekkül siyaseti, direniş ve isyan geleneğini yenmiştir, Türkiye’nin siyasi tahlili bunu gösteriyor. Niyeyse, her yenilgiye uğrayan siyasi örgütlenme, sonuçta soluğu iman pazarından pay kapmaya yönelerek başı göğe eriyor, Kürt Hareketi de bunun sade bir örneği, diğerlerini es geçip sade onları Aydınlanma’yla dövmeye çalışan solcular bana komik geliyor.