Seçime bir gün kala bile sokaklarda bizim alıştığımız anlamda bir seçim tantanası yok. Ne binlerce bayrak ne insanı yıldıran, bezdiren anonslar. Kaderini belirlemeye bir gün kala, politik yarılmalar içindeki bir toplum, neredeyse sükûnet içerisinde oy vermeye hazırlanıyor. Atina’nın merkezine doğru ilerledikçe daha fazla SYRIZA afişine, pankartına ve seçim bürosuna rastlıyoruz. Nea Demokratia, PASOK ve KKE’nin (Yunan Komünist Partisi) afişleri, pankartları seçim büroları deyim yerindeyse seyrek. Sokağı SYRIZA tutmuş diyoruz. Zaman zaman Altın Şafak’ın afişleri de görülebiliyor gerçi. Ertesi gün oy verme sırasında Çipras’a gösterilen yoğun ilgi aynı ilginin diğer sandığa giden liderlere gösterilmemesi adeta seçim sonuçları için bir barometre vazifesi görüyor. İlk seçim sonuçları geldiğinde SYRIZA’nın Klathmonos Meydanı’ndaki seçim merkezindeyiz. Çadırı dolduran binlerce insan, Avrupa’nın başka yerlerinden gelmiş ve umutlarını “SYRIZA’dan sonra biz!”e bağlamış sol partilerden yoldaşlar da içlerinde hep bir ağızdan haykırıyor: “Bandiera rossa!” “Kızıl bayrağımız sınırlar aşıyor.” Ağlayanlar gülenler, durmadan birbirine sarılan insanlar. Yine de sükûnet içinde üniversite meydanına akıyorlar. Ne bir itişme ne bir bağrışma. Çipras kürsüden anlatıyor.

Hükümet içi dengeler
Ertesi gün kesin sonuçlar neredeyse ortaya çıkıyor: Tek başına iktidar için gerekli olan 151 yerine SYRIZA 149 milletvekili kazanmış. Çipras neredeyse saatler içerisinde kendisini siyaseten sağda konumlandıran ancak kemer sıkma politikalarına karşı örneğin Potami’den de PASOK’tan da daha tutarlı ve karşıt bir tutum sergileyen ANEL ile koalisyonu kuruveriyor. Hükümette ise dağılım şöyle: Başbakan, başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü SYRIZA’dan. 10 bakanın yedisi SYRIZA’dan. Bir bakanlık -Savunma Bakanlığı- ANEL’in başkanı olan Kammenos tarafından yürütülecek, iki bakan ise meclis dışından geliyor. Bakanların altında çalışan “alternate” bakanlar ise toplam yirmi adet. Bunlardan 14’ünü SYRIZA, 4’ünü meclis dışından atananlar, birini ANEL, birini de seçimde SYRIZA lehine çekilen yeşiller vermiş durumda. Bunun dışında “deputy” bakanlıklar 6 adet ve ANEL ile SYRIZA arasında eşit olarak paylaşılmış. Üç devlet bakanlığı ise SYRIZA 2 ve ANEL 1 olarak paylaşılmış.

ANEL’in tavrı ılımlı
Bu aceleci tutum ve ANEL ile koalisyon başlangıçta solcular arasında bir hayal kırıklığı yaratıyor. Özellikle ANEL’in bugüne kadar göçmen hakları, dış politika, Makedonya sorunu gibi konularda neredeyse faşist tutumlar alması solcularda derin bir endişeye sebep oluyor. Diğer yandan Çipras’ın parti mekanizmalarını çalıştırmadan kendi başına bu kararı alması eleştiriliyor. Ama bir yandan en büyük sorunun AB ile yapılacak borç pazarlıkları olduğu göz önüne alınıp diğer partilerin bu en önemli konuda sağlam durmayacaklarının açık olduğu tartışılıyor. Yine de AB ile masada hükümetin elinin serbest olmaması, ortağının iktisadi meselelerde neoliberal bir tutum belirlemesi en kötü sonuçları doğurabilir kanaati hâkim.

Peki bundan sonra ne olacak? Bu herhalde burada, Atina’da, en çok sorulan soru. Ancak ilk günün şokunu atlatan solcuların yüzleri tekrar gülmeye başladı. Zira İçişleri Bakanlığı’na gelen Nikos Voutis gibi solculuğuna güvendikleri isimlerin açıklamaları yüreklerine su serpmiş durumda. Zira SYRIZA’lı hükümet üyeleri en temel politikalarında herhangi bir değişiklik olmadığını, hemen bu andan başlayarak bugüne kadar söyledikleri ne varsa yapmaya başlayacaklarını açıkça ifade etmeye başladılar. Üstelik hükümetin sağ kanadı ANEL, bizim belki de sağdan yana hiç alışık olmadığımız bir açıklama yaptı. Dediler ki “Sol bu ülkenin şansıdır. Eğer SYRIZA başarısız olursa sol bu ülkede bir daha asla kendini toparlayamaz. Halbuki bu ülkenin sola ihtiyacı var. Bu yüzden SYRIZA’ya destek olacağız. Anlaşamadığımız konulardan başlamamıza gerek yok. Makedonya sorunu yıllardır var ve biraz daha bekleyebilir. Önce acil olan ve üzerinde uzlaştığımız konuları çözelim.”

Gerek SYRIZA’nın içerisinde olan, gerek dışında olan ama ona destek vermiş olan solcuların ise tartışma konusu toplumsal muhalefetin, sosyal hareketlerin şimdi nasıl ilerleyeceği. “Kimi zaman siyaseten, kimi zaman toplumsal örgütlülük olarak hükümet olmak iktidar olmak anlamına gelmeyebiliyor”, Podemos lideri Pablo Iglesias’ın uyardığı gibi. Bu yüzden sol, SYRIZA’nın parti olarak, partinin kadroları olarak, devlet ve hükümetle tamamen bütünleşmemesini, kendini ayrı tutmasını, partinin kendi mekanizmalarının çalışır durumda olmasını savunuyor. SYRIZA’nın bir iktidar partisi gibi davranmaması ihtimalini mekanizmaları ve kadroları ile sosyal hareketlerle, toplumla bağlarını sürdürüp geliştirmesini ve sol hükümete soldan baskının sürdürülmesinin ihtimallerini araştırıyorlar. ERT’nin tekrar açılması, eski havaalanı arazisinin özel şirketlere mi satılacağı, park mı yapılacağı üzerindeki tartışma, asgari ücretin yükseltilmesi, özel cezaevlerinin kapatılması, göçmenlerin kayıt altına alınması gibi konular bu muhalefet ve soldan baskının odak noktaları olarak öne çıkıyor.

Mücadeleye devam!
SYRIZA, Sinan Birdal’ın Evrensel’deki yazısında isabetle analiz ettiği gibi iktisadi genişlemeyi savunan ABD, İngiltere ekseni ile kemer sıkmayı savunan Almanya ekseni arasında emekçi sınıfların en azından nefes almasını sağlayacak bir yol açmaya çalışacak, böyle umuyoruz. Bugün SYRIZA’nın radikal görünmesi ve “radikal” görünen tüm taleplerimiz, aslında toplum olma, haysiyetimizle yaşama, hatta hayatta kalma mücadelemiz olmaktan öteye gitmiyor. Velhasıl Yunanistan’daki solcuların tartışmalarından anladığımız SYRIZA’nın hükümete gelmesi bir son değil, Gezi Parkı’ndaki gençlerin dediği gibi hâlâ “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!”