Yetişkinlerin onun hakkında yaptıkları konuşmaları ya pencerenin iç kısmından ya da pencerenin dışından sessizce izlerken, kendisi hakkında verilen kararları anlamaya çalışıyor ve alınan o kararlara karşı her an patlamaya hazır, çaresiz bekliyor.

Systemsprenger ya da Oyunbozan Benni

EMİNE UÇAR İLBUĞA

Nora Fingscheidt’ın ilk uzun filmi olan Systemsprenger (2019) 69. Berlin Uluslararası Film Festivali’nde ilk kez izleyici ile buluştu ve Gümüş Ayı ödülünün sahibi oldu. Film, 2020 yılında Almanya’nın yabancı dilde Oscar adayı olurken, hem ulusal hem de Sofya, Oslo, Tel Aviv, Taipei, Karlovy Vary gibi uluslararası film festivallerinde de birçok ödülün sahibi oldu. Systemspringer; Almanya’da 400 bin izleyiciye ulaşarak başarılı bir gişe elde etti. Nora Fingenscheidt’ın Kanada’da çektiği, cezaevinden çıkan bir kadının hikâyesini anlattığı gerilim türündeki ikinci filmi Unforgiven’in 2021’de vizyona girmesi planlanıyor.

Yönetmen Fingscheidt Systemsprenger filminin senaryosunu Düsseldorf Üniversitesi İntensif Pedagoji bölümünden Prof. Dr. Menno Baumann’ın desteğiyle ve dört yıl gibi uzun bir zaman içinde yazdı. Filmde 9 yaşındaki Benni karakterini canlandıran Helena Zengel’in annesi ile senaryoyu çalışmasına 6 ay gibi bir süre tanıdı ve Albrecht Schuch (Micha), Lisa Hagmeister (Bianca Klass) ve Gabriela Maria Schmeide (Bayan Bafané) gibi oyuncularla önce Benni’nin karşılaşmasını sağladı. Böylece hem 9 yaşında zorlu bir karakteri canlandıracak olan oyuncunun film ekibine dâhil olması hem de kişiliğiyle, canlandıracağı karakter arasındaki farklılığı tanımasına olanak tanıdı. Helene Zengel (Benni) bu filmdeki rolü ile Alman Film Ödülü’nün sahibi oldu.

Baden-Württemberg Film Akademisi mezunu olan Nora Fingscheidt 6 yıl önce Stuttgart’ta evsiz kadınlarla ilgili belgesel çekerken karşılaştığı 14 yaşındaki bir kızın hikayesi üzerine Systemsprenger’i çekmeye karar verir. Yönetmen bir söyleşisinde çocukken kendisinin de zor bir çocuk olduğunu ama enerjisini yakalayan bir aile ortamında büyüdüğü için şanslı olduğunu, Benni’nin ise bu şansının olmadığını, sözde sorunlu bir vaka olarak sürekli onun hakkında başkalarının karar verdiği bir yaşama katlanmak zorunda bırakıldığını söylüyor.

Filmde, annesinin birlikte yaşadığı erkek arkadaşıyla yeni yaşamına dâhil edemediği ve sorunlarıyla başa çıkamadığı kızı 9 yaşındaki Benni’yi çocuk esirgeme kurumuna vermesiyle başlayan ve kimsesiz yurtlarından, koruyucu ailelere kadar uzanan sistemin tüm kurumları arasında gidip gelen, sistemin dışına itilen Benni’nin trajik ama bir o kadar da zorlu hikâyesi anlatılıyor. Oyunbozan Benni; sistemin ekonomik, eğitsel, kültürel ve sosyal bağlamda yapılandırmış olduğu kurumsal yapıların çerçevelendirilmiş kurallarına, dâhil ol(a)mayan, olmak istemeyen, duygusal boşlukları, travmaları, hassas yanları ve sistemden talepleriyle büyüklerin dünyasına, onların doğrularına, yaklaşımlarına, anlayışlarına, beklentilerine cevap ver(e)meyen bir çocuk olarak kurulu düzenin oyununu bozuyor. Benni hiçbir eğitim, destek planlarının işlemediği ve bu haliyle kurumlarda istenmeyen bir çocuk olarak sosyal hizmet uzmanları, eğitimciler, ergen ve çocuk psikologları, davranış terapistlerinin sık sık bir araya gelip çözümler üret(eme)me toplantılarının ana konusu olmaya devam ediyor. Her gittiği okuldan kovulan, arkadaşlarıyla iletişim kuramayan, sık sık öfke patlamaları yaşayan Benni hiçbir kurum tarafından kabul edilmediği gibi annesi için de bir sorun oluşturuyor.

Oysa Benni’nin tek bir isteği var o da sevgi, güven ve annesiyle birlikte yaşamak. Benni’nin annesi görüştüğü uzmanlara “Siz profesyoneller olarak onunla baş edemiyorsanız ben bunu nasıl başaracağım?” derken, Benni’nin sorumluluğunu tek başına almaktan kaçınıyor. Bir çocuk için herhalde en zor olan şeylerden biri de ebeveynlerinin çocuklarından umudu kesmesidir. Zaten Benni’nin öfkesinin en önemli nedenlerinden biri de annesi ile ilişkisinde onun sevgisini hissedememesi ve annesinin kendisini sevmediğini düşünmesinden kaynaklanıyor.

Türkçeye oyunbozan olarak çevrilmiş olan “Systemsprenger” kavramı oldukça tartışmalı bir konu. “Systemsprenger” sistemi patlatan veya çökerten anlamına gelen bu kelimenin son derece güçlü ve radikal çağrışımı olan bir kavram. Ancak burada sözü edilen Systemsprenger’lerin sözcüğünün çağrıştırdığı haliyle internet aktivistleri ya da küreselleşme karşıtları gibi sistemi yok etme ya da ona karşı bilinçli, örgütlü, bireysel bir tavır almaları söz konusu değil. Filmde “Systemsprenger” ile toplumla ilişkileri kesintiye uğramış ve olumsuz bir etkileşim sarmalında sıkışmış, zor ve sorunlu olarak algılanan ve davranışları nedeniyle riskli olarak görülen çocuk ve gençler anlaşılmaktadır. Bu haliyle filmde birçok çocuğun trajik yaşamlarına ve bu koşullarda paylarına düşen sorunlu yaşamlarının toplumda çok az yer bulan acılarına ışık tutuluyor. Yönetmene göre bu çocuklar, işleyen sistemi yok etmekten öte, sistemin tahammül edemediği, içinde barınmalarına imkân sunmadığı ve sistemin başarısız olduğu süreçlerin birer parçası olarak genellikle dışarda kalanlar ve daha çok bu patlamalarla bireysel olarak daha fazla yara alanlardır.

Devletlerin bu konuyla ilgili koruyucu ve önleyici destekleri sağlamaması da ciddi bir sorundur. Dolayısıyla bu filmde öne çıkarılan Benni gibi çocuklar zor bir yaşamın eşiğinde, travmatik deneyimleriyle çoğu zaman görünmez olarak aramızdadırlar.

Filmde kamera genellikle Benni’yi arka planda takip ederken, onun ani hareketleri, öfke patlamaları ve durma anlarında oldukça gerçekçi bir çerçeve çiziyor. Benni yetişkinlerin kendi hakkında yaptıkları konuşmaları ya pencerenin iç kısmından ya da pencerenin dışından sessizce izlerken, kendisi hakkında verilen kararları anlamaya çalışırken her an alınan o kararlara karşı patlamaya hazır çaresiz bekliyor ve onun her bir patlaması hastane odalarında uyutulması ile sonlanıyor.

Yönetmen büyüme ve değişim çağındaki çocukların hayatlarındaki birçok değişkenin onlarda bıraktığı izlerle nasıl şekillendikleri, yaralandıkları ve bu koşullarda verdikleri tepkileri, Benni karakteri üzerinden annesine duyduğu özlem, onunla birlikte yaşayabilmek için verdiği yıkıcı tepkileri ve sistemin ona tanıdığı olanakların nasıl yetersiz kald��ğını ortaya koyuyor. Filmde Benni’nin yaşadığı tüm trajik koşullara karşın ne anne ne kurumlardaki görevliler ne de Benni sorunların tek başına kaynağı olarak sunulmuyor. Aksine Benni’nin isyankâr, şiddetli davranışlarına karşın izleyicinin onun için endişelenmesi, bazen onun yanında bazen de ona dışardan bakmasını sağlıyor. Jean Jacques Rousseau’nun Emile kitabında ifade ettiği gibi “Çocukların ağlaması nedensiz değildir, onlar bazı ihtiyaç ve şikâyetlerini ağlayarak belirtirler ve bu onların yardım çığlıklarıdır” sözüne atıfla, yönetmen “Çocuk şiddeti bir yardım çığlığıdır” derken Benni’nin susturulmak yerine, neden bu şekilde davrandığının nedenlerinin anlaşılamadan ona yardım edilebilmesinin de mümkün olamayacağını göstermektedir. Sonuç olarak Oyunbozan filmini salt Almanya’da yaşanılan bir sorun olarak görmek ve bu bakımdan Alman sistemine yönelik bir eleştiri şeklinde okumak konuya dar bir çerçeveden bakmak anlamına gelecektir. Kimsesiz, yoksul ya da erken çocukluk dönemlerinden itibaren şiddete, tacize maruz kalmış travmatik çocukların sorunları her toplumda ciddi bir yaradır. Bu bakımdan Systemsprenger filmi bu alanda çalışan eğitimciler, pedagoglar, psikologlar, sosyal hizmet çalışanları, aileler, sivil toplum örgütleri, ilgili kurumlar yanında belki de en önemlisi bu alandaki yasa koyucularını yeniden düşünmeye davet ederken, aynı zamanda yeterli desteği ve ilgiyi göremeyen ve toplumdan dışlanan, çocuk ve gençlerin daha yakından görünmelerini sağlamak, toplumda bu konuya farkındalık yaratılması bakımından oldukça önemli bir materyal sunmaktadır.