KESK’in düzenlediği “Savaş, göç ve mültecilik kıskacında emek” sempozyumunda göçmen kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekilirken, kadınların işyerlerinde taciz ve kötü muameleye maruz kaldıkları vurgulandı.

Taciz ve saldırıya maruz kalıyorlar
Sahil Güvenlik, 2022 ayının ilk 8 ayında, 6 bin 864 düzensiz göçmenin yakalandığını duyurdu. (Fotoğraf: AA)

Haber Merkezi

Mülteci kadınların iş yaşamında düşük ücretlerle çalıştırıldığı ve işyerinde taciz, kötü muamele gibi durumlarla karşı karşıya kaldığı belirtildi. Doç. Dr. Çağla Ünlütürk Ulutaş, tekstil ve konfeksiyonda çalışan göçmen kadınların, işyerinde yalnızca işveren tarafından değil diğer işçiler tarafından da kötü muameleye maruz bırakıldığını, taciz ve cinsel saldırıya maruz kaldığını söyledi. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Ofisi Uzmanı Billur Eskioğlu ise göçmen kadınlar arasında özellikle günlük çalışmanın yaygın olduğunu ve bu kişilerin en düşük ücretlerle çalıştırıldığını kaydetti.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK), İstanbul Şişli’de bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde “Savaş, göç, mültecilik kıskacında emek” başlığıyla gerçekleştirdiği iki günlük sempozyum dün sona erdi. Birçok sendika ve sivil toplum örgütü temsilcisinin katıldığı sempozyumun ikinci gününde “Göçmen Kadın Emeği ve Çözüm Olanakları” konusu ele alındı. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri’nin moderatörlüğünde başlayan oturumda ilk sözü alan ILO Türkiye Ofisi Uzmanı Billur Eskioğlu aldı. Eskioğlu, Türkiye’de göçmen kadınların iş gücüne katılım oranının düşüklüğüne dikkat çekerek "Suriyeli kadınların çoğunluğu tekstil sektöründe çalışıyor. Göçmen kadınların yoğun çalıştığı bir diğer sektör ise hizmet sektörü olarak göze çarpıyor” dedi.

16 SAAT ÇALIŞTIRILIYORLAR

Özellikle günlükçü olarak çalışmanın yaygın olduğunu aktaran Eskioğlu, "Ücretler konusunda ise göçmen kadınlar işgücüne katılanlar arasında en düşük ücrete çalıştırılan kesim. Göçmen kadınlar; yerli erkek ve kadınlardan, göçmen erkeklerden çok daha ucuza çalıştırılıyor. Sendikaların bu konuda söz söylemesi, sürece dahil olması gerekiyor” dedi. Denizli’de tekstil sektöründe göçmen kadın emeği çalışmasına dair sunum yapan Doç. Dr. Çağla Ünlütürk Ulutaş, tekstil ve konfeksiyonda çalışan göçmen kadınların, işyerinde sadece işveren tarafından değil diğer işçiler tarafından da kötü muameleye maruz bırakıldığını, vasıfsızlaştığını, taciz ve cinsel saldırıya maruz kaldığını söyledi. Ünlütürk, Afganistan’da bankacılık yapan bir göçmen kadının bugün günde 16 saat Denizli’de tekstilde çalıştığı anlattı.

Sosyoloji Mezunları Derneği Başkanı Özgür Aktükün ise "Kadınlar göç yollarında çok yaygın bir şekilde tecavüze maruz kalıyorlar. Tecavüz sonrası gebe kalan kadınların gebeliği Türkiye’de sonlandırması imkansız. Doğacak çocuğu bir kuruma da bırakamıyor çünkü kurum baba adı istiyor. Tecavüze uğradığından bahsetmesi de mümkün değil ailesinden alacağı tepkiden korkuyor. Bu hukuksuzluğun etkisi Suriyeli bir kadın Türkiyeli biriyle evlendiğinde de ortaya çıkıyor. Mülteci kadın öldüresiye dayak yese de karakola gidemiyor şikayet edemiyor sınır dışı edilmekten korkuyor" değerlendirmesini yaptı.

Doç. Dr. Emel Coşkun da Değişen yasalarla Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin hayatlarının daha da zorlaştığından bahsederek, “Tüm göçmen kadınlara hizmet verebilecek sivil ve çok dilli kriz merkezleri kurulmalıdır. Sınırdışı olma korkusu olmadan kadınların sömürü, taciz ve tecavüzü şikayet edebilmesi için yasal destek mekanizmaları kurulmalıdır. Toplumsal cinsiyete hassas kabul ve koruma süreçleri işletilmelidir" diye konuştu.