ABD’nin eski Moskova Büyükelçisi Michael McFaul, Amerikalı diplomatlarının ‘geçen yıl boyunca Ukrayna’daki Zelenskiy yönetimine NATO üyeliğiyle ilgili yalan mı söyledikleri’ sorulunca, kahkaha ve haykırışla, "Evet! evet! Bu gerçek dünya, beyler" diye yanıt vermiş. Stanford Üniversitesi’nde profesör olan azılı Rusya düşmanı eski elçinin Twitter hesabını takip edenler, yalan saçma makinesi olduğunu görebilir. Asıl bu haykırışdaki dürüstlüğüne şaşırmak gerekir.

Bilmedik işler değil. Ama Ukrayna savaşı Batı siyasetinin artık ‘endüstriyel düzeyde’ yalancılıkta eriştiği yeri ortaya seriyor. Şüphesiz ‘yalancının mumu yatsıya kadar’ deyişi de artık jet hızla somutlanıyor.

Bu deyimin cisimleştiği eski ABD Başkanı George W. Bush’ın geçen hafta Freudyen dil sürçmesiyle dünya epeyce eğlendi. Sayısız kere maskara olmuş Bush’un gafının asıl önemli yanı, Biden yönetiminin ‘zarif’ Ukrayna anlatısını yerle yeksan etmesi. Bush, ismiyle anılan vakfın kürsüsünde Ukrayna’dan söz ettiğini zannederek bizzat emrini verdiği Irak işgali için "Tartışmalı biçimde seçilmiş bir tek adamın tamamen haksız ve vahşi eylemi" deyiverdi. 2000 ABD seçiminde sandıktan şaibeli çıkışı ve 11 Eylül sonrası vahşi savaşlarını anımsayanlar için videosu içinden çıkılamayan bir haz kaynağına dönüştü.

***

Bush, Rus komedyenler Vovan ve Lexus’a av olmayı da başarmış. Youtube’da Britanya’nın dış ve içişleri bakanlarını işletip militarist rezilliklerini ortaya serdikleri için kanalları kapatılan komedyenler, Bush’u ‘Zelenskiy’ olduklarını söyleyerek kandırmışlar. Doğrusu Bush, mühim saptamalar yapmış; Ukrayna’daki savaşın aslında ‘Batı-Rusya savaşı’ olduğu gibi... Kosova’nın ABD tarafından tanınmasının Rusya’nın Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetlerini tanımasının yolunu açtığı belirtilince, Bush biraz afallayıp yanıtı yapıştırmış: "Eğer galip gelirseniz veya galip geldiğiniz zaman, bu çeşit meselelerin çoğu masadan kalkar."

Bu yanıt dünyanın en büyük uluslararası hukuk ve egemenlik hakları ihlalcisi ABD’nin kundakçılığında 16 Şubat’ta başlayan Ukrayna savaşında Kiev’in nasıl olup da sosyal medyadaki savaşı ‘kaybedemediğini’ anlamlandırmakta.

***

Neden-sonuç ilişkileri ve bağlamların gömüldüğü post truth alemin Ukrayna savaşıyla, gözümüze giren sahtekarlık çok. İlk kez savaş yaşanıyormuş, bir tek Ukrayna topraklarına müdahale ediliyormuş gibi yapılması... Kiev’de iktidarın parçası kılınmış neonaziler yokmuş gibi yapılması... Mevzu Irak’ı, Suriye’yi aştı. Duble duble yalan.

Endüstriyel düzeyde yalanın örtemediği, geçen haftanın en somut gelişmesi Mariupol cephesinde yaşandı. Rusya ordusu, Donetsk ve Lugansk milisleriyle 12 Mart’ta başlattıkları Mariupol harekatında son noktayı koydu. Neonazi Azak taburu, maksatlı olarak büyük yıkım yarattıkları kentte SSCB’den kalma devasa Azovstal çelik fabrikasında sıkışıp kalmıştı. Rusya tesisteki operasyonu durdurdu. Azakçılar, sırf ‘Rus/Rusça konuşanlar olduğu’ için önemsemeyip kendilerine sivil kalkan ettikleri insanları BM ve Kızılhaç’ın devreye girmesiyle bırakmak zorunda kaldı. Sonunda sayıları 10-15 bin civarında olduğu sanılan Azakçıların kalan 4 bine yakını (NATO üyesi ülkelerin subaylarının da bulunduğu) teslim oldu. Telegram kanallarında her yerlerine nazi sembolleri kazınmış milislerin esir düşmelerinin ve Donetsk’teki hastaneye götürülmüş yaralılarının sayısız görüntüsü var. Denis Prokopenko dahil neonazi komutanlar savaş suçlarıyla yargılanacak. ABD savunma bakanı ve genelkurmay başkanının Moskova ile derhal telefon trafiğine girişmesi ise subaylarını ‘kurtarma’ çabasına yorulabilir.

Azakçılar koşulsuz teslim oldu. New York Times gelişmeyi ‘Ukrayna’nın savaş misyonunu sona erdirip savaşçılarını tahliye etmesi’ olarak duyurdu. Ancak Mariupol ile birlikte Donbass cephesinden gelen olumsuz haberler gazeteye savaşı Kiev’e ‘kaybettirmeme’ çabasından jet hızla ‘Zelenskiy’in Rus işgali altındaki toprakları geri alma hedefi gerçekçi değil’ temalı baş yazıya mecbur bırakmış görünüyor.

***

Yalanlar, çatışmanın nedenlerini gizleyerek anlaşılmasını engellediği ve sonuçları manipüle edilebilir kıldığı müddetçe pişkinlik düzeyi artıyor.

Son dikkat çekici örnek ‘Ukrayna savaşının küresel gıda krizini tetiklediği’ iddiası. Geçen hafta BM’de ABD’nin ‘gıda şovu’ yaptığı toplantı bile düzenlendi. BM Genel Sekreteri Guterres, tarafsız konumunu unutup Rusya’ya ‘Ukrayna tahılının ihracını engellememe’ çağrısı yaptı. Bir eski başkan, bir eski büyükelçi ve ana akımın önde gelen gazetesinin sunumlarına bakarak, buradaki yalanı tahayyül edin?

***

Ukrayna tahılını alıkoyan Kiev’den başkası değil. Herson, Nikolayev, Çernomorsk, Odesa, Yuzniy (Mariupol’de işler değişti) limanlarında onlarca yabancı gemi ve mürettebat tutuluyor. En başta Ukrayna’nın kendi döşediği eski tipte mayınlar seyrüseferler için büyük risk. Türkiye suları ve Boğazlarda birkaçı imha edildi. Uluslararası Denizcilik Örgütü tahliye için geçici ve acil önlemler teklif etmişti. Rusya, hergün belli saatlerde deniz güvenlik koridoru açıp radyo kanallarından duyuru yapıyor. Ancak Kiev, geçici teklifi kabul etmiyor, savaş koşullarında gerçekçi olmayan ‘birliklerin geri çekilmesi, mayınların kıyıdaş devletlerle ortak temizlenmesi’ gibi talepler ortaya atıyor. Kimse Ukrayna’nın tren yoluyla ve Tuna üzerinden Romanya’ya buğdayını ihraç ettiğini anmıyor.

Küresel gıda krizini savaşın tetiklediği yalanı paketleniyor. Oysa gıda krizi, pandemi ve tedarik zincirlerindeki sıkıntılar nedeniyle geçen yıldan beri var. Üç aylık iş değil. Son üç ayın asıl sorumlusu da ABD ve Avrupa’nın en büyük buğday ve gübre üreticisi Rusya’yı (ve Belarus’u) yaptırımlarla hedef alan ekonomik savaşları. Enerji ambargosunu zorlayarak yakıt fiyatları ve enflasyonu gazlayan politikaları dönüp kendilerini vurunca da neredeyse ‘Size savaş açtık ama bize bedava enerji ve gıda sağlamak zorundasınız’ diyecekler. Eski elçi McFaul’ün ifadesiyle, ‘Bu gerçek dünya, beyler’.