Nâzım Hikmet, Orhan Selim takma adıyla 16 Haziran 1935 tarihli “Akşam” gazetesinde çıkan “Tahterevalli” başlıklı yazısında ülkenin durumunu özetlerken günümüze de ışık tutuyor.

Nâzım Hikmet, “Küçükken tahterevalliye binmişsinizdir.” diyor ve ekliyor:

 “İki ucundan biri inince öbürü kalkan bu nesne yalnız tahtadan olmaz. Tahterevalli temeli ve prensibi üzerine bütün bir filozofi, görüş sistemi kuran saçı sakalına karışmış bilginler bile vardır. Benim ne saçım sakalıma karışıktır, ne de tahterevallizm teorisinin güdücülerindenim. Yalnız şu son günlerde bir ucu inince öbür ucu kalkan birçok tahterevalli­ler görüyorum.”

Ardından tahteveralliden kimi örnekler veriyor:

“Her yerde boyuna yapı yapılıyor. Yağmurdan sonra mantar gibi yapılar yükseliyor. Yükseledursunlar, ancak burada da tahtere­valli gösteriyor kendini. Çimento ucuzladı, demir pahalılaşmış.”

Bugün de demirin, çimentonun fiyatını bilmem, ama kentsel dönüşüm adı altında fakir fukaranın elinden kondusu binası alınıyor, müteahhitler tahteverallinin üstüne kuruluyor.

“Edebiyat aldı yürüdü. Piyasada ozandan geçilmiyor. Edebi­yat ucuzladı; tahterevallinin bir ucu indi, fakat kitap pahalılaştı, tahterevallinin yükseldi öbür ucu.”

Bugün de edebiyatın yürüyüşü pek durmuş gibi değil. Postmodern edebiyat çıkalı beri de epey ucuzlamış görünüyor. Şairleri tenzih ederim, ama ucuz, magazin edebiyatı piyasada pek revaçta. Ayrıca üstadın zamanında kitabın pahalı olmasından şekva var idi. Şimdi ise kitap silahla eşdeğer tutulmakta…

“Şeker ucuzladı, buğday pahalılaştı.”

Bugün ise zammın adı “ayarlama” oldu. Tahteveralli bir ucu bir türlü yukarıdan inmiyor “ayarlama” nedeniyle. Pahalılık öteki uçta almış başını gidiyor yukarılara doğru.


UCUZ NE KALDI?


Başka örnek mi istersiniz?

Öğrenci harçları ucuzladı, kayıt paraları pahalılaştı.

Tekel ucuzdu, özelleştirildi rakı pahalılaştı.

Sendikalar kapatıldı, emek ucuzladı, sermaye pahalılaştı.

Söyler misiniz pahalılaşmayan ne kaldı?

Nâzım Hikmet, “Daha sayayım mı?” dedikten sonra son noktayı koyuyor:

“Bir tanesi daha geliyor aklıma, onu da söylemeden edemeyeceğim:

Çizmeler ucuzladı, çizmeden yukarı çıkmak pahalılaştı.”

Yani anlayacağınız, ülkenin hali, tahterevalli…

 

ÇİZMEDEN YUKARISI

Peki, bu “çizmeden yukarı” sözü nereden kaynaklandı?

Nâzım Hikmet, yine Orhan Selim adıyla dört gün sonra “Tan” gazetesindeki yazısında da bu deyimi açıklıyor:

“Ressam, ayağı çizmeli bir adam resmi yapmış. Bir kundura boyacısı bu resmi görmüş ve çizmedeki pırıltıların yanlış olduğunu ressama söylemiş. Ressam, boyacının kritiğini doğru bulmuş ve pırıltıları düzeltmiş. Bunun üzerine boyacı, “İyi ama” demiş, “pantolonlardaki kırışıklar da yanlış.” Ressam kızmış birdenbire:

-Yoo! diye haykırmış, çizmeden yukarı çıkma.”

Elbet, bu olayın tahteveralli ve ülkenin durumu ile bir ilgisi yok!