Takım harcama limitleri kulüpleri kurtaracak mı?

GÖKHAN TİRYAKİ

Transfer dönemi açıldı, takımlar çalışmalarını sürdürüyor ancak bu sene, alışılagelmiş transfer sezonlarından farklı. Gazetelerde takımların transfer ettiği futbolcu haberleri yerine kulüplerin borçları ve limitlerinin olmamasından dolayı transfer yapamadıklarına dair haberler yer alıyor. Beşiktaş ve Fenerbahçe, transfer çalışmalarını tamamladığını, TFF'nin bu sezon uygulamaya başladığı Takım Harcama Limiti (THL) uygulamasından dolayı limitlerinin olmadığını ve Federasyon’un transfere engel olduğunu beyan ediyor.

Peki, gerçekte durum böyle mi?

Bu soruyu cevap aramadan önce, bu uygulamayla ne amaçlandığına bakmak gerekiyor. Bu uygulamanın zorunlu olmasının nedeni futbol kulüplerinin neredeyse tamamımın iflas etmiş olması. Bugün kulüpler özsermayelerini yitirmiş ve borca batmış durumda. Borçlarının yarısı finansal borçlardan oluşan kulüpler, gelir üretmekte de sıkıntı yaşıyor. Giderlerindeki artış, gelirlerinin çok üzerinde gerçekleşiyor. Süper Lig kulüplerinin borcu 12,5 milyar TL’ye ulaştı ve bu borcun 11 milyar TL’si dört büyük kulübe ait. Kulüplerin borçlarının yarısını oluşturan finansal borçları yapmış olduklarını kuruluşlar ise 12 banka ve 15 faktoring kuruluş. Tam olarak 27 farklı finans kuruluşuna borçlanmış bir endüstriden bahsediyoruz. Kulüplerin borçları her geçen gün akıl almaz derecede büyüyor. Sadece 2018-19 sezonunda, gelirlerinin üçte birine karşılık gelen yaklaşık 1,5 milyar TL zarar ettiler.

Kulüplerin mali açıdan çöküşü son birkaç yılda gerçekleşmedi. Futbolu yönetenler bu durumu görmezden geldi ve kendi dönemlerini geçiştirmeye çalıştı. Yönetime kabiliyeti bu seviyeye gelene kadar futbolu yöneten iş insanlarımızın akılları neredeydi diye soracak olursak; kesinlikle ‘Türk futbolunun geleceğinde’ olmadığını söyleyebiliriz.

DÜZENLEMELER UEFA TEHDİDİYLE

Geçen sezon Trabzonspor ve Fenerbahçe, UEFA’dan Financial Fair Play Kuralları’na uymadıkları için cezayla karşı karşıya kaldı. Bu sürece dahil olan TFF, kulüplerin ceza almaması ve iflas eden kulüplerin de finansal yapılarını düzeltebilmek için Kulüp Lisans Talimatı’nı yeniden düzenledi. Bu düzenlemeyle birlikte hayatımıza bizim için yeni bir kavram olan 'Takım Harcama Limiti' girdi.

Peki, kulüpler, bu kadar karamsar durumdan bu sezon uygulanmaya başlanan 'Takım Harcama Limiti' sayesinde kurtulabilecek mi? Tek çözümün harcama limiti uygulaması olmadığı aşikâr. Harcamalarını kısıtlamanın yanında kulüplerin borçlarını ödeyebilecek oranda fon yaratmalarını sağlayacak finansal yapı hedeflenmelidir. Türk futbolunun finansal, yapısal ve yasal sorunları var. Özellikle de yapısal düzenlemeler yapılmadan sadece harcamalarını sınırlandırmak futbol kulüplerini kurtarmayacaktır.

Federasyonun plansız şekilde uygulamayı başlatmış olması sorunları da beraberinde getirdi. Bu sezon için değil ancak gelecek sezondan itibaren uygulanacak şekilde kuralları ve uygulamaları geliştirmek gerekiyor. Bu uygulamanın neredeyse aynısı 2014-15 sezonundan itibaren İspanya’da uygulanıyor. Uygulamanın olumlu sonuçlarının yanı sıra olumsuz etkileri de oldu. Barcelona ve Real Madrid gibi ligde yer alan büyük kulüplerin kontrolü daha da arttı. Büyük kulüpler ile küçük kulüpler arasındaki makas her geçen gün açılıyor. Bugün Barcelona ve Real Madrid’in borcuna baktığımızda, yıllık gelirlerinin yüzde 70-75’ine karşılık geldiğini görüyoruz.

Harcama limitini borç yapılandırma uygulamasından ayırmamız gerekiyor. Son talimat değişikliğiyle, Bankalar Birliği'nden 3 kişi de Kulüp Lisans Kurulu'na atandı. Bankalar, borçlarını tahsil etmek için kulüplerin harcamalarını kontrol edecek mekanizma içerisinde kendilerine sağlam yer edindi. Bankaların onay vermediği harcamaları kulüpler yapamayacak da diyebiliriz.

Federasyon planlayamadığı ve sürece hâkim olmadığı düzenlemelerinin arkasında duramıyor. Nihat Özdemir haziranda göreve gelmiş olsa da geçmiş yönetim kurulu içerisindeydi. Kendisi hazırlık döneminde bu sürecinin içinde yer almaması ve yeni yönetim kurulu içerisinde de sürece hâkim kimse olmayınca TFF süreci idare etmeye çalışıyor görüntüsü veriyor.

FAİZ ORANI HER KULÜBE AYNI UYGULANMAMALI

Kulüplerin finansal yapılarındaki çarpıklığın boyutu her kulüpte aynı değil. İçlerinde borçsuz ya da borcunu gelirleriyle rahatlıkla ödeyebilecek kulüpler de mevcut. Federasyon bu kuralları hazırlarken bu hususu dikkate almadı. Her kulüp için aynı faiz oranı üzerinden finansman gideri hesabı yaptırıyor. Bu da hesaplamanın temel amaçlarından biri olan bir sonraki sezonun bütçe tahminlerinde yanlışlıklara neden oluyor. Bu konuda yapılması gereken, her kulübün kendi borçlanma maliyeti oranında formülize edilmelidir.

Faiz konusu bilindiği gibi TFF ile Beşiktaş arasında da krize neden oldu. Sene başında birçok kulüp bu konuya itiraz etse de devre arası dönemde destek olunmadı. Sadece Fenerbahçe’yle birlikte bir kulüp daha Beşiktaş’ı destekledi. Kulüpler, kurallar uygulanırken bir sorunla karşılaştıklarında; baskıyla ya da kamuoyu oluşturarak üzerinden geleceklerine o kadar emindi ki; hazırlık yapma gereği dahi duymadı. Mevcut alışkanlıklarından taviz vermedikleri gibi plansız ve ölçüsüz harcadıkları için bugün Federasyon'un kapısında limit arttırmaya çalışıyorlar.

Güncel hayattan örnek verecek olursak kredi kartı limitinizin artması finansal durumunuzu düzeltmeyecektir. Kısa vadede ihtiyacınızı giderecek ve borcunuzu da bu vesileyle artırmış olacaksınız. Burada sorgulanması ve odaklanılması gereken limitin artırılması olmamalı. Bu sezon geçiş sezonu olduğundan kulüplere yüzde 30 sapma imkânı verildi. Finansal gerçeklerden dolayı faiz oranının indirilmesi gerektiğini düşünen kulüpler, finansal gerçeklerine göre hesaplanan limit yerine daha fazla harcayabilme derdinde. Kulüplerimizdeki bu alışkanlıklar ve zihniyet anlayışı nedeniyle iflas aşamasına gelindi ve hâlâ bu zihniyetle kulüpleri yönetmeye devam ediyorlar. Dikkat çeken ancak anlaşılmayan bir durum da şu: Kulüp yöneticileri değişmesine rağmen aynı anlayışın hüküm sürmeye devam etmesi…

Lisans talimatında geliştirme amacıyla değişiklikler yapılmalı ama kulüplerin günü kurtarmak için kamuoyu ile baskı yaratarak boyun eğdirme politikasıyla yapılmamalı. Eğer Federasyon bugün boyun eğdiği takdirde, gelecek sezon da diğer takımlar kendi isteklerine göre değişiklikler isteyecek ve bunun sonu gelmeyecek. Özellikle de dernek statüsünde yönetilen 4 büyük kulübün baskısıyla yapılan değişikliklerin, şımarıklıklara neden olduğunu geçmişte çok defa gördük. Federasyon ve kulüplerin yapması gereken; hem kulüplerin hem de federasyonun şeffaf, mali disipline, sorumluluk sahibi ve liyakat esasına dayalı kurumsal yapılar haline gelmeleri sağlanmasıdır. Sürdürülebilir sportif başarının sadece sahada kazanılamadığını; bunun için finansal ve idari yapıda da başarılı işlere imza atmak gerektiğini Avrupa’daki futbol kulüpleri bizlere gösteriyor. Artık hem finansal hem de değerler açısından iflas ettiğimizi kabullenmemiz gerekiyor. Kısacası; zihniyet değişikliğine ihtiyacımız var.

cukurda-defineci-avi-540867-1.