Futbola dahil temel bilgiler üzerinden yapılan aktarımlar aslında taraftar ve spor kamuoyunu bizim ülkede sıkar. Haliyle bunları yazmak için bilgi sahibi olan insanlar dahil pek bu konulara girmeyi sevmezler, çünkü karşılığı ile kaygı taşırlar.

Ama risk almaya değer!

İşe tanımla başlayalım:

“Mühendislik deneyim ve uygulama yoluyla matematik ve fen bilimlerine ilişkin edinilen bilgilerin, doğanın sunduğu malzeme ve enerjilerin insanlığın yararına ekonomik bir şekilde kullanılması için yöntemler geliştirmek üzere değerlendirmeler yapılmasını ve uygulamaya geçirilmesini sağlayan meslektir. Türkçe karşılığı yaratmaktır.”

Yani işin içinde ciddi bir hesap-kitap ile yaratıcılık söz konusudur. Hani bunu vurgulamak gerekir çünkü bizim bu fen bilimleri ile ilgili sorunumuz PISA tarafından açıklandığı üzere pek içi açıcı değil, haliyle futbolunda geldiği seviyeye bakarsak pek de şaşırmamak gerekir sanırım…

Takımlarla ilgili hesap-kitap üzerinden değerlendirme yaparsak; işin medya üzerinden popülist bir kurgu şeklinde yöneticileri ve teknik heyeti rahatlatacak algıyı yaratmak üzerine bir yapı olduğu aşikardır. Ki bunu herkesi bilmesine rağmen nedense beklenti bu yönde ilerlemekte.

Sanırım çarpım tablosu ağır geliyor! Tabi iş keşke bu kadar kolay ve ucuz (!) olsa.

Kadronun oluşumu üç temel prensibe bağlıdır.

Birincisi; takımın kurumsal anlamda oyun formatı ile ilgili temel prensipleri vardır ve bu tarihsel bir derinliğe sahip olduğundan yeni güncellemeler ile bu kurgu üzerinden süreç devam ettirilir. Buradaki hassa konu, bu prensiplere uygun teknik direktörü bulup mevcut olan yönetsel ve teknik kurumsal kurguya uygun olarak çalışmak ve gene bu prensiplere uygun oyuncu yapısını ki öncelikli olarak alt yapıdan, sonrası ise transfer ile belirlenen bütçe üzerinden tamamlamaktır. Barselona, Ajax, Benfica, B Münih, M United kurumsal yapıları üzerinden devam eden takımlardır.

Beşiktaş’ta, Süleyman Seba’nın Gordon Milne ile beraber çalıştığı zaman dilimi bu konuda Türkiye için özel bir dönem olmuştu. Son 20 yıldaki ‘rant’ kurgusu bu yapıyı bertaraf etmiştir.

Galatasaray’ın Liseli kültürü yönetsel anlamda çok iyi bir kontrol mekanizması oluştursa da takım üzerinde sadece Faruk Süren yönetimi bu kültür kurgusu ile çok değerli bir model ortaya çıkarmıştı. Ama o kadar…

İkincisi; anlaşmaya varılan teknik direktör üzerinden süreci yürütmektir. Burası daha popülist bir yapı olduğundan uzun süreli ve kalıcı bir yapıdan söz etmek mümkün olmaz. Verilen bütçe üzerinden yapılacak transferler ile kurulacak takımın bir kurumsal formatı olmadığından, güncel beklentiler üzerinden yapılacak transferler ile süreç yönetilmeye çalışılır. Maalesef şu andaki Türkiye Süper Ligi tüm takımları bu kurgu üzerinden yapılandırmalarını sürdürmektedir. Hoca değişiklikleri ve her mağlubiyetten sonra kadro dışı bırakılan futbolcular ile yönetsel anlamda yapılan klasik hamleler olmasına rağmen, sonuç almaları mümkün değildir. Daha kötüsü ise, bu kulüpler başkan odaklı olmakla birlikte arka planda muhakkak bir menajer eli vardır ve kulübün içinden çıkılmaz durumu onlar için gelir kaynağı olur.

Üçüncüsü ise, Real Madrid, İnter, PSG gibi takımlarının oluşturduğu tarihsel derinliğe sahip olmalarına ve bir kurumsal yapılarının olmasına rağmen, süreç içinde sansasyonel hamleler ile popülist davranışlar sergiliye bilmektedirler. Bu yapı onlarda bir kültür oluşturduğundan süreci yürütmekte sıkıntı yaşamadan beklentileri karşılamaktadırlar. Aslında en zor olan kurgu budur ve bunu yönetmek gerçekten yönetsel anlamda ciddi donanım ve doğru zamanlarda doğru hamleler gerektirir. Dikkat ederseniz bu tip yönetim kurgularında başkanın görev süresi çok uzundur ve takım daha başkan odaklı olmakla beraber, muhakkak kendi içlerinden yetiştirdikleri ve takımın kaptanlığını yapmış küresel anlamda yüksek kalibreli bir oyuncuyu ‘direktör’ yaparak sorumluluğu bu şekilde dağıtıp yönetim kurgusunu oluştururlar.

Türkiye’de Fenerbahçe’nin tarihsel derinliğine baktığımız zaman böyle bir yapı üzerinden kurgulayarak bir kültür oluşturmayı başarmıştı. Ama maalesef bu süreç Aziz Yıldırım’ın müdahalesi ile son buldu. Zico ve Alex dönemi bu kurgunun son zamanıydı. Son yıllardaki takım kurgusundaki başarısızlıklar, belki de Fenerbahçe’nin bu yapının içinde kalması gerektiğini öne çıkarmaktadır.

Doğanın dengesinde kalmak için, para sayma haricinde fen ve matematiği bilmek gerek.