Taksim Dayanışması'ndan Mücella Yapıcı: Böyle gelmiş ama böyle gitmez

MUSTAFA KÖMÜŞ

Gezi Parkı eylemlerinin simgelerinden olan Taksim Dayanışması’nın önde gelen isimlerinden Mimarlar Odası üyelerinden Mücella Yapıcı ise Gezi’nin yıldönümünde konuştu. Yapıcı, bugün ne yapmamız gerektiği konularında iseBirGün’e şunları söyledi:

Gezi Direnişi; toplumun doğadan, barıştan, haktan, hukuktan, özgürlük ve adaletten yana olan her kesiminin; iktidarın, emek, yaşam ve yaşam alanları üzerindeki baskılarına karşı barışçıl, kardeşçe, her sesten, her renkten, el ele, omuz omuza gerçekleştirdiği Türkiye tarihindeki önemli yaygın hak arama ve itiraz hareketidir ve iktidarın uygulamaları ve şiddetine karşı toplumsal bir direniş hareketidir.

Evrensel bir Gezi’ye ihtiyacımız var

Kuşkusuz, toplumsal olaylar ve direniş hareketleri birbirinden beslenir, ilham alır, değişir, güçlenir ama hiçbir zaman bir öncekinin aynen tekrarı olmaz. Ayrıca toplumsal tarih bize şiddet, baskı ve zulümle kendini sürdürmeye çalışan baskıcı ve otoriter iktidarların sonsuza kadar hüküm sürdüremeyeceklerini öğretir. Sonunda haktan, adaletten, özgürlükten, emekten, barıştan yana olan halk kitleleri mutlaka kazanacaktır. Üstelik bugün dünyaya bakarsanız küresel kapitalizmin güdümündeki iktidarların, içine düştükleri ekonomik ve sosyal krizleri çözebilmek hizmetinde oldukları sermayenin kontrolsüz dizginsiz ilerleyebilmesi adına başta emekçi ve yoksul kesimlerin sosyal haklarını ve itirazlarını ortadan kaldırmak için bilerek isteyerek yarattıkları bir faşist bir iklim var. Bu iklimin ortadan kaldırılması için belki de evrensel bir “Gezi”ye ihtiyacımız var.

Mücadeleye devam

Gezi öncesinden çok daha fazla bir baskı ortamı var. İnsanlar, yaşamlarıyla ve ekmekleriyle sınanıyorlar. Bütün iktidarlar, kendilerini sürdürmek için toplumsal tabana ihtiyaç duyarlar. Bu toplumsal tabanda meşruiyet yaratmak için baskı sindirme ve korkutmak dahil her türlü yöntemi kullanarak emekçi ve yoksul kesimleri birbirine düşman ederek güçsüzleştirmeye ve bu güçsüzlükten çaresizlik üretmeye çalışır. Bizim buna karşılık geziden edindiğimiz deneyimlere sarılıp “Bir araya gelirsek başarırız” duygusunu vermemiz lazım. Bunun için de tıpkı Gezi’deki gibi bütün farlılıklarımızı zenginlik kabul edip birbirimizi dinleyerek ve sakınarak birlikte hareket etmeyi öğrenmemiz lazım. Sonuç olarak; “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz diyerek.” mücadeleye devam.