Pakistan ve Hindistan’da ilerici kesimler Taliban’dan endişeli. Pakistan için Halkın Hakları Hareketi’nden Ammar Ali Jan ve Zaighum Abbas ile Hindistan’da işçi aktivisti Manoranjan Pegu son gelişmeleri değerlendirdi.

Taliban, Güney Asya ülkeleri için tehdit unsuru oldu: Gericiliğe karşı sol güçlenmeli

Zilan AKAY

Pakistan ve Hindistan'da ilerici kesimler Taliban'dan endişeli. Pakistan için Halkın Hakları Hareketi üyeleri Ammar Ali Jan ve Zaighum Abbas ile Hindistan'da işçi aktivisti Manoranjan Pegu son gelişmeleri değerlendirdi

Afganistan’da yönetimi ele geçiren Radikal İslamcı Taliban başta Güney Asya ülkeleri için tehdit unsuru oldu. Taliban için sığınak görevini üstlenen Pakistan, toprak bütünlüğüne yönelik tehditleri etkisiz hale getirmek için Kabil'deki hükümeti kontrol etmeye çalışıyor. Hindistan için ise Taliban yönetimi bir güvenlik riski oluşturuyor.

Güney Asya ülkelerinden Pakistan için Haqooq-e-Khalq Hareketi'nin üyeleri Profesör tarihçi Ammar Ali Jan ve Öğretim Görevlisi Zaighum Abbas ile, Hindistan’dan ise uluslararası bir sendika dayanışma örgütü için çalışan 'işçi aktivisti' Manoranjan Pegu'yla son gelişmeleri konuştuk.

Pakistan’da hükümet baskısı nedeniyle üniversitedeki görevinden alınan profesör tarihçi Ammar Ali Jan, 2018 yılında kurulan sol bir örgüt olan Haqooq-e-Khalq Hareketi'nin (Halkın Hakları Hareketi) üyesi. ABD’nin Afganistan’a müdahalesini değerlendiren Jan, Sovyetlerin ülkeden çekilmesi ile ABD’nin Afganistan’ı kaderine terk ettiğini ve tüm bölge için korkunç sonuçlara yol açtığını belirterek şunları söyledi: “ABD'nin Afganistan'a müdahalesi, ülkedeki komünist devrime bir yanıt olarak 1970'lerde başladı. Bu nedenle ABD desteği her zaman hem Afganistan içindeki hem de bölgedeki gerici hareketlere yönelik olmuştur. ABD, Sovyet destekli Afgan hükümetine karşı küresel bir cihatçılar ağını desteklemek için Pakistan'daki General Zia-ul-Haq'ın korkunç sağcı diktatörlüğü ve gerici Suudi rejimi ile bir ittifak kurdu. Afganistan, ABD ve Afgan Hükümeti tarafından sahada güvenlik sağlama karşılığında artık küresel finanse erişimi olan savaş ağalarının insafına bırakıldı. Başka bir deyişle, devlet Afgan halkının ihtiyaçlarını karşılamaktan çok ABD'nin isyanla mücadele ihtiyaçlarına yönelikti.”

CİHATÇILARA DESTEK

Pakistan’ın uzun süredir Taliban için bir sığınak olduğunu belirten Jan sözlerini şöyle sürdürdü: “Sığınak olma görevi Pakistan için jeostratejik bir hesaplamanın sonucudur. Tarihsel olarak, Afgan milliyetçileri sınırdaki Peştun kuşağındaki toprakların bir kısmını talep ettiler. Pakistan, toprak bütünlüğüne yönelik gerçek veya hayali tehditleri etkisiz hale getirmek için Kabil'deki hükümeti kontrol etmeye çalışıyor. Daha da endişe verici olanı, Pakistan'daki derin devletin bölgedeki Cihat altyapısıyla yakın bağları var. Pakistan “Terörle Savaş”a katıldığında bile bu göbek bağı kesilmedi. Pakistan içinden birçok kişi, 70 bin Pakistanlının çeşitli saldırılarda aşırılık yanlısı gruplar tarafından öldürülmesine rağmen, Taliban'ı özgürlük savaşçıları olarak görmeye devam ediyor.”

taliban-guney-asya-ulkeleri-icin-tehdit-unsuru-oldu-gericilige-karsi-sol-guclenmeli-913069-1.
Ammar Ali Jan

EMPERYAL ŞANTAJ

Afgan hükümetinin, Pakistan'ı Taliban'ın yükselişinden sorumlu ana güç olarak tuttuğuna değinen Jan, “Pakistan'ın rolünün ABD'nin ihanetlerinden ve Afgan devletinin yolsuzluğundan daha önemli olduğuna inanmıyorum. Ancak Pakistan komşu bir ülkeyle savaşta olan bir grubu kolayca beslemekten sorumludur” dedi ve şunları ekledi: “Emperyalist şantaj ve gerici Amerikan karşıtlığının iki kötülüğüyle savaşmak için bir strateji geliştirmemiz gerekiyor. Her türlü gelişme veya yeniden yapılanma iddiasının tamamen terk edildiği yeni bir emperyalizm evresi görüyoruz. Afganistan, Irak, Suriye, Libya ve Yemen, çağdaş Batı müdahalelerinin kısa vadeli hedeflere ulaşmak için nasıl emperyalist kontrol bölgeleri oluşturmaya yönelik çalıştığının simgesidir. Bu görevler yerine getirildiğinde, ülke terk edilir. Demokrasi ve devlet kurma vaadi ise sadece sloganlarda kalır. İnsancıllık cilaları, yerini “düşman devletlere” dayatılan bir terör ve yıkım mantığı bırakır. ABD bugün bu küresel yıkım ekibine başkanlık ediyor.”

EKONOMİK İNFİAL

ABD’nin Kabil’e uyguladığı yaptırımlar ile Taliban yönetiminin zorlanacağına değinen Jan, “Yaptırımlar Taliban'ın ülkenin yurt dışındaki varlıklarına erişemeyeceği anlamına geliyor. Ekonomik durum, baş gösteren kıtlık tehdidiyle korkunçlaşıyor. Bu, tüm oyuncuları müzakere etmeye ve bir anlaşmaya varmaya zorlamak için bir baskı taktiğidir. Endişe duyulan konulardan biri, onlara karşı körüklenen yaygın bir yabancı düşmanlığı olduğu için Afgan mültecileri desteklemektir. Dahası, faşist bir hükümetin iktidarda olduğu Hindistan da dahil olmak üzere Güney Asya'da sağcı güçler yükselişte. Sol, mikro düzeyde kahramanca direnişlerle meşgul, ancak bir alternatif için büyük bir vizyon önermiyor. Muhafazakarlar bugün yeni ve ürkütücü bir dünya öneren radikallerdir, Solcular ise varsayılan bir statükonun yönlerini savunmaya indirgenmiştir. Böyle Muhafazakar bir Sol kitlelere ilham veremez” ifadelerini kullandı.

Emperyalist devletlerin demokrasiyi sağlama vaadine dair her türlü yanılsamayı terk etmek gerektiğini söyleyen Jan, şunları iletti: “Amerika'ya meydan okuyan sağcı hareketlerin, kadınları ve azınlıkları günah keçisi yapmaktan başka bir siyasi projesi yok. Bir ekonomik program olmadan, bu hareketler öfkelerini savunmasız topluluklara yönelterek yalnızca çoğunluğun kültürel kaygılarına odaklanır. Onlar sadece zayıfları daha zayıflatmayı bilirler. Onlara karşı anti-faşist bir cephe inşa etmeliyiz. Taliban zaferi, sosyal medya aktivizminin kazanmak için yeterli olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Güven inşa etmek ve kitleleri harekete geçirmek için sahada sabırlı çalışmaya ihtiyaç var. Sosyal medyada ve entelektüel çevrelerde çok aktif görünen, ancak sahada çok az varlığı olan bir sol, herkesi büyük bir hayal kırıklığına uğratan bir seraptan başka bir şey değil.”

STRATEJİ GEREKLİ

Hem ideolojik hem de stratejik bir eksen inşa etmek önemlidir diyen Jan, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Önümüzdeki 5-10 yıl içinde neyi başarmayı planlıyoruz? Hedeflerimize nasıl ulaşmayı planlıyoruz ve yoldaki olası engeller nelerdir? Soruları sorulmalı. Politik ivmeyi inşa etmek ve sürdürmek istiyorsak, bu somut, uzun vadeli düşünce biçimi, kendiliğinden direnişin yerini almalıdır. Sadece ulusal egemenlik açısından değil, bölgesel ve küresel dinamikleri de dikkate almamız gerekiyor. Mali kriz, Covid-19 ve devam eden iklim felaketinin ortaya çıkardığı gibi, kaderlerimizle yakından bağlantılıdır. Bu süreçlere karşı ancak ulusal ve uluslararası strateji arasında yeni bir diyalektik yaratırsak savaşabiliriz. Ve bunu bir an önce yapmalıyız, çünkü zamanımız tükeniyor.”

MEŞRUİYET VERİLDİ

Pakistan’dan ulaştığımız bir diğer isim, Haqooq e Khalq Hareketi üyesi ve öğretim görevlisi Zaighum Abbas. Afganistan’ın durumuyla ilgili analizlerini bizimle paylaşan Abbas, “Kapitalizmin hayatta kalması için savaşların gerekli olduğuna, ABD ve Batılı güçlerin mevcut geri çekilmesinin yine Afganistan'da savaşı sürdürmek için yeni bir strateji olduğuna inanıyoruz. Afgan tiyatrosu, bu kez Çin ve BRI (Bir Kuşak, Bir Yol) merkezli başka bir jeostratejik hesaplama için hazırlanıyor ve yeniden şekillendiriliyor. Bu, Taliban'ın önce meşrulaştırıldığı ve daha sonra tüm Afganistan'ı bir tabakta teslim ettiği Doha Anlaşması’nda açıkça görülmektedir. ABD'nin çekilmesinin başlamasıyla birlikte Taliban'ın ivmesi, ikinci dünya savaşında Almanya'nın Fransa üzerindeki yıldırım saldırısını anımsatan bir şeydi” ifadelerini kullandı.

taliban-guney-asya-ulkeleri-icin-tehdit-unsuru-oldu-gericilige-karsi-sol-guclenmeli-913074-1.
Zaighum Abbas

Pakistan gibi bölge ülkelerinin stratejik hesapların esiri olduğuna belirten Abbas, şöyle konuştu: “Tarihsel olarak Pakistan, Amerika'nın Güney ve Orta Asya'daki emperyalist müdahalelerinin ön saflarında yer aldı. Soğuk savaş sırasında Sovyetlere karşı savaşmak için Taliban'ı ve militanları besledi. Şimdi, Afgan cumhuriyeti düşerken ve Taliban Afganistan'da iktidarı ele geçirirken, Pakistan devleti ve onun kontrol ettiği medyası Taliban'dan övgüyle söz ediyor.”

TALİBAN'LA MÜCADELE

Bölgedeki emperyalist müdahalelerle beraber Afganistan’ın kasvetli bir geleceğe hazırlandığına dikkat çeken Abbas, sözlerini direniş çağrısında bulunarak sonlandırdı: “Bir grup maskeli militanın bütün bir ülkeyi ve halkını rehin alabileceği 1990'ların Afganistan'ı olmadığına inanıyoruz. Afganistan halkının geçmiş deneyimleriyle artık direnmeye ve Taliban'ı devirmeye hazır olduğunu düşünüyoruz. Önümüzdeki yıllarda daha da güçlenecek olan bu direnişin işaretlerini şimdiden görmekteyiz. Afganistan halkını silah namlusu ile dikte etmek mümkün değil. Afganistan halkı köktenciliğe kesinlikle direnecektir. Direniş hareketlerinin bulaşıcı olduğuna, Afgan halkı ile Pakistan halkının bir araya gelip emperyalist dayatmalara karşı ortak bir direniş sergileyebileceğine inanıyoruz.”

taliban-guney-asya-ulkeleri-icin-tehdit-unsuru-oldu-gericilige-karsi-sol-guclenmeli-913070-1.
Manoranjan Pegu

HİNT AKTİVİST PEGU: PAKİSTAN VE ÇİN GÜCÜNÜ PEKİŞTİRİYOR

Hindistan’dan uluslararası bir sendika dayanışma destek örgütü için çalışan işçi aktivisti Manoranjan Pegu ile Afganistan’daki Taliban’ın varlığını ve Hindistan üzerine etkilerini konuştuk. Taliban’ın varlığının Hindistan üzerindeki etkisinin çok yönlü olacağını belirten Pegu şunları iletti: “Siyasi açıdan birçok kişi Pakistan ve Çin’in ülkedeki yerini güçlendireceğini düşünüyor. Bu durumda bölgesel olarak Hindistan’a da siyasi bir pay düşüyor. Güvenlik açısından bakıldığında Taliban, ülke için güvenlik riski oluşturabilir ve barışı tehdit etmeye 'teşvik edebilir'. Son olarak da Hindistan'ın Afganistan'da çok fazla ekonomik yatırımı var. 2019-2020 döneminde ticaret hacmi 1 Milyar USD civarında gerçekleşti. Bunların nasıl devam edeceği hesaplanmalı.”

Hindistan, Hindu, Sihler ve Jain topluluklarından gelen sığınmacıların Hindistan'da vatandaşlık arayabilecekleri CAA adlı yeni bir yasaya sahip olduğunu belirten Pegu şunları söyledi: “Müslümanlar kanun kapsamında değerlendirilmedi. Hindistan Hükümeti’nin daha önceki açıklaması, Afganistan'dan bu topluluklara mensup kişilerin vize başvurularını hızlı bir şekilde takip edeceğini vurgulamıştı. Ancak Hindistan şimdi Afganistan'dan gelen herkes için acil vize açtı. (Vize bir gün içinde işleniyor) Dini bir engel yok ki bu aslında çok sevindirici ve olumlu bir adım.”

Hindistan'da fazlasıyla dini kutuplaşma yaşandığını kaydeden Pegu, Müslümanların hedef gösterilebileceğine dikkat çekti: “Normal koşullarda bile Müslüman vatandaşlar ülkemizde çoğunlukçu toplulukların saldırılarıyla karşı karşıya. Mevcut 'radikal unsurlar' tarafından Hindistan'da Müslümanlara yönelik saldırılarını artırmak için 'İslam terörü' örneği olarak kullanılabileceğini düşünüyorum. Bazı insanlar, sanki her yerdeki Müslümanlara bir tür açıklama borçlularmış gibi, Müslümanlardan Taliban'a karşı konuşmalarını talep etmeye başladı bile.”

SOLUN GELECEĞİ

Hindistan’da sol hareketin geleceğine ilişkin konuşan Pegu, “Sol geleceğini iki şekilde sürdürebilir. Birincisi seçimle ikincisi ise devrim hareketi olarak. Birincisini açıklayan, seçim olarak sol, partilerinin yalnızca Kerala eyaletine indirgenmesiyle çok kötü bir durumda. Daha önce sol, Batı Bengal ve Tripura gibi diğer eyaletlerde de kaleye sahipti. Ama şimdi bu eyaletlerde sol kırıldı. Yaklaşık 15 yıl önce üçüncü en büyük ittifaktı ama şimdi Hindistan Parlamentosu'nda sadece 5 sandalyesi var. Genellikle seçimler sırasında solun, sol ideolojilerle uyumlu olmayan çeşitli partilerle ittifaklar kurduğu görülür. Sola inananlar, partilerin, işçi önderliğindeki devrimi ortaya çıkarma konusundaki orjinal hedeflerinden saptıklarını görüyor. Sol şimdi 'seçimler' ve 'devrim'i, seçimlerin her zaman ideolojik hatlarda seferber edilmediği iki farklı görev olarak ele alıyor” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu söylediklerim Sol’un tamamen yok olduğu anlamına gelmiyor ama kendisini yeniden inşa etmesi için daha çok işi var. Seçim siyaseti onu yeniden inşa etmenin yolu değildir bu yüzden ideolojinin orijinal köklerine geri dönülmelidir.”

İŞÇİLER HEDEFTE

Hindistan’daki sendika faaliyetlerine de değinen Pegu, sendikaların direnişine dair şunları söyledi: “Mevcut hükümet, 44 kanunu 4 kanun altında düzenlemeye yönelik bir girişimle, çalışma kanunları adı verilen çalışma reformlarını gündeme getirdi. Bu kodlar reform adı altında çeşitli işçi karşıtı politikaları içeriyor. Sendikalar buna karşı çıkmaya devam ediyor. Muhalefetin, bir yıl içindeki birkaç tuhaf ulusal grevi biraz törensel hale geldi. Ancak militan grevler, muhalefet tarafından resmi olarak gerçekleşmedi. Bunun nedenleri arasında Covid-19, acımasız baskı ve sendikaların kendilerinin bir dereceye kadar kayıtsız hale getirmesi yer alıyor.”

Hindistan'da 2016'dan beri hükümet ve sendika istişareleri yapılmadığına dikkat çeken Pegu, “Bazı eyalet hükümetleri, hızlı bir iyileşme sağlamak için iş yasalarının belirli bir süre askıya alınmasını ve çalışma saatlerini artırarak işçilere oldukça yük bindirmeyi sürdürüyor. Resmi kayıtlı sendikalar, Hindistan'ın işgücünün yalnızca %8-9'unu örgütledi. Geriye kalan %90-91'i kayıt dışı çalışanlardır” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Sendikalar kendini yeniden canlandırabilir, ancak bunun için resmi sendikaların örgütlenmeyi sürdürmesi, militan grevleri ve işçi eylemlerini zemine indirme konusunda yetişmesi ve işçi karşıtı yasalara daha güçlü ideolojik muhalefetlere sahip olması gerekir."