Haşa Zwan adıyla bilinen Nazır Muhammed, tabii ki dinle falan alay edemeyecek, dini diline dolamayacak kadar biliyordu yaşadığı toplumu kuşkusuz. Haşa Zwan, aklını peynir ekmekle yemiş olamaz. Daha tehlikeli bir iş yapıyordu ama. Güldürüyordu.

Taliban’ın dünyasında gülmek, güldürmek yok

Mehmet ERDEM

Şaşırtıcı olmasa da çok can yakıcıydı gerçekten. Afganistan'ın ünlü komedyeni Haşa Zwan adıyla bilinen Nazır Muhammed’in Taliban katilleri tarafından ölüme götürüldüğü sıradaki görüntüleri çok dramatikti. Yanındaki katillerden biri, işi acılı toplumunu güldürmek olan sanatçının yanında pis pis sırıtıyordu. İyi insanlar güler, alçaklar sırıtır çünkü. Tam da buydu.

Sadece İslam coğrafyasında değil ama çoğunlukla orada komedyene, gülmeye, güldürmeye öyle pek sıcak bakılmaz. Bunu anlayalı çok oldu. Mısırlı komedyen Adil İmam’ı anımsıyorsunuz değil mi? Bazı filmlerinde İslam’a hakaret ettiği gerekçesiyle hapse atılmıştı. Yaşadığı toplumda nelerden söz edilip edilmeyeceğini iyi bilen bir komedyen olduğunu söylerler İmam’ın. Dolayısıyla İslam’a hakaret vs palavra tabii. Toplumsal eleştirilerine tahammülsüzlük o çok bildiğimiz suçlamayla berhava edilmiş olmalı. Budur.Avustralyalı Tim Minchin adlı bir komedyen vardır, birkaç yıl önceydi sanırım, ABD’nin Atlanta kentinde bir gösterisinde çocuk istismarı rezilliği üzerinden Papa'yı hedef alan küfürlü bir şarkı söylediği için, ağzına yüreğine sağlık, fanatiklerce linç edilecekti neredeyse. Tahakkümcü din, bireye her istediğini yapma özgürlüğüne sahiptir ama sen ağzını açamazsın ona karşı. Ne mutlu ki dile gelince laf, gediğe konur. O kadar. Kimse de engelleyemez.

Haşa Zwan, tabii ki dinle falan alay edemeyecek, dini diline dolamayacak kadar biliyordu yaşadığı toplumu kuşkusuz. Aklını peynir ekmekle yemiş olamaz. Daha tehlikeli bir iş yapıyordu ama. Güldürüyordu. Afganistan’da herhalde en çok ihtiyacı duyulan insan eylemidir bu: Gülmek, ya da birini güldürmek. Taliban insanımsılarının tahammül edemediği bu aslında.

GÜLÜNÇ OLDUKLARINI BİLİYORLAR

Neden? O kadar ciddiye alınmasını istedikleri uygulamalarının aslında ne kadar gülünç olacağının fark edilmesinden ya da bunun dillendirilmesinden korkuyorlar da ondan. Zwan, böyle yapmasa bile, ne bileyim belki kapalı kapılar ardında böyle yaparak güldürüyordur milleti türünden endişeleri vardı katillerinin. Kendi inancının argümanlarına güvenmeyenlerin bu tür korkuları vardır. Taliban’ın elbette korkusu büyüktür.

Gerici toplumun/topluluğun en önemli özelliği kendisini “korkularıyla sınırlamasıdır” tabii ki. Adına korku demezler elbette ama işte bu sınırları deleceğini bildikleri için güldürüye de güldürene de düşmandırlar. Akla, mantığa, bilime düşman oldukları gibi. Mizah, diğer gruplarla, bireylerle ilişki kurmamızda harika bir araçtır. Gülme üzerinde birleşmiş farklı görüş mensubu insan topluluğu, mizahın malzemesi olmuş olan yapıya/düşünceye “bütün” olarak karşı cephededir ister istemez. Taliban buna tahammül edebilir mi? Edemez.

Bir yapı düşünün, yapıp ettiklerini asıl gerekçeyi söyleyemeden savunma zavallılığı için de olsun. Korkunçtur. Taliban, elbette inancımın gereği olarak gülmeye olan tutumundan ötürü komedyeni katlettim diyemezdi. “CIA’ye çalışıyordu, o yüzden infaz ettik” demesinden de belli ki, dinle dalgasını geçtiği yoktu talihsiz adamın. Sadece güldürüyordu. Hepsi bu. Yapılacak en iyi işi yapıp, talihsiz sanatçıyı CIA mensubu olarak yaftalamak benzeri suçlamalar en azından duraksatır bu tür vahşete karşı olanları. Taliban kafası alçaklığa çalışır tabii. Mizahın hedeflemediği ne olabilir ki? Bizim karagöz oyunu bile Nakşibendi kökenli bir itiraz gereci değil midir? Nakşi tekkelerinin kapatılmasına karşı, dönemin padişahına yönelik olarak, mizaha o kadar uzak olmasına rağmen dini bir topluluk mizahı kullanmak zorunda kalmış. Allah’ın sopası yok tabii, gün gelir mizah dinciler için de ihtiyaç duyacakları harika bir insan eylemi olur. Eleştirinin de aracı olur çoğu zaman. 1950’lerde New York’ta Yahudi toplumunun kimi sanatçıları gelenekleri, görenekleri ile az dalga geçmemiştir denir. Belli bir ölçüyü koruyarak tabii, yasaklarla böyle kafa bulmuştur. Yahudi bireyinin bu konuda deneyimi vardır hayli. En acısı nedir, bilir misiniz? Toplama kamplarında akıllarını yitirmemek için, başta o an içinde bulundukları vahşet ortamı olmak üzere her şeyle dalgasını geçerlerdi. Hayatta kalabilmenin bir yoluydu bu.

DİN KİTABINDA DA MİZAH VAR

O Afgan komedyen dinle, kitapla dalga geçmemiştir, bu kesin. Ama geçmek isteseydi, kendisine dünya kadar malzeme bulabilirdi. Bakın Kitab-ı Mukaddes’te bile mizah yapılmıştır neredeyse.

İsrailoğulları Kızıldeniz kıyılarında Mısır ordusunca tuzağa düşürüldüğünde (Exodus’un 14. Bölümünde yazılıdır bu) Musa’ya “Mısır'da mezar olmadığı için, bizi çölde ölüme mi götürdün?" diye sorarlar. Bu, asla saygısızlık içermeyen, bir şakadır düpedüz. Sonradan neden “şeytanlaştırılmıştır” gülme bilemem ama bir din kitabında bile alaycılık yer alabilmiştir.

Her şey belki de iyi başlamıştı. Tanrılara karı çıkıp istemediği halde tanrıya dönüşen Buda’nın gülen heykelleri ne kadar güzeldir.

Gülen bir tanrı, az şey mi bu? İnanılsın ya da inanılmasın, şu da ne kadar güzeldir değil mi, Baryy Sanders, Kahkahanın Zaferi’nde yazar; “Yaklaşık olarak İÖ Üçüncü Yüzyılda yazılmış simya konusundaki bir Mısır papirüsüne göre dünya böyle oluşmuştur…’Tanrı güldüğünde, dünyaya hükmedecek yedi tanrı dünyaya geldi..kahkahaya boğduğunda ışık oldu...İkinci kez kahkahaya boğulduğunda sular oluştu; yedinci kahkahasında ruh doğdu.”

Dünyayı gülerek yaratan bir tanrı hayali varmış demek ki insanlığın. Hayalin ulaştığı sonuca bakar mısınız? Sırıtan ama gülmeye/güldürmeye tahammülsüz bir Taliban.

İnsanoğlu/kızının tarihi aslında komedidir.

Değil midir?