Keyfe keder konularda keyifli yazılar yazmayı özledim… Bayram yazıları misal; anamın sabah namazıyla kalkıp yaptığı pilavın üzerine cazzzsss diye döktüğü kızgın tereyağının sesi ve kokusuyla uyandığım çocukluğumu anlatabildiğim…

Ama yok; kendimi zorlasam da olmuyor. Ağzınızın tadı kaçmaya görsün bir kez, kalemin klavyenin de tadı kaçıyor.

Talimatla öyle olmayacak işler oluyor ki memlekette, bana da bir yerden bir talimat gelse diyorum, bayramlık yazılar yazabilir miyim? Iı-ıh, talimatla güzellik olmuyor, olamıyor!

Oysa, güzellik dışında her şeyin talimatla olabildiği bir memleket haline geldik.

Cumhuriyet gazetesi dün, Basın İlan Kurumu (BİK) tarafından “basın tarihine geçecek rekor ceza” diyerek kendilerine 35 gün ilan kesme cezası verildiğini duyuruyordu.

Sitesinde kuruluş amacını “Resmi ilanların dağıtımında adaletsiz davranıldığı gerekçesiyle hükümet ile gazeteleri karşı karşıya getiren uygulamaya son vermek” olarak vurgulayan BİK, son dönemde gittikçe artan oranda hükümeti eleştiren gazetelere verdiği cezalarla dikkat çekiyor. Cumhuriyet de, “Boğaz’da kaçak var” başlığı ile Fahrettin Altun’un evi hakkında yaptıkları haber nedeniyle verilen cezada bir “talimat” olduğu kanısında.

RTÜK üyesi İlhan Taşçı, RTÜK’ün 1.5 yıllık cezalarını değerlendirerek “iktidarı sorgulayan kanallar hedefte” dediği raporu hakkında sohbet ederken; “13 Nisan’da Cumhurbaşkanı medyayı da virüs olarak tanımladı ya, o andan itibaren ceza verilen maddeler değişti, cezalar en ağır maddelerden verilmeye başlandı” dedi. “Cumhurbaşkanı talimat verdi” demedi!

Demez, diyemez, çünkü üyesi olduğu kurumun; “üyeleri TBMM Genel Kurulunca seçilen, özerk ve tarafsız bir kamu tüzel kişiliği” olduğunu bilir. Özerk ve tarafsız kurumlara talimat verilemediğini de!

RTÜK Başkanı öyle düşünmüyor ama! Memleketin “en fazda izlenen, en güvenilen haber programı”nın sunucusu Fatih Portakal’ın yorumlarından o kadar rahatsız ki, onun yorumlarına iktidarı öven yorumların yüzü suyu hürmetine tahammül ettiklerini itiraf ederken; hiç talimat ve telkini olmamış (!) “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimat ve telkinlerini emir telakki eder, başımızın üstüne deriz” dedi.

Malum, cumhurbaşkanlığı sistemiyle kuvvetler ayrılığı prensibi iyice pekişti, yasama ve yargı ile yürütme birbirinden net çizgilerle ayrıldı! Tabii, yürütmenin başı ile yasamanın belirleyici partisinin başı aynı olunca, partiye “şu yasal düzenlemeyi derhal yapın” demek kuvvetler ayrılığına aykırı bir talimat olmuyor!

Başkanın partisine talimat vermesinden doğal ne var; barolardan başlayarak, TMMOB ve TTB gibi meslek kuruluşlarının seçimleriyle ilgili “Düzenlemeyi hemen yapın, hemen bitirin” talimatını “talimatlı demokrasi”nin “normal”lerinden saymak gerek!

Bu meslek kuruluşları ki; birisi talimatın olduğu yerde “H”si bile olmayacak hukuku işletmek için çırpınıp duran avukatları, diğeri bilimsel ve teknik birikimlerini toplum yararına kullanmayı amaç edinmiş mühendis ve mimarları, bir diğeri de “Türkiye halkının sağlığını korumak, geliştirmek ve herkesin kolay ulaşabileceği kaliteli ve uygun maliyetli sağlık hizmeti için” çalışan hekimleri bünyesinde toplamış, her biri anayasal güvence altında kurumlar.

Devlete karşı kamu dedikleri için ve mesleklerini ahlak ve bilimsel ilkeler doğrultusunda toplumsal yarar için kullanma çabalarından dolayı, bir talimatla hedef oldular. Yerlerini, talimatları talimata gerek kalmadan yerine getirebilen kuruluşlar alsın diye!

Keşke talimatla keyifli bir bayram yazısı yazabilseydim bugün, ama olmuyor! Talimatsız, yürekten, bayram tadında bayramlar diliyorum, sağlıkla…