Tanıdık bir kadın

Eda Köprü Yılmayan

Uzun süre kapalı kalan tiyatrolar seyirciyle buluştu. Salgın koşulları nedeniyle sınırlı kapasiteyle seyirci kabul eden tiyatrolara, izleyiciler HES koduyla alındı. İktidar salgın sürecinde tiyatroları desteklemezken, bin bir güçlükle kurulmuş salonlar yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor.

Salonların yarı kapasiteyle seyirci kabul etmesi, salon kirası, SGK, elektrik, su gibi giderler, gelir vergisi konusunda tiyatrolara hiçbir yardım yapılmaması özel tiyatroların işini zorlaştırıyor. Tiyatro izleyicisi ise bir yıl boyunca özlemini çektiği, tiyatro salonunda oyun izleme alışkanlığından vazgeçmek istemiyor. Salona girişte HES kodu ve aşı kartının gösterilmesi, salonda sandalyelerin birbirinden belirli bir uzaklıkta tutulması, içeriye temiz hava verilmesi ve maskelerin hiçbir şekilde çıkarılmaması izleyicinin içini rahatlatan önlemler arasında.

Moda Sahnesi işte tüm bu önlemlerle sezona çarpıcı bir oyunla giriş yaptı. Fransız oyun yazarı Magali Mougel’in kaleme aldığı Suzy Storck isimli oyunu Reyhan Özdilek çevirdi. Özdilek aynı zamanda oyunun ana karakteri Suzy’i de canlandırıyor. Oyunun yönetmen koltuğunda Kemal Aydoğan var. Sahne tasarımı Cansu Arslan, ışık tasarımı İrfan Varlı’ya ait. Oyuncu kadrosunda ise Aybanu Aykut, Reyhan Özdilek, Çağlar Yalçınkaya ve Mert Şişmanlar yer alıyor.

SUZY’NİN ÇIĞLIĞI

Suzy hepimizin tanıdığı bir kadın. Kendi benliğini oluşturamamış, toplumsal normların kadına yüklediği ‘evlenmek, çocuk yapmak, evlilik ödevlerini yerine getirmek’ gibi baskılar altında ezilen, ne istediğini dahi bilemeyen, bunu dile getirmekte de zorluk yaşayan bir kadın. Modern insanın sıkışmışlığı, çaresizliği, mekanikleşmesi ve isyanını dile getiren bir hikâye. Metnin çevrisini de yapan Reyhan Özdilek sahnede Suzy’le adeta bütünleşiyor. Bazen erkeğin tarafında çoğu zaman ise kadının tarafında yer alıyorsunuz. Evliliğin iki yüzünü de göstermesi ve kadının toplumsal baskı altında kendini gerçekleştiremeyişini anlatan vurucu bir eser.

SONDAN BAŞA KURGU

Oyun sondan başa saran bir kurgu içinde seyirciye aktarılıyor. Annesinin neden kapıyı yumrukladığı ve Suzy’nin kendinden geçmiş hali oyunun sonunda çözülüyor. Çünkü Suzy kendini, yaşamını o kadar çok terk etmiştir ki günlük işler ve çocuklar arasında sıkışıp kalmış, bahçeye çamaşır asmak için bebeğinin pusetiyle çıktığında bebeği orada unutup eve geri dönmüştür. Çocuk yapmak kendi tercihi değildir, hatta çocuk sahibi de olmak istemez ama Hans ondan çocukları olmasını ister.

Yeni evlendiklerinde evde dikiş diken Suzy’i kabul edemez, ondan çalışmasını ister. Suzy’nin aklına annesi gelir. Annesi bebek ürünleri satan bir mağazada iş görüşmesi ayarlar. İş görüşmesi sırasında Suzy’ye fikri sorulur. Oysa Suzy buna alışık değildir, nasıl yanıt vereceğini bilemez. Daha önceki iş deneyimleri sorulduğunda terzi, hemşire de olabileceğini ama tavuk işinde çalıştığını, tavukları tartıp etiket yapıştırdığını söyler. İnsan kaynaklarındaki kadının tavuk işi diye şaşırması üzerine Suzy “Evet beyaz et” diye yanıtlar. Orman yangınları sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ölen hayvanlar için ‘beyaz et’ dediğini hatırlayacaksınız. Orijinal oyun metninde bu bölüm muhtemelen yok, oyunda yer almasını, tavuk denilince bu sözlerin hatırlatılmasını unutulmaması için değerli buluyorum.

Suzy’nin iş görüşmesi yaparken çocuk istemediğini söylemesi üzerine kocasının görüşmeye gelmesine ve konuşmaya müdahale etmesine pek anlam veremedim. Oyunun yadırgadığım bölümü bu kısım oldu. Suzy’nin “Bana rağmen örgütlenen şeyin ağırlığı altında eziliyorum” sözleri yaşadığı travmayı ve toplumsal baskıyı net bir şekilde özetliyor. “Yuvam olan savaş meydanını kırıp geçirmek, zindanımı ateşe vermek isterdim” sözleri de çaresizliğini anlatıyor. Ancak oyunun sarsıcı olan ve salondan kafanızda sorularla çıkmanızın sebebi bir kadın olarak da yargılayan tarafta kalmanız. Her ne olursa olsun Suzy’nin çocuk sahibi olmak istemese de üç çocuğu vardır ve henüz biri daha bebektir. Çamaşır asmaya çıkarken bebeği dışarıda pusetinde unutup gelmesi, eşi eve döndüğünde bebeğin beşiğinde uyuduğunu söylemesi, Hans’ın bebek odasına gidip bebeği görememesi ve annesinin eve gelişiyle bebeğin saatlerce bahçede unutulduğunun fark edilişi oyunu izleyen tüm kadınları farklı şekilde etkilemiş olabilir.

Oyunun başından beri hak verdiğimiz Suzy, bebeği bahçede unutarak ‘hata yapmıştır’! Belki oyunun izleyiciyi sarsmasının, kendi yargılarını sorgulamasının da anahtarı buradadır. Suzy’nin hikâyesini öğrenmek, kendinize biraz da olsa dışarıdan bakmak isterseniz sezon boyunca oyunu Moda Sahnesi’nden takip edebilirsiniz.