Pilav üstü kuru misali plan üstü kumpas günlerindeyiz. Aslında sağcı siyaset erbabı plan kelimesini sevmez. Vakti zamanında her şeyin planlı yapılmasını savunan CHP’ye karşı Süleyman Demirel siyasi tarihimize geçen o meşhur cümleyi kurmuştu:

“Halk plan değil, pilav istiyor.”

Ama bu aralar AKP Reisinin dilinden düşmüyor plan kelimesi, hem A hem B hem C diye…

Son Londra seyahatindeki TV röportajında yeniden seçilirse ve kendisine muhalif bir Meclis ile karşı karşıya kalırsa ne yapacağı sorusunu şöyle cevaplamıştı:

“Yani A planı, B planı, C planı bütün bunlar tabii ki olacaktır.”

Geçenlerde Cumhuriyet gazetesinde Ali Sirmen de hatırlattı, diğer adaylar dâhil hiç kimse bu üç seçenekli planın ne olduğunu sormuyor.

Peki, ama plan yapacak mühendislik akılları var mı? Hayır, fıtratlarında sadece müteahhitlik var. AKP Reisinin, 1991 yılında Refah Partisi’den İstanbul milletvekili seçildiği (fakat 11 gün taşıyabildiği mazbatasının daha sonra ‘tercihli oy sistemi’ nedeniyle iptal edildiği) aday tanıtımı kitapçığında mesleği olarak ne yazılmıştı? Müteahhit!

Sağcı zihniyet plan sevmez ve bilhassa AKP siyaset müteahhitleri plan proje bilmezler. 16 yıldır bunu öğrendik. Plan proje yerine epey kumpas ve tezgâh ustasıdırlar ve şimdi tam da kendi ifadeleriyle ustabaşı olmak iddiasındadırlar. Ustalık dönemi bitmiş de baş usta olacakmış.

Ama ustabaşının inşaatı da harç bitti yapı paydos demek üzere, küresel patronlar için yapılan müteahhitlik, taşeronluk da iflas noktasına gelmedi mi zaten?

Ellerinde salladıkları kumpas planda ne yazabilir ki? A) Reis asla kaybetmez. B) Kaybetmeyi kabul etmez. C) Zorbalıkla hileyle hurdayla ve YSK’yle mutlaka kazanmış sayılır.

İşin vahim yanı, muhaliflerin bir kısmı da böyle olabileceğine inanıyor. Oysa böyle yapmaya çalışacaklarını bilmek başka, bu bilgiden hareketle o tezgâhı bozmaya kararlı olmak başka.

Velev ki cumhurbaşkanlığını kazandı ve lakin Meclis çoğunluğunu kaybetti. 2015 Haziran seçimlerinden sonra yaptığını mı tekrarlayacak? “Bunu saymayız, bir seçim daha ama benim mutlaka kazanacağım sopalı bir seçimin koşullarını da olgunlaştırarak.” İyi de bu sefer anayasa gereği milletvekili seçimi yanı sıra cumhurbaşkanlığı seçimi de yenilenmek zorunda ve böylece pilav derken bulguru da kaybedebilir. Demek ki tek kumpas, seçimsiz bir rejimin olduğu bir C planıdır ki o planı ve pilavı da kimse yemez.

Seçimsiz Türkiye, iftar vaktini iftira vakti olarak yaşatan bir iktidarın bile cüret edemeyeceği bir rejim olur artık. Daha doğrusu ortada hiçbir rejim (düzen) kalmaz, karışır ortalık.

Bu arada bir hikâyeyi de hatırlamış oluyoruz. Hani bir sadrazamın elinin altında üç plan varmış, başı her derde girdiğinde bakması gereken. A planı: “Yapacağın yapamayacağın bir sürü vaatte bulun, sıkışırsan B planına geç.” B planı: “Kendinden öncekileri karala, benim suçum yok de ve sıkışırsan C planına geç.” C planı: “Yeniden A, B, C planlarım var de!”

Planlı, pilavlı, kumpaslı her halükarda durumları epey zordur. Çünkü ikide bir Reis’in kulağına fısıldıyorlardır: Bir cisim yaklaşıyor!

İşte ‘O cisim’ belki sadece Saray’ı vurabilir veya felaket halinde bütün memleketi de…

Giderlerse gitmiş olurlar, gitmezlerse memleketin yarıdan fazlası, evet çoğunluğu bir yere gitmez ki, karşısında dikili durur, öyle böyle değil yani.