Sohbetimizi anasona bağlayacağım. Benim de gönlümden ticaret geçiyor. Ben şerbet yapamam. Bir butik rakı markası yapmak istiyorum: Teselli

Tanrıverdi Şerbetleri ve seçimler

RAKI BEYAZI - FERİDUN NADİR - feridun.nadir@buyukkeyif.com

Yerel seçimlerde epey kampanya vardı. Üç tanesi benim dikkatimi çekti. İkisi çok başarılı biri tam hayal kırıklığı…
İki başarılı kampanya Retro Başkan “Rakı” Şafak Tanrıverdi ve Aşağı Yukarı Ayrancı Muhtar Adayı Barış Karacasu’ya aitti. İzmir’de yetişme Ankaralı ters ve cins aday Barış’ınki hepten mizahtı. İyi bir mizahtı. Çok da ses getirdi. Şafak’ınki ise bir yanıyla çok ciddiydi. Bir kere Şafak resmi adaydı. Büyük caz piyanisti Selen Gülün’ün adaylığı gibi stratejik değildi.

Diğer ciddi yanını söyleyeceğim
Ben, kendi çilingirlerimde memleket kurtarırken daha Sırrı Süreyya adaylığını açıklamadan çok önce her kadehimi “Oylar Sırrı’ya” diye kaldırıyordum. Gezi’deki efsane direnişi, dozerlere kepçelere karşı duruşu Sırrı Süreyya Özdemir’e annesinin ak sütü gibi helal bir repütasyon sağlamıştı.

Sonra Sırrı Süreyya adaylığını açıkladı. Bende bir sevinç. Öyle ya, Gezi taze. Gezi’deki namını düşünüyorum, sıkı bir kampanya ile onu arkasına alırsa belli mi olur? İstanbul Türkiye’dir. Sırrı’nın kuvvetli oy alması hiç bir şeye yaramasa Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarattığı sinerjiyi bir erken safhaya çekmeye yarardı.

Velhasıl, hiç bir şey bu kadar güzel olamazdı. Olmadı nitekim. Sırrı Süreyya, muhtemelen çözüm sürecine maraz gelmesin diye asıl rakibi Kadir Topbaş’a ve AKP’ye tek bir şey demeden yattı kalktı CHP dedi. Çok kızdım. Ve benim prematüre “oylar Sırrı’ya” kampanyası küvezden çıkamadan solup yok oldu. İlçe Belediyeler için oy kullanacağımdan sandık başına gittim. Gidince de Rakı Şafak Tanrıverdi’ye verdim oyumu. Ne yapacaktım? Sarıgül’e mi basıp geçecektim? Hafazanallah.
Sonra da Şafak Başkanı sosyal medyadan ilgiyle takip etmeye başladım. Birgün ne göreyim? Şafak başkan benimle ilgili epey sarkastik bir şeyler kaleme almış.

Hemen özel mesaj attım: “Başkanım canın sağ olsun, oyumuz her daim sana da merak ettim bir deyiver ben ne ettim sana da böyle alay ettin allasen?” Sonra ahbap olduk tabii. Başkan da bana “Yazacağım bunu sana” dedi. Yıl oldu hala yazacak.
Neyse gelelim Şafak’ın adaylığındaki diğer ciddi yana. Muhabbet sırasında sordu: “Yahu sen niye bana oy verdin?” Ben de dedim ki “Başkanım Sırrı’ya kızıp sana oy attım”. Başkan yapıştırdı lafı: “Ben de zaten ona kızıp aday olmuştum.” Bak sen şu işe? Kalp kalbe karşıymış.

Şafak, gitti kendisine bir şerbetçi dükkanı açtı. Tam yerinde, Üsküdar Doğancılar’da. Fayanslarıyla, plastik gülleriyle dantelleriyle şerbetleriyle tam bir retro dükkan. Ben henüz ziyaret edemedim ama güvenilir damaklardan duyduğuma göre şerbetleri de pek lezizmiş.
Kendisine öyle bir logo yapmış ki Hacı Şahabettin Tanrıverdi diye, sanırsınız başganın üç beş dede öncesi padişahlara şerbet veriyormuş da bu o geleneği yürütüyor. Yahut ölmüş cici dedesinden buna solmuş kağıtlarda Osmanlıca şerbet tarifleri kalmış, onları bulmuş, yapıyor. Dükkan zaten Ömer Seyfettin hikayelerinden çıkma gibi. Durum pek çok yoruma açık yani.

Sloganı da kendisinden beklenir bir enfes yaratıcılıkta: Nabza göre şerbet. Muhtemelen sabahları radyosunu (TRT 1) açıp temizliğini yapıyor, muhtemelen komşusuyla tavla oynayıp gelen ilk siftah parasını yere atıyor…
‘80’lerin esnaf modasına uyup şerbet gösterip kendisi oralet bile içiyor olabilir.
Neyse. Sohbetimizi anasona bağlayacağım. Benim de gönlümden de ticaret geçiyor. Ben şerbet yapamam. Bir butik rakı markası yapmak istiyorum: Teselli.

Hemen belirteyim ki bu Teselli markası benimi icadım değil. Geçmişte böyle bir şarap markası varmış. Bir gün Ankara’nın önemli münevverlerinden, daha önce de bu köşede hikayelerini anlattığım, oyuncak trenle fesleğenle rakı masasına gelen Tolga Arvas kardeşim hediye etmişti bana, oradan biliyorum ben de.
Düşünsenize bakkala gidiyorsunuz ve rakınızı istiyorsunuz: Bir Teselli ver!
Lansmanı da aynı gün tamam. Bütün rakıcılar birbirine anlatır: “Teselli diye rakı çıkmış duydun mu?”
Rauf Kösemen kardeşimin “Behzat Ç.” rakısı önerisiyle birlikte en iyi rakı markası Teselli bence.
Rakı ile ilgili metinlerde muhakkak geçen bir kelimedir “Teselli”. Dışarıdan bakan şişelerde teselli aradığımızı düşünür çünkü.
Çilingirin teselliyle ilgisini bir başka yazıda daha derin inceleriz. Lakin bizlerin, hepimizin, bu ülkenin sıradan insanlarının “teselliye muhtaç” yaşadığının en büyük kanıtı oldu bu seçimler.

Baksanıza, HDP arkasına memleketin bütün ezilenlerini almış. 40 yıllık Kürt hareketini almış. LGBTİ hareketini almış. ÖDP’sinden Halkevlerine Sosyalist hareketin en ciddi bölümünün desteğini almış. Medya desteği fena değil. Sosyal medyada en çok o konuşulmuş. Oy verenleri oy vermekle kalmamış neredeyse hepsi kendi başına kampanyalar yürütmüş.

Bütün provokasyonlardan, engellemelerden, hakaret ve iftiralardan dinginliği, yaratıcılığı ve akıllılığı sayesinde yara almadan çıkmış. Rakipleri pek sönük kalmış ona göre üstelik.

Ve buna rağmen ala ala yüzde 13 oy almış. Yani yürüyen her yüz kişiden sadece 13’ünün oyunu.
13’e karşılık aynı yüz kişinin 41’i adaleti, iktisadı, kardeşliği vesairi dibe vurdurmuş AKP’ye oy vermiş.
Evet, küçümsemiyorum, baraj berheva edildi. Önyargılar kırıldı. Ama kabul edin ki şerbetliyiz hepimiz teselli aramaya.
Ne demiş Orhan abimiz: Ben zaten her acının tiryakisi olmuşum / Ömür boyu bitmeyen derdimle yorulmuşum!
Bu daha başlangıç diyerek kaldıralım kadehlerimizi.