Ocak 2019’da gıda enflasyonunun yüzde 31’lere taşınmasıyla birlikte, vatandaş en temel gıda ihtiyaçlarını alamaz hale geldi. Toplumda ciddi bir rahatsızlık haline gelmeye başlayan bu pahalılık sonucu tanzim satış noktaları kuruldu. Kurulmasından itibaren de çokça tartışılan bir konu haline geldi. Bu tartışmaları başlıklar halinde toplayarak katkı koymaya çalışayım; 1-Tanzim satış nedir, bugün ne işe yarar? Öncelikle […]

Ocak 2019’da gıda enflasyonunun yüzde 31’lere taşınmasıyla birlikte, vatandaş en temel gıda ihtiyaçlarını alamaz hale geldi. Toplumda ciddi bir rahatsızlık haline gelmeye başlayan bu pahalılık sonucu tanzim satış noktaları kuruldu. Kurulmasından itibaren de çokça tartışılan bir konu haline geldi. Bu tartışmaları başlıklar halinde toplayarak katkı koymaya çalışayım;

1-Tanzim satış nedir, bugün ne işe yarar?

Öncelikle tanzim satış noktalarının kurulması gıdada yaşanan yüksek enflasyona karşı sadece yatıştırıcı bir etkisi olan anlık bir uygulamadan öteye gitmiyor. Bunun yanında sorunların halının altına süpürülmesine neden oluyor, kalıcı çözümleri de geciktiriyor. Daha önce TANSA uygulaması ile denendi, özelleştirildi, satıldı, yok oldu. Halkın elbette ihtiyaçlarına daha ucuz yolla ulaşması iyi ve gerekli ama bunu seçim malzemesi haline gelmiş, sorunları günlük çözümlerle geçiştirmeye ancak yeten uygulamalarla başarmak mümkün değil.

Türkiye’nin bugün gıdada yaşanan sorununun ne olduğunun anlaşılması, atılan adımların değerlendirilmesi bakımından önemli. Bugün yaşanılan sorunun her şeyden önce bir üretim sorunu olduğu unutulmamalı. Tarımda uygulanan neoliberal politikaların bir sonucu olarak tarımsal faaliyet ve tarımsal alanlar ciddi ölçüde yok edildi, üretim daraldığı gibi gıdada dışa bağımlı hale geldik.

2001 yılından 2018’e ülke nüfusu yüzde 27 artarken, tarım arazileri yüzde 14 küçüldü. Örneğin patates üretimi yüzde 4, patlıcan üretimi yüzde 10, sivri biber üretimi yüzde 18 azaldı. Bir zamanlar buğday ambarı olarak anılan ülkemizde kişi başı buğday üretimi yüzde 13 azaldı. Bunlar önemli veriler, tarımın adım adım yok edilmesinin sonuçları olarak okunmalılar.

Yine bu durumun sonuçlarından biri olarak 2010-2017 dönem aralığında sebze ithalatı yüzde 66 artarken, meyve ithalatı yüzde 81 arttı. 2010 yılında 1 dolar 1,50TL iken, 1 euro 2,14 TL idi. Bugün 1 dolar 5,27 TL, 1 euro 5,96 TL. Bunun yanında gübre ve mazot gibi girdi maliyetlerini de döviz cinsinden hesaba katarsak, üretimin nasıl zor hale geldiği daha anlaşılır olur.

Çiftçiyi- üreticiyi uluslararası gıda tekelleri karşısında korumasız bırakıp, üretimi giderek daha maliyetli hale getiren politikaların, bugün gelinen aşamanın birincil sorumlusu olduğu unutulmamalı.

Hal böyleyken, yani bu dışa bağımlı sistem olduğu gibi korunurken tanzim satış stantları açmak, sorunu çözmüyor. Kalıcı bir sonuç sağlamıyor, dediğimiz gibi ağrıya karşı bünyeyi sadece yatıştırıyor.

2-Üreticiden tüketiciye doğrudan satış kanalları

Peki sorunun gerçekçi, kalıcı çözümü ne derseniz? Bunlar herkesin bildiği, dillendirdiği ama bir türlü uygulanmayan çözümler:

En başta üretim sorununa kalıcı yani yapısal çözümler bulunmadan bu iş olmaz. Tarım arazileri inşaat rantından arındırılıp çiftçiye teslim edilmeden, teknolojik altyapı kurularak verimlilik ve devamlılık sağlanmadan ve de tüm bunlar için çiftçinin finansman sorunu çözülmeden olmaz.

Bunu dışında daha mikro ölçekte üretimin ve üreticinin devamlılığının sağlanması konusunda üretici kooperatiflerinin kurulması ve demokratik bir biçimde işletilmesi desteklenmeli, teşvik edilmeli.

Üretimin ve üreticinin korunması bir adımsa, diğer önemli bir adım da tüketicinin korunması olmalı. Üretici kooperatiflerinin yanında tüketici kooperatiflerinin hayata geçirilmesi ve bu kooperatiflerin satış noktalarının yaygınlaştırılması gerekir.

Belediyeler üzerinden bir iş yapılacaksa, belediyelere yüklenecek rol üretici ve tüketici kooperatiflerini buluşturmak olmalıdır.

Tüm bunlar yapılmadan halka sunulan çözümlerin yeterli ve kalıcı olmasını bekleyemeyiz.