Sabah gazetesi Bülent Ortaçgil ile bir röportaj yapmış. Medyada küçük bir fırtına koptu.

Aslında konu müzik; müzisyen meslek hayatını, karşılaştığı güçlükleri, tercihlerini anlatıyor. Ne var ki arada bazı siyasi soruları da yanıtlamaktan kaçınmamış; üstelik iktidarın hayli hoşuna gidecek yanıtlar da vermiş. Zaten gürültü de buradan kopuyor. Sabah gazetesi, sanki konuşan bir siyaset adamıymış gibi, siyasi mesajları ön plana çıkarmış; röportajın başına koymuş! Doğrusu, başka türlüsü de beklenemezdi. Ortaçgil de bunu çok iyi bilecek konumda olduğuna göre, bir oyuna gelmediği, gönüllü davrandığı anlaşılıyor.

***

“Türkiye'nin çok özel bir ülke olduğunu düşünüyorum” diyor, Ortaçgil; “Türkiye, her şeyden önce devlet ve demokrasi geleneği olan bir ülke. Büyük çoğunluğu Müslüman. Bu açıdan baktığımız zaman, Türkiye'nin diğer Müslüman ülkelere model olacak bir ülke olduğunu düşünüyorum”.

Güzel de, acaba hangi İslam anlayışıyla? Necip Fazıl’ın “İdeolocya Örgüsü” ve "başyüce" anlayışıyla mı? Yoksa “Müslüman Kardeşler, el Nusra vb savunuculuğuyla mı? Rabia işaretleriyle mi? Tabii böyle sorular kendisine sorulmamış!

Daha da ilginç olan, Ortaçgil’in “ne muhalefet iktidarı, ne de iktidar muhalefeti yok saymamalı” şeklindeki beyanı. “Muhalefetiyle iktidarıyla uzlaşmamız gerekiyor” diyor müzisyen. Bir takım “tarafsız” gazetecileri yanına almasını sağlayan beyanı aslında bu! Zaten beni bu satırları yazmaya sevk eden de, Ortaçgil’den çok, bu yaygın “tarafsızlık anlayışı” oldu.

***

Bizde bazı gazeteciler “tarafsız”lığı, metronom gibi davranmak sanıyorlar! Tik, tak! Bir o yana, bir bu yana! Bir sağa, bir sola! Siyasette de bir iktidara, bir muhalefete! Sanki bunlar eşitlermiş gibi! Bir tarafta yüz binlerce kişiyi birkaç KHK ile işinden atmış; ilim adamı, hukukçu, öğretmen, gazeteci vb demeden on binlerce insanı hapse tıkmış; yargıya, yürütmeye, yasamaya hâkim bir iktidar; öbür tarafta cezalara boğulmuş, medyada küçücük bir köşeye sıkıştırılmış, her gün de hala bir kısım elemanları göz altına alınan bir muhalefet! Sanki bu koşullarda “muhalefetin iktidarı tanımaması” bir anlam ifade edermiş gibi? Şimdi diyorlar ki, “tarafsız olalım; iki tarafa da eşit davranalım!”. Oysa bunun adına “tarafsızlık” değil “ilkesizlik” derler; ya da adi ve ilkesiz bir çıkarcılık!