Devletin iyiden iyiye çöktüğü dönemde Osmanlı İmparatorluğu için Rus çarının “Boğazın hasta adamı” sözünü etmiştir. Bu niteleme döneminde çok yaygın kullanılır olmuştur. Hasta adam, Avrupa ile Rusya arasındaki çok yönlü çıkar çatışmaları sayesinde uzun süre ayakta kalabilmiştir. Bu tarihsel/siyasal ve ekonomik gerçeklere karşın “hasta adam” nitelemesi resmi tarihte bir aşağılama olarak algılanmıştır. Bunun yanında hak edilmeyen bir niteleme olduğuna ilişkin değerlendirmeler yapılır.

Osmanlının son dönemlerinde ulus-devlet kurma süreçleri için de toptancı bir kalıp niteleme vardır: Dış güçler!

Dış güçlerin karışması ve kışkırtmasıyla, Sırplar ayaklanmış, bağımsız devlet kurmuşlardır. Yine dış güçlerin karışmasıyla Yunanlılar, Bulgarlar ayaklanmıştır.

Dış güçler sadece Balkanlarda değil, imparatorluğun her yöresinde karışma/kışkırtma eylemleri içindedir.

Elbette, o dönemde de emperyal amaçlı politikaların uygulandığı açıktır. Elbette bu politikalar doğrultusunda dolaylı ya da doğrudan karışmalar yaşanmıştır.

Zamanı ve zemini anlamadan, tarihi okumadan, doğru okumadan anlamaya çalışmak yanlıştır. Bu yanlışlıkla oluşturulan kavramlar da gerçeğe ışık tutmazlar.

19. yüzyılda yaşanan ve Osmanlının kaderinin tayin edildiği, Berlin, Londraa, Paris başta olmak üzere sayısız konferans için temel argüman hep “dış güçler” olagelmiştir. Onlar karışmasaydı, hala bir imparatorluk koşullarında olacaktık. Dış güçler bize çok büyük kötülük etmiştir vesselam!

Geçtiğimiz günlerde, İstanbul’da da bir “Dış güçler” toplantısı yapıldı. Geçmişten  bugüne oluşan/oluşturulan statükoyu parçalama başarısını gösteren iktidar toplantıya ev sahipliği yaptı. Hem de ağız kulaklarda. Büyük iş başarılmış havalarında.

Sanırım “dış güçler” olmanın üstün tarafında, hegemonik konumda olmanın keyfiydi yüzlere yansıyan.

“Dış güçler” toplantısı Suriye halkının muhalefetini kimin temsil ettiğini belirledi. Sonraki toplantılarda Suriye yönetimini de aynı biçimde belirlerse, şaşmamak gerekir.

Ara da itiraz eden Hüsnü Mahalli’yi ise pek duyan olmadı; “Kim belirleyecek muhalefet temsilcisini? Amerika mı, İngiltere mi? Çok değişik muhalefet grupları var…” Diye soruyordu deneyimli gazeteci.

Dış güçler böyle sorulara ve itirazlara aldırmaz. Adamı önce hasta eder, hasta ilan eder. Sonra dayar kendi tedavisini… Her türlü emperyal şırıngayı sokar ülkenin bahtı kara bağrına.

Son zamanların yoğun söylem kirlenmesi, zihin köreltilmesi kampanyaları içinde bir sakınım halini yaşıyoruz; darbeden söz ederken, darbeci olmadığımıza yenin billah etmek zorundayız. Suriye için veya bir baskıcı yönetimle ilgili yazarken, öncelikle onaylamama çekincemizi belirtmeyi zorunlu görüyoruz.

Bu kez tavzih cümlesi kurmayacağım. Çünkü artık benim devletim de “dış güç” olmuş ya ölsem de gam yemem.

Haftanın dizesi; “durgun kan lekesiydi geceye aceleyle asılan” (Burak Kayaoğlu, Suyu Soludum Gözlerinde, Alan Y.)