Eğer, Bakan Bey’in dediği gibi… Hem kamuda çalışıp hem de muayenehanesi olan dört bin beş yüz hekimi ilgilendiriyorsa, sadece…

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) “Tam Gün Yasası” ile ilgili kararı…
Eğer, Bakan Bey’in dediği gibi… Hem kamuda çalışıp hem de muayenehanesi olan dört bin beş yüz hekimi ilgilendiriyorsa, sadece…
Ne TTB’nin, ne de Sağlık Bakanı’nın bu kadar gürültü koparmasının âlemi yoktu, tabii ki.
Bugün kamuda çalışan hekimlerin büyük çoğunluğu zaten tam zamanlı olarak çalışıyor.
Ancak her iki taraf da biliyor ki… Mesele Sağlıkta “Dönüşüm” Programı’nın esasını ve akıbetini yakından ilgilendiriyor.
• • •
Bu Program’ın hayata geçebilmesi için...
Öncelikle…
Genel olarak sağlık çalışanı… Özel olarak da hekim emeğinin ucuzlatılması… Kamuda ya da özelde güvencesiz ve düşük ücretlerle çalışmaya zorlanmaları gerekiyor.
Ancak…
Hekimlerin… Geçmişten gelen bir “kazanım”la… Kamuda part-time çalışma ve ikinci bir iş yapabilme “hakkı”nı ellerinde tutmaları…
Bir direnç noktası, bir pazarlık gücü oluşturuyor.
 “Tam Gün Yasası”yla işte bu pazarlık gücü ortadan kaldırılmak isteniyor.
AYM’nin kararıyla Hükümet’in bu girişimi, en azından şimdilik, akamete uğradı.
AYM… Gerekçesini henüz bilmiyoruz ama…  Bir de performansa dayalı ücretlendirmeyi iptal etti, üstelik.
Böylece Sağlık Bakanı’nın elindeki iki önemli enstrüman ciddi hasar gördü… Sağlıkta “Dönüşüm” Programı’nı sürdürmek imkânsız hale gelmediyse de epey bir zora girdi.
Bakan Bey’in telaşı o yüzden.
• • •
Sağlık Bakanı’nın kendisini halkçı, TTB’yi piyasacı gösterme çabalarına gelince…
Onun cevabını TTB verdi zaten:
“TTB; her zaman ve açık sözlülükle herkese eşit, ücretsiz ve nitelikli sağlık hakkının ve hekimlerin emeklerinin karşılığını alabildikleri bir Tam Gün uygulamasının savunucusu olmuştur…
TTB’nin karşı çıktığı; Hükümet’in ‘Reform’ olarak yansıttığı politikalarla bir yandan sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi-ticarileştirilmesi, bir yandan da hekim emeğinin ucuzlatılmasıdır.
Sağlık Bakanı’nın ‘TTB tarih önünde hesap verecektir’ sözlerini de olsa olsa bir ironi olarak kabul ediyoruz.
TTB’nin; üyeleri, sağlık hizmeti alan vatandaşlar ve tarih önünde veremeyeceği hiçbir hesap yoktur.
Ancak tarih önünde kimin ‘hesap vereceği’ de açıktır.
Tarih önünde hesap verecek olanlar; Avrupa Birliği Üçüncü Ulusal Programı’nda sağlık sektörünü özelleştirme kapsamına alanlardır.
Tarih önünde hesap verecek olanlar; vatandaşlara her bir reçete için 15 TL ‘katılım payı’ ödetenlerdir.
Tarih önünde hesap verecek olanlar; özel hastanelere müracaat eden sigortalılara yüzde 70, yüzde 100 oranlarında ‘ilave ücret’ ödetenlerdir.
Tarih önünde hesap verecek olanlar; gerçekten ‘istisnai’ bir keşifle, bazı sağlık hizmetlerini ‘istisnai sağlık hizmeti’ sınıfına sokarak yüzde 300’e kadar ‘katılım payı’ alınmasını düzenleyenlerdir.
Tarih önünde hesap verecek olanlar; vatandaşlardan, sadece ayaktan tedavilerde değil, hastaneye yatarak tedaviler için de ‘katılım payı’ almayı öngörenlerdir.
Tarih önünde hesap verecek olanlar; TBMM’ye sundukları ‘Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı’ ile, mevcut devlet hastanelerini şirket hastanelerine dönüştürerek özelleştirmeye hazırlananlardır.
Tarih önünde hesap verecek olanlar birinci basamak sağlık hizmetlerini özelleştirenlerdir.
Tarih önünde hesap verecek olanlar; Sağlık Bakanlığı’nı ‘Taşeron Bakanlığı’na çevirenlerdir.
Tarih önünde hesap verecek olanlar; hekimleri, sağlık çalışanlarını kötü çalışma ortamlarında, güvencesiz koşullarda, düşük ücretlerle çalışmaya zorlayanlardır.
Tarihe not düşerek kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.” diyerek.