Tarih geçmiş değil geleceğin de kurucu bir ögesi. Metehan Akbulut’un “Kürt Mehmet-Malatya’da Devrimci Mücadele” bu açıdan iyi bir kaynak niteliğinde. Kitap Mehmet Tekin’in 1965’ten 80’li yıllara her anı dolu dolu geçen yaşamının öyküsünü anlatıyor. Verilen kayıpların, ödenen bedellerin, çekilen işkencelerin de...

Tarih sadece geçmiş değildir

ZAFER AYDIN

Geçmişin bilgisine ayrıntılarıyla sahip olmakta kişisel tanıklıkların, anıların önemli bir yer tuttuğu bilinen bir gerçek. Bu açıdan daha önceki dönemlere göre daha şanslı sayılırız. Çünkü son dönemde yayınlanan kişisel tanıklıklarla, sol tarih açısından geniş bir külliyata sahip olduk. Metehan Akbulut, "Kürt Mehmet-Malatya’da Devrimci Mücadele” kitabıyla bu külliyata yeni bir halka ekledi.

Bölgenin iz bırakmış devrimcilerinden Mehmet Tekin ile gerçekleştirdiği sözlü tarih çalışmasıyla yerel bir örnek üzerinden döneme dair önemli bilgileri, verileri ortaya çıkardı. Böylece genellikle merkezlerde-metropollerde yoğunlaşmış tarih anlatılarının dışında yerellere dikkat çeken yayınlardan birini daha okuyucularla buluşturdu. Bir başka ifadeyle söyleyecek olursak gökyüzünde fark edilmeyen pek çok yıldızın varlığından bizi haberdar etti.


Bilenler, duyanlar için 'Kürt Mehmet' adı çok şey ifade ediyor olabilir, ha keza Malatya’daki devrimci mücadele de. Ama ben ne Kürt Mehmet adını duymuştum ne de Malatya’da verilen devrimci mücadele konusunda fazla bir bilgiye sahiptim. Ta ki, 'Kürt Mehmet' kitabını okuyana kadar… Bu ifadenin yadırganacağını, aşırı iddialı bir söz olarak niteleneceğini biliyorum ama ona rağmen bu cümleyi kuracağım, çünkü kitap böyle bir duyguyu hissettiriyor.

DOLU DOLU GEÇEN BİR YAŞAM

Mehmet Tekin 1965 yılında lise 1. sınıf öğrencisiyken, Türkiye İşçi Partisi’nde tanıştığı sol fikirlerin peşinden giderek, THKP-C, Dev-Genç ve Devrimci Yol çizgisinde politik mücadelesini sürdürmüş bir devrimci. Lise yıllarında Filistin’e gitmiş, burada eğitimlere katılmış, Filistin halkının mücadelesine fiilen destek vermiş bir enternasyonalist. Malatya bölgesinde devrimci mücadelenin önderi. Hekimhan’da maden işçilerinin örgütlenmesinde bir sendika militanı. Malatya bölgesinde kışkırtılan etnik kavgaların, saldırganlıkların, bu saldırganlığa karşı sergilenen direnişlerin öznesi. TİP’ten, THKP-C’den Devrimci Yol’a ayrışmaların, iç tartışmaların, kavgaların tanığı. Kitap Mehmet Tekin’in 1965’ten 80’li yıllara her anı dolu dolu geçen yaşamının öyküsünü anlatıyor. Verilen kayıpların, ödenen bedellerin, çekilen işkencelerin de...

Farklı etnik ve dinsel toplulukların yaşadığı Malatya geçmişte solun, sosyalist hareketin sesinin yüksek çıktığı illerden biriydi. TİP’in milletvekili çıkarttığı, Büyük Kongresini toplamak için tercih ettiği Malatya 1969 seçimlerinde Kars ile birlikte TİP’in oy oranını artırdığı bir şehirdi. Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO)’nun ve THKP-C’nin mücadeleyi kırsala taşırken atlama noktası, lojistik merkeziydi. Mehmet Tekin, Metehan Akbulut’la gerçekleştirdiği söyleşide 60’lı yılların ikinci yarısından itibaren TİP çevresinde, 70’li yıllar boyunca da THKP-C, Dev-Genç ve Devrimci Yol çizgisinde yaşadıkları, tanık oldukları, bildikleriyle Malatya’yı anlatıyor. Kişilerin rolleriyle birlikte olayları, olguları konuşturuyor. Böylece biz yerel bir önderin anlatısından, “sol yerellerde nasıl büyüdü?”, “ hangi ilişkilere, birikimlere yaslanarak gelişti?”, “köylere kadar nasıl girebildi?”, “kentin hayatında nasıl bir yer tuttu?” sorularına yanıt bulabiliyoruz. Kitap bize devrimci mücadelenin nasıl bir ruh hali içinde, nasıl büyük bir kararlılık ve cesaretle verildiğini de çok iyi yansıtıyor. Yerel özelliklerin bilinmesinin, kavranmasının ve bunun örgütlenme çalışmalarında kullanılmasının yarattığı özgün sonuçları da görebiliyoruz. Ha keza merkez ile yerelin farklı bakış açılarının yarattığı gerilimleri, yol açtığı zaafları da.

ÇOK YÖNLÜ BİR ÇALIŞMA

Kitap iyi kotarılmış bir sözlü tarih çalışması. Her sözlü tarih çalışmasında olduğu gibi anlatılanların sübjektifliği, belgelenme ve doğrulanma ihtiyacı olduğu açık. Metehan Akbulut kendisine aktarılanları, çeşitlik kaynaklar ve tanıklarla teyit ederek sözlü tarih çalışmasının, söyleşi kitaplarının taşıdığı zaafı ortadan kaldırmaya gayret etmiş. Sözü edilen kimi olaylar, eylemler, kişiler hakkında bilgi notlarına yer verilmiş olması da iyi düşünülmüş bir uygulama. Kitabın değerini artıran bir başka özellik de Metehan Akbulut’un aynı gelenekten geldiği Mehmet Tekin ile söyleşisinde sorularını hem 'içeriden', hem de 'dışarıdan' bir bakış açısıyla yöneltebilmesi. İkna olmadığı noktalarda bunu açıkça ifade ederek tartışması, sorgulaması. Bu yöntem söyleşinin sahiciliğini ve ikna gücünü yükselten bir işlev görmüş. Öte yandan Mehmet Tekin’in kimi olaylar ve olgulara ilişkin yöneltilen eleştirileri, sorulan soruları “ayrıntıya gerek yok” diye boşlukta bırakması kitabın bir zaafı olarak duruyor. Elbette bu anlatılanın tarihsel değerini düşürmüyor ama okurla kitap arasındaki bağı zayıflatıyor.

Bir söyleşi kitabında anlatılanlar büyük oranda öznellikler taşır. Olmuş olanın farklı insanlar tarafından farklı hatırlanması, farklı yorumlanması doğaldır. Hal böyle olunca anlatılanlara çeşitli itirazların dile getirilmesi, tartışmaların yaşanması da... Bu tarihe duyulan ilginin artmasının ve sistematik bir tartışma yaratmanın vesilesi olarak kullanılırsa kitaba ilişkin maksat da hasıl olmuş demektir.


Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, solda tarih denildiğinde, mirasın sahiplenilmesi geçmişin bilgisine sahip olmaktan daha önce gelir. Kuşku yok ki geleneğin sürdürülmesi, mirasa sahip çıkılması da vazgeçilemez önemdedir. Ancak geçmişin sahiplenilmesi önemsenmiş öznelere, olgulara yaslanarak ortaya konan söylem ve yaklaşımların ötesinde geçmişin bilgisine, daha net bir ifadeyle söyleyecek olursak tarih bilincine sahip olunarak yapılmalıdır. Geçmişin bilgisine sahip olmak; bilerek, öğrenerek, ders çıkartarak yürümek için bir zorunluluk. Çünkü tarih geçmiş değil geleceğin de kurucu bir ögesi. Biliyoruz ki tarihte yaşananlar tekrarlanamaz, tarih inşa edilemez, ama tarihten öğrenilir, ders çıkarılabilir. Neyi, nasıl yapmak konusunda bilgi ve fikir sahibi olunabilir. Metehan Akbulut’un “Kürt Mehmet-Malatya’da Devrimci Mücadele” bu açıdan iyi bir kaynak niteliğinde.