Kısa sürede gerçekleştiği için karşılıklı sözler verilmesine, bir anlaşma metni üzerinde uzlaşılmasına rağmen kolay olmayacağı görüşümde ısrarlıyım. Kore’lerin nükleer silahlardan arınma konusunda da iki ülkenin birleşmesi meselesinde de kimi zorluklar var. Başlangıç için çok çok iyi olduğunu söylemeye gerek yok elbette.

Görüşme tarihi elbette ama “yeni” değil. Kim Jong-un’un babası Kim Jong- il de 2007’de Güney Kore Devlet Başkanı ile görüşmüştü. “Yeni” tarafı belki şu olabilir; Kim Jong – un “sınırı geçen ilk Kuzey Kore lideri” olması. İyi de Kim, sınırı da geçmedi ki? Kendi ülkesinin sınırları içinde oluşturulan, iki ülkenin denetimindeki serbest bölgeye girdi, bu farklı bir durum. Yine de önemli tabii.

Zirve sonunda yayınlanan ortak bildiride belirtildiği gibi iki ülke liderinin, Kore Yarımadası’nın nükleer silahlardan tamamen arındırılması ile sürmekte olan ateşkesin kalıcı bir barışa dönüştürülmesi için “görüşmelere başlama” konusunda anlaşmaları ilk adım. Bu görüşmeler uzun bir sürece yayılabilir, kolay alınacak bir karar değil bu iki ülke açısından, çok istemelerine rağmen. Çünkü Kuzey Kore’ye yönelik “güvensiz ülke” olduğu konusundaki propaganda hız kesmedi. ABD’li kimi yetkililerin yakında gerçekleşmesi beklenen Trump-Kim Zirvesi gündemdeyken, Kuzey Kore’ye yaptırımların süreceğini açıklaması bunun bir örneği.

Zirvede, çözülmesi konusunda anlaşılan “Ateşkesin kalıcı barışa dönüştürülmesi” meselesi ilkinden, yani nükleer silahlardan arınma konusundan daha kolay yaşama geçirilecek bir mesele. Zaten kağıt üzerinde süren savaş halinin uzamasının iki ülkeye de bir yararı yok. Burada gerçekleşmesi zor olan, yine iki ülkenin istemelerine rağmen, Kore Yarımadası’nın nükleer silahlardan tamamen arındırılması konusu. İki ülke arasında da bu konuda kolay aşılamayacak bir güvensizlik var ama Çin, ABD gibi ülkelerin dahil olmasıyla gerçekleştirilebileceği yolunda bir inanış mevcut yine de. ABD’den bu konuda olumlu bir destek geleceği kanısında değilim. Çünkü ABD, hemen hemen her bölgede, başta Ortadoğu olmak üzere, Çin-Rusya birlikteliğini sürekli kendisine yönelik bir ittifak olarak görmekte. Ayrıca Yarımada’daki silahsızlandırma başarısının ABD’nin elinden inisiyatifi kaçıran bir gelişme olacağı endişesi ABD’deki kimi mercileri memnun eden bir gelişme olmaz.

Ülkenin kurucusu Kim İl-sung’la başlayan iki Kore’nin birleştirilmesi politikası şimdiki lider Kim Jong-un’un da ısrarla sürdürdüğü bir politika. Nasıl birleşilebileceği, böyle bir karar alındığında belli olur ama Güney Kore birleşme konusunda Kuzey kadar ısrarlı bir ülke olmadı. Ancak Güney Kore’de Kuzey’le birleşmeyi isteyen ciddi bir kitle var. Zaman zaman bunun gerçekleşmesini isteyen sloganlarla sokaklara da dökülüyorlar. Hatta ülkede birleşme yanlısı Birleşik İlerici Parti adındabir de siyasi parti kurulmuştu, 2011’de. Çok taraftar kazanmış, hızla büyümüş bir partiydi bu. O kadar büyüdü ki, 4 yıl önce partiyi kapattı Güney Kore hükümeti.

1945’de ABD tarafından işgal edilen Kore’nin güneyi ile birleşme konusunda Kuzey Kore yıllarca çaba gösterdi. İki Kore’nin emperyal merkezlerce bölündüğünü, bunun yapay bir bölünme olduğunu savundu hep. Bunu savunurken, sadece Güney’li muhataplarıyla değil, bölgede etkili olan uzak/yakın tüm aktörlerle barışçı ilişkiler geliştirmeyi de politikası haline getirdi. Düşman olduğu ABD ile ilişkiler kurmayı denedi. Babası zamanında Obama’nın en önemli askeri yetkilisini Pyongyang’da ağırladı. Babası Kim Jong- il 2007’de dönemin Güney Kore Devlet Başkanı ile görüştü. Yani diyalogtan hiç kaçmayan bir ülke oldu Kuzey Kore.

Böyle olduğu için dünyada birçok ülkeyle, sayısı 48’tir, diplomatik ilişkiler kurdu. ABD ile batılı emperyallerin göstermeye çalıştığı gibi dışlanmış, tecrit edilmiş bir ülke değil Kuzey Kore. ABD’nin Çin ile giriştiği ticaret savaşında, üzerinde anlaşıp çözüme kavuşturmayı düşündükleri kimi sorumlar var. Bunların başında Kore Yarımadası’ndaki iki ülkenin sorunları geliyor. Kıyasıya bir ticaret savaşı sürdüren ABD ile Çin, rekabetten çok uzlaşmaya yönelecekler kısa süre sonra. Karşılıklı gümrük vergileri koyup birbirlerini engelleyici tutumlar almalı kalıcı değil. Dolayısıyla Koreler üzerinden birbirlerine karşıt bir politika üretmelerinin de anlamı yok. Koreler arası sorunun çözülmesi, Kuzey Kore’nin “dünya için güvenli, hale” getirilmesi Çin ile ABD’nin üzerinde anlaştıkları bir politika. Yaşama geçirilmesi zor konulara rağmen Güney ile Kuzey Kore bulundukları bölgede hem Çin hem de ABD için sorun yaşayan/ yaratan ülkeler olmaktan çıkartılmak durumunda. Ama ABD’deki başka dinamiklerin Çin-ABD uzlaşmasını da engeller bir tutum alması sürpriz olmayacak. Trump’ın, Kuzey Kore ile girdiği diyaloğun, başta kendi ekibinden John Bolton benzeri figürler tarafından memnunlukla karşılanmadığını da bilmeyen yok.

Öyle görülüyor ki, yakında turizme kendisini açmaya hazırlanan (şaşırtıcı bulunmasın bu) Kuzey Kore, zaten başından beri savunduğu diyalog kurma konusunda şu anda avantajlı durumda. En büyük fedakarlığı o yapıyor. Nükleer testleri durdurdu, nükleer silahlardan arınma konusunda adım atacak olan ülke de o.

Ama, ABD uydusu durumundaki Güney Kore’ye ne kadar güvenilebilir? Olmasın ama yarın her şey tersine de dönebilir.

Böyle bir dünyadayız.