Bu ülkede her gün bir başka tarihsel gün oluyor. Ancak bu hafta, siyaseten gerçekten tarihseldi.

AKP-MHP iktidarının iki partisi, tarihlerinde ilk kez, üstelik birlikte, Halkların Demokrasi Partisi’nin (HDP) gerçek gücünü gördü.

Önce AKP ve HDP heyetleri görüştü; o görüşmede AKP’nin üç erkek; HDP’nin ise iki kadın bir erkek tarafından temsil edilmesi, ayrıca anlamlıydı. Sonrasında da MHP Genel Başkanı, umulmadık bir tutumla bu görüşmeyi “son derece doğal ve doğru bir adım” olarak nitelendirdi.


TANRI’NIN SOPASI

Daha düne kadar HDP ile ilgili söyledikleri göz önünde tutulursa, iki iktidar partisinin bu değişimi, gerek süre gerekse nitelik olarak, değişim kuramında yer alacak kadar olağandışı bir örnektir. Evrim kuramını lise ders programlarından çıkaranların geçirdikleri bu evrim, Tanrı’nın sopası olabilir mi?

“Amasız”, “fakatsız” vurgulanmalıdır ki bu olgu, ülkenin tıkanmış ve kısır siyaseti için önemli bir açılımdır; başlı başına çok olumlu bir gelişmedir.

AKP ve MHP, ideolojilerinin bir gereği olarak düşmansız yaşayamaz. Bugüne dek HDP, düşmanlaştırılıyordu. Yıllardır, tam bir ağız birliği ile “HDP eşittir PKK eşittir, YPG eşittir PYD” diye yeri göğü inleten; Anayasa Mahkemesi’nin HDP’yi bir an önce kapatması için çağrı üstüne çağrı yapan; dava açılmasını sağlayan; giderek TBMM çatısı altında da elinde yargı kararı olmadan, HDP’nin bir suç örgütü olduğunu her olanağı kullanarak öne süren iktidarın HDP yakınlaşması, yarattığı en önemli düşmanlardan birini artık düşman görmeyeceği anlamına gelir (mi?).

Bu sorunun nasıl yanıt bulacağını en azından seçime kadar göreceğiz. Bu nokta bir tarafa, düşmansız yaşayamayan iktidar partileri, nitelikleri gereği oluşturdukları düşüncesizlik ortamında hiç de zorlanmadan, ülke içinde ve dışında kendilerini eleştirenleri düşman göstermeyi sürdüreceklerdir.
Diğer taraftan yarın 8’inci toplantısını yapacak olan Altılı (?)Masa Muhalefeti, iktidar-HDP görüşmesi karşısında boşluğa düşmüş olmanın şaşkınlığını yaşıyor.

Daha önce açıkça HDP’yi hedef aldığı bilinen milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması konulu AKP teklifine, CHP milletvekillerine “susun!” emri vererek “Anayasa’ya aykırı, ama evet” (Basın, 13 Nisan 2016) diyebilen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bir haftadır sessizliğini koruyor. Dahası, İYİ Parti iki tarafı da azarlarken, Gelecek ve SP genel başkanların, iktidarı, “ilkesizlik ve iki yüzlülükle” suçluyor. Kısaca, bu muhalefet, Kürt sorununa demokratik ve barışçı bir çözüm üretemiyor. Her şey bir tarafa, Altılı Masa muhalefetinin, HDP ile kavgaya tutuşması, çok yönlü ve çok büyük bir siyasal yanlıştır.

HDP’NİN GERÇEK GÜCÜ

İktidarın HDP’ye bu eğilmesi, elbette ülke içi barış; hak ve özgürlüklerin genişletilmesi gibi olması gereken ya da “yüce” nedenlerden kaynaklanmıyor.

HDP yakınlaşması, iktidar partilerinin, hem kendileri için, hem de ülke için gerçekten yaşamsal olan seçimleri kazanma amacına dayanıyor.

Katılımcı, dayanıklı demokratik yapısıyla, ülke bütünlüğünü, Cumhuriyet’in çağdaşlaşma kazanımlarını ve evrensel insan haklarını veri alan bir HDP, ülke siyasetine nicel ve nitel olarak büyük katkılar yapabilir; sorunların çözümünde kilit işlevi görebilir. Seçimleri iktidarın değil, ülkenin kazanmasında anahtar işlevi görebilir.

HDP’nin ülke siyasetinin gündemine getireceği siyaset anlayışının, kaçınılmaz olarak iki ana direği olacaktır: barış ve özgürlük.

On yıllardır toplum barışa susamıştır. Neredeyse her gün gelen terör nedenli ölümlerden iktidarın kamuda işe almalara uzanan hemen her alanda sergilediği çok aşırı ayırmacı ve kayırmacı tutumu nedeniyle ülke bir bölünme süreci yaşamaktadır. Bundan sonra iktidarın ağır baskılarından uzak kalacak bir HDP, ülke siyasetinin barışçı bir çizgiye gelmesinde etkin olabilir; doğrusu olmalıdır.

İktidarın uygulamaları, ekonomi-hukuk düzeni ilişkisini çok somut ve açık kılıyor. Bugün, “özgürlük ve hukuk eşittir ekmek” temelli bir siyasal yaklaşıma, bu gerçeğin tüm toplum kesimlerince yeterince görülmesine, faiz-enflasyon tartışmalarının da kanıtladığı gibi, her zamankinden daha fazla gereksinimi vardır. Tek kişiye bağlı yönetim yapısının da bir sonucu olan bu durum, temel hak ve özgürlüklerden ekonomik ve sosyal haklara kadar, tüm hakların kazanılması ve hukuk güvencesine alınmasında ve özellikle de bu hafta başlayan Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı Kolivar ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı İmamoğlu davalarının bir kez daha gösterdiği gibi yargı bağımsızlığının sağlanması en önemli sorunlardan biridir.
HDP, geçirdiği ağır ve pahalı deneyimlerinin sağladığı birikimlerin de katkısıyla bu alanda da etkili olabilir. Tarih, zor günlerde yazılır ve yazmak sorumluluk ister.