İnkılap “devrim” demek. İnkilap ise “köpek” demek. İlk anımsadığımız “Bu ülkede inkilaplaştırma (köpekleştirme) yapıldı” açıklamasıydı. Cumhuriyet düşmanı yobaz şeyh, Atatürk ilke ve inkılaplarına bu harf oyunu ile saldırıyordu. Daha sonraki zamanlarda aşağıdaki açıklamaları geldi:

“Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşam üstü çıkarlar... Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir.”

“Çalışan kadın kocasının emrinde olmayı uygun bulmuyor ama patronuna hizmeti haysiyetine uygun buluyor.”

“Çalışan kadın ben kocama muhtaç değilim deyip yuvasını dağıtıyor. ‘Ben kendi ayaklarımın üzerinde dururum’, ‘kadının ekonomik hürriyeti’ gibi aldatmacalardan vazgeçilmesi lazımdır. İstatistikle meşgul olanlar boşanmaların kimler arasında olduğunu bir istatistiki anket yapıversinler.”

“Çalışan kadından bahsediyorum. ‘Ben kocama muhtaç değilim’ diye evvela ailesini dağıtıyor. Kocasına muhtaç değil ama elin adamının patronunun hizmetinde olmayı haysiyetine uygun buluyor. Kocasının emrinde olmayı haysiyetine uygun bulmuyor.”

“Ben eş demem. Eş yoktur, eşitlik yoktur. Ben karımla, çocuğumla eşit değilim. Eşim değil, zevcem olur. Karı da kurumsallığı anlatmak için kullanılır.”

***

Yazıya oturacağım sırada ölüm haberini aldığım, yukarıdaki sözlerin sahibi kişi Cerrahi Tarikatı Şeyhi Ömer Tuğrul İnançer idi. Tabii yazı değişti.

Şeyhin “kadın çalışmaz”cı açıklamalarından sonra kızının başarılı bir iş kadını, meşhur bir şirkette üst düzey yönetici olduğu ortaya çıktı. Şeyhe bu durum sorulduğunda “dünyanın derdi benim kızımın çalışması mı?” ya da “Benim kızımın yüksek lisansı var, tabii çalışacak” şeklinde cevaplar alındı.

Şeyhin kızı Eren İnançer Luş’a babasının açıklamaları ile ilgili düşünceleri sorulduğunda ise Luş, açıklama yapmamayı tercih etmişti.

***

Biraz araştırıldığında ise görüldü ki Eren İnançer Luş’un, babasının düşünceleriyle, inançlarıyla, sapkın fikirleriyle alakası yoktu.

Odatv’nin 24 Aralık 2014 tarihli haberinden aktarayım:

“Eren İnançer Luş, İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunu olduktan sonra aynı üniversitede Halkla İlişkiler Bölümü’nde yüksek lisans yaptı.

CV’sinde şu şirketler var: Zarakol Halkla İlişkiler, Vodafone, Türkiye İş Bankası, Boyner, Shell, Nestle, Philip Morris, Roche.

En ilginci de şu: İnançer Luş, Turkcell’in ÇYDD ile birlikte yürüttüğü “Kardelenler” projesinde görev aldı.

Ne miydi "Kardelenler" projesi?

Eğitimde fırsat eşitliğini desteklemeyi, eğitimden mahrum kalan kız çocuklarının meslek sahibi olmasını amaçlayan projeydi.

Binlerce kız proje sayesinde okula gitti, meslek edindi.

Yani Tuğrul İnançer gibi gerici zihniyetten kızları kurtarmayı amaçlıyordu.

İşte Eren İnançer böyle bir babaya rağmen okuyorsa, çalışıyorsa bu bir başkaldırıdır.”

“En az üç çocuk yapın” diyen, “Okuma yazma oranı arttıkça bizim oylarımız düşüyor” demekten hiç çekinmeyen zihniyetin bazı çocukları babalarının yollarından gidip gemiciklerine gemicikler ekledi. Bazıları ise Eren İnançer Luş gibi babalarının yolundan gidip kaderlerine razı olmak yerine, hayallerinin peşinden gidip aydınlanmayı ve aydınlatmayı tercih ettiler.

Yazımı yazdığım süre içinde siyasetçisinden sanatçısına, sporcusundan vasıfsız ünlüsüne birçok kişi Cumhuriyet düşmanı gerici şeyhi anmak için sosyal medyada methiyeler düzüyor.

Beni ilgilendiren ise bu ülkenin aydınlık insanları... Aklıma da Mustafa Kemal Atatürk’ün aşağıdaki sözü geliyor:

“Ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır." (30.08.1925)