Yeni kitapları Metastaz 2: Cendere ile yine tarikatların devletin kademelerinde nasıl yuvalandıklarına işaret eden Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan; söz konusu yapıların yöntemlerinden devleti yönetenlerle kurduğu ilişkiye kadar birçok detayı BirGün Pazar’a anlattı.

Tarikatlarla, devleti yönetenler ortak hareket ediyor

CAN UĞUR | @canugur1987

Bir ülke düşünün ki yaklaşık 4 yıl önce bir tarikatın darbe girişimine maruz kalmasına rağmen o ülkenin yöneticileri hâlâ birçok tarikatla o ülkeyi yönetmeye çalışsın. Ülkenin yargısından yönetimine kadar her yerde tarikatlarla işbirliği içerisinde olsun. Evet, ilk duyduğunuzda bu kadar da olmaz dedikleriniz şu an Türkiye’nin temel gündemi. İşte bu olayların içyüzünü anlatıyor Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan son kitapları Metastaz 2: Cendere’de. İlk kitapları Metastaz’la özellikle yargıda ve bakanlıklarda tarikatların nasıl palazlandıklarına dikkat çeken iki gazeteci fikri takip yoluyla bugün meselenin nasıl bir hal aldığını bizlere anlatıyor. FETÖ’nün teşebbüsüyle yaşanan 15 Temmuz’un ardından onların boşalttıkları yerlere tarikatların nasıl doldurulduğunu detaylarıyla bizlere ulaştırıyor bu kitap. FETÖ’nün destekçisi olduğunu kabul eden ve şu an halen yargıda üst düzey görevlerde bulunan isimlerden yerel seçim zamanı CHP’li belediye başkan adaylarına iftira atması karşılığında serbest bırakılacağı söylenen kişilere kadar birçok kişi, kurum ve olay üzerinden ülkenin içinde bulunduğu durum resmediliyor. Biz de bu iki isimle kitaplarından hareketle tarikatları onları besleyip büyütenleri ve ülkenin bu çukurdan nasıl çıkabileceğini konuştuk…

►İlk kitap Metastaz’dan bugüne yargı başta olmak üzere birçok alandaki değişim dönüşümü de gözlemlediniz. Neler değişti neler değişmedi?

Barış Pehlivan: Pervasızlık ve çürüme daha da arttı. 15 Temmuz’dan sonra devletin yeni sahipleri kendi paralel örgütlenmelerini kurdu ve tüm toplumu bir cendereye aldı. Osmanlı’nın çöküşünün simge kavramlarından biri de kaht-ı rical, yani devlet adamı yoksunluğuydu. Gün gün benzer girdaba yine giriyoruz.

Barış Terkoğlu: Arşimet'in bir sopayla dünyayı yerinden oynatabileceğini söylemesi gibi... Fethullahçı çete, yargı ve polis ile bütün düzeni değiştirebileceğini, binlerce kişiyi kumpaslarla yerinden edebileceğini görmüştü. FETÖ'yü hedef alanlar onu belki fiziksel olarak tasfiye etti. Ama hukuk ve kolluk araçlarını kullanma yöntemini aynen muhafaza etti. Metastaz'da bunu yeterince anlatmıştık. Ancak Metastaz sonrasında bu sistem daha da kökleşti. Anayasal düzen dışına çıkan devletlerde çeteleşmenin artması kaçınılmaz. Türkiye de bu sisteme teslim oldukça; devlet içinde çete oluşumları, mafyatik yapılanmalar daha da büyüdü.

Pelikancılar bu kitapta sıkça karşılaştığımız figürler. Bunlar Erdoğan’ın yakın akrabaları da dahil olmak üzere birçok kişiyi yerinden ediyor birçok noktayı dönüştürüyor. Erdoğan’a rağmen mi oluyor bunlar?

Barış Pehlivan: Kitapta bir fotoğraf karesinin perde arkasını da anlatıyoruz. 3 Ağustos 2019’da, yani AKP’nin İstanbul mağlubiyetinden kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan Pelikancıların meşhur yalısına ziyarete gitti. Orada, seçimin kaybedilmesinin AKP’liler tarafından sorumlusu olarak görülen isimlerle fotoğraf çektirdi. O anki atmosferde “yanınızdayım” mesajıydı bu. Konuştuğumuz AKP’lilere sorduğumuzda ise bunu vefaya dayandırıyor ama ekliyorlar; “Cumhurbaşkanımız da zamanla anlayacak meseleyi, yanlış oldu.”

Barış Terkoğlu: Muhalefetin kimi unsurlarında ya da iktidarın küskünlerinde bir eğilim var biliyorsunuz. Özetle "Erdoğan'ın bunlardan haberi yok" diyorlar. Aslında hiç de öyle değil. Erdoğan, Pelikan denilen yapıyı da diğerlerini de gayet iyi biliyor. Ama bu bir iktidar oyunu. Araçlar buna hizmet ettikçe kullanılabiliyor. Sonra bunlar bir başka güç tarafından tasfiye edilerek el yıkanabiliyor. Kitap için bazı muhafazakâr gazetecilerle görüştük. Erdoğan'a Pelikancıların fişleme sayılabilecek dosya sunduğunun tanıkları vardı. Ama Erdoğan da bu dosyaları alınca "Siz kimsiniz" demiyordu.

►Biraz kitaptaki akıl almaz olaylardan bahsetmek isterim. Üst düzey bir emniyet mensubu uyuşturucudan gözaltına alınıyor daha sonra serbest bırakılıyor, bu kişi Menzil tarikatından ve ‘’Gavs (şeyhleri) tarikatlarla-devleti-yonetenler-ortak-hareket-ediyor-813461-1.istesin ailemi keserim’’ diyebilecek kadar tarikata bağlı. Bu olayı açar mısınız bu nasıl mümkün oluyor?

Barış Terkoğlu: Aynı polis karşımıza FETÖ Borsası'nda da çıkıyor, uyuşturucu borsasında da. Onca uyuşturucu ile yakalandıktan sonra "İçiciyim" diyerek çıkıp gidiyor. Sonunda öğreniyoruz ki kendisi Menzilci. Bu belki şaşırtıcı. Ama bu oluşumların yan yana gelmesini teorileştirmemiz adına bize somut bir olgu da sunuyor. Yani bu düzende belki de "mümkün" olan bu!

Kitapta şöyle bir tespitiniz var: Şu an FETÖ ile mücadele edecek pozisyonda olanların birçoğu önceden bu yapıyla ilişkili oldukları için FETÖ ile ilişkisi olan bazı unsurların üzerine gidemiyor, çünkü geçmişim hatırlatılır diye korkuyor. Bu FETÖ ile mücadelenin tamamen etkisiz kılınması anlamına gelmiyor mu?

Barış Pehlivan: Ben onları intihar bombacılarına benzetiyorum. Açıkları, zaafları nedeniyle en radikal kararlara imza atıyorlar. Bakın, Türkiye’nin yakın zamanında konuşulan siyasi davaların perde arkasındaki isimlere, hepsinin geçmişte bir açığı ve FETÖ ile ilişkisi var. Hal böyleyken, elbette ki bu durum FETÖ ile mücadelenin etkisiz kılınmasına neden oluyor.

Barış Terkoğlu: Nazi Gehlen'in Soğuk Savaş döneminde sosyalizme karşı kullanılması gibi. Sistem, kriminal saydığı geçmiş unsurları kendisine hizmet ettiği oranda yeni döneme uyarlayabiliyor. Bu unsurlar eski arkadaşlarının akıbetine uğramamak için daha sadık, daha vurucu, daha emir eri oluyor. Öte yandan ise üzerine örtülen suç bir ‘omerta yasası’ yaratıyor. Eski defterler açılmıyor, eski suçlar buharlaştırılıyor. Üzerine gidilmezler ortaya çıkıyor.

►Yerel seçimler döneminde FETÖ’den tutuklanan birine özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu aleyhinde konuşursan serbest bırakılırsın yönünde garanti veriliyor. Bu garantiyi de verenler arasında bürokratların, bakanların olduğu iddia ediliyor. Bu da çarpıcı bir olay ve neredeyse hiç konuşulmadı…

Barış Pehlivan: İlk kez Cendere’de bir AKP’li Bakan’ın, Bekir Pakdemirli’nin ismini veriyoruz. Ve soruyoruz; 16 Mart 2019’da, yani yerel seçimlere 2 hafta kala İzmir’de gizli bir toplantıda bu ahlaksız teklif yapıldı mı? Böylesi bir skandala imza atan, yani FETÖ tutuklusuna bu teklifi yapan kişi, ağabeyi FETÖ’den tutuklu bir AKP’li Bakan mıydı? Bakan Pakdemirli’ye de bu konuda söz hakkı vermek istedik, sorularımızı gönderdik ancak kendisi sessiz kalmayı tercih etti.

►Yargı ile ilgili bölüm de oldukça çarpıcı. Size ülkenin gidişatından rahatsız olan yargı mensuplarının gönderdiği bir mektup var. FETÖ’cü olduğunu kabul eden başsavcı, FETÖ ağını ortaya çıkardığı için sürülen hâkimler ve daha birçok iddia. Bu bölümü biraz yorumlar mısınız?

Barış Pehlivan: Yine ilk kez, halen görevde olan savcılar ve hâkimler bir gazeteciye, yayınlaması için bir mektup gönderiyor. İsim isim, yer yer, olay olay yargıdaki skandalları anlatıyorlar. FETÖ ile mücadelenin ne yazık ki sözde kaldığını belgeliyorlar. Bakın, maalesef “kahramanlara” ihtiyaç duyuyor bu ülke. Eğer bugün halen bazı iyi şeyler oluyorsa, işte yargı içinde de, bize mektup yazanlar gibi o gizli kahramanlar sayesinde oluyor.

►Kitabınızda yazılanlara bakıldığında devlet yurttaşlar için hizmet üreten özelliğini tamamen yitirmiş ve yurttaşların yerini tarikatlar almış. Burada iki şey var sormak istediğim: Tarikatlar bu denli güçlenirken tarikatlarla-devleti-yonetenler-ortak-hareket-ediyor-813462-1.devleti yönetenler ne yapıyordu? Devleti yönetenlerin tarikatlarla ilişkisi ne düzeyde?

Barış Terkoğlu: Aslında Türkiye'de tarikat meselesini doğru değerlendiremiyoruz. Belki abarttığımı düşüneceksiniz. Ama yarın Türkiye'de sol bir iktidar kurulsun bu tarikatlardan aslında solcu olduğunu iddia edenler sıraya dizilecektir. Tarikatlar devletle, iktidarla tam bir fayda ilişkisi kurdu. Belki de bu nedenle Erbakan, örneğin Özal kadar tarikatların hayrını göremedi. İktidar kimdeyse istisnalar hariç tarikatlar onunla yakın olmayı seçti. Bu nedenle merkez sağ çoğu zaman bir tarikat havzası oldu. AKP ise hem bu tarikatları aynı amaç etrafında buluşturdu hem de devletin merkezine taşıdı. Bu açıdan devleti yönetenler tarikatların yanında, yakınında, önünde, arkasındaydı. Bu yapıları bilmiyor olamazlar. Geçen günlerde bir cemaat lideriyle oturup sohbet ettim. Benim eleştirilerime şu yanıtı verdi: "Biz ne yapıyorsak devlet görevlilerinin bilgisi dahilinde, onların onayıyla yapıyoruz. Hatta bize bizzat devlet görevlileri 'bunları yapın' diye ricacı oluyor." Kısacası devleti yönetenler maalesef bu işin göbeğinde, merkezinde, ortasında. Yurttaş da böyle gördüğü için çoğu zaman devlete başvuracağına tarikatlara yolunu çeviriyor. Emin olun bir tarikat hedef alındığında oradaki yurttaşların çoğu bu işin şokunu yaşıyor. Çünkü birçoğu tarikata aslında devletle karşı karşıya gelmeyeceği inancıyla gidiyor. Bu açıdan yurttaşlar tarikatlara terk edilmiş durumda ve aslında kandırılan biri varsa onlar tarikat ağına düşmüş yurttaşların ta kendisi.

►Son olarak tarikatların sivil toplum kuruluşu (STK) olduğuna ilişkin görüşü bugün bile dillendirenler mevcut. Sizce tarikatlar STK olarak yorumlanabilir mi?

Barış Pehlivan: Kesinlikle hayır. Geçtim STK olmalarını, din ve vicdan özgürlüğüne de aykırı yapılar...

Barış Terkoğlu: Bu tez maalesef liberal akıl bozulmasının sonucu. Ne siviller ne de toplum. Hatta kuruluş bile değiller. Varlıklarını üyelerinin gözünü kapatarak biat etmesine bağlamışlar. Üyelerinin nasıl giyineceğinden nasıl ibadet edeceğine kadar her şeyi belirleyen oluşumlar. Bunu modern sivil toplum örgütlenmeleriyle nasıl karşılaştırabiliriz? Mali yapıları da örgütlenme sınırları da şeffaf olmayan bu yapıları nasıl öz ya dış denetimleri olan kuruluşlarla bir tutabiliriz. Tarikatları sivil toplum örgütü sayan liberallerin mafyayı neden saymadığını ben bilmiyorum.