Tarıma dönüş ve kooperatifleşme

Mustafa Sönmez - İktisatçı-Yazar

Türkiye’de inşaat rantına dönük bir üretim ve oradan sağladığı rüzgarla siyasi tırmanış denemesi yapan AKP rejiminin 18 yılın sonunda bu modeli tıkandı, tükendi. Ülkeye ağır doğa tahribatları yaşatan bu yöneliş, kentlerde yatırım amaçlı konut üretimini, kentsel altyapıyı, AVM; gökdelen türü rant yatırımlarını öne alırken, sanayinin karakterini de inşaat odaklı değiştirdi. İnşaata girdi sağlayan sanayi alt dalları ayakta kalırken, birçok sanayide gerileme yaşandı. Ama en az bunun kadar önemlisi, büyük kent, özellikle İstanbul rantına tamah eden bu ekonomik ve siyasal rota, kırları, kırların ekonomik uğraş alanı olan tarımı ve hayvancılığı ihmal etti.

Dünya koşullarının elverdiği ölçüde dışarıdan borçlanmaya, yabancı kaynak teminine dayanan bu sistem, ucuza döviz buldukça, her şey gibi tarımsal ürünleri de ithal yoluna gitti. Böylece kırlar, ithal ürünlerle rekabet edecek takati bulamadıkça, çiftçinin toprağı terk edişi ve kentlere yığılması, birer inşaat işçisine dönmesi hızlandı.


Ne var ki, özellikle son yıllarda tükenen bu deniz, hem tarımda yaratılmış tahribatı hatırlattı hem de gıdada, ürün eksikliğinden kaynaklanan fiyat artışlarını, kısaca gıda enflasyonunu, ağır bir fatura olarak herkesin önüne koydu.

TARIMA DÖNÜŞ MÜMKÜN MÜ?

Dışarıdan kaynak bulmanın sınırına gelince, pahalılaşan döviz ile ithalat yapmak da zorlaştı ve akla tarıma yeniden dönmek, ithalatı yerli üretim ile ikame etmek fikri, neyden sonra, yeniden akıllara geldi. Çiftçi küstürülmüşken, tarımda üretici yaş ortalaması 55’i bulmuş iken tarıma dönüş? Bu mümkün olacak mı?

Ekonomide yaşanan denizin tükenmesi çaresizliğinin üstüne Covid-19 salgınının gelmesiyle, tarım, gıda konuları daha çok önem kazanmaya başladı. Kentlerde, başta inşaat olmak üzere birçok sanayi ve hizmet alanlarının kapanması, daralması, işsizliğin yüzde 40 gibi sayılarla ifade edilecek dehşetli boyutlara ulaşması, kalabalık kentlerde salgından etkilenme riskinin yükselmesi, kentten uzaklaşma, kıra dönme eğilim ve niyetlerini de canlandırdı.

KÖYE DÖNME FİKRİ

Aralarında bazı kent beyaz yakalı çalışanın da olduğu kimseler, köye dönmek, ata-dede toprağını işlemek, hayvancılık yapmak ve yeni bir yaşamı kırda kurma fikrine sempati ile bakmaya başladı. Bu eğilimin kalıcılığı ve beslenmesi ne kadar sürer bilinmez ama, gıda enflasyonu karşısında tarımsal üretimi ve hayvancılığı önemsemek, bu konuda geliştirici, üretici politikalara yönelmek, kaçınılmaz hale geliyor. Türkiye’nin tarımsal üretime, hayvancılığa yönelmesi, ailelerin geçimlerinin bir kısmını topraktan sağlamaları, artık hayatın kaçınılmaz şartlarından biri haline geliyor.

Ne var ki, tarımsal üretimden kente göç ile birlikte kopan, çocuklarına bir tarımsal deneyim bırakmamış aileler için geri dönüş yeniden başlamak söz konusu olsa da bunun güçlükleri var. Ama yine de aşılmaz değil. İşte tarıma dönüş yeni bir adım olacaksa, bunu bireysel faaliyetler olarak değil, elbirliği ile yapmanın yollarını aramak gerekiyor. Bu yol da kooperatifleşmeden geçiyor. Sadece kendi geçimi için değil, diğer ihtiyaçlarını karşılamak üzere pazar için de üretimi yapılacak tarımın kooperatif çatıları altında yapılması, yeni ve verimli, sağlıklı bir başlangıç için kaçınılmaz.

ÖRGÜTLENMEK GEREKİYOR

Tarımın riskli bir uğraş olduğu, birçok doğal şartlardan etkilendiği ve onların riski altında olduğu biliniyor. Bu nedenle tüm ülkelerde merkezi bütçeden tarıma destekler ayrılması bir zorunluluktur. Hele ki pandemi şartlarında, tüm ülkelerin gıda güvenliği adına ihracattan önce yerli tüketimlerini karşılamaya önem vermeleri, ülkeleri gıda temininde hassas olmaya zorluyor. Hem siyasi iktidarın tarıma dönük sağlıklı politikalar izlemesini sağlamak hem de üretimi verimli ve sürdürülebilir yapabilmek için elbirliği, bunun için kooperatif çatısı altında örgütlenmek gerekiyor.

Kooperatif olarak tarımsal faaliyet yürütmenin getirebileceği avantajlar yeterince biliniyor. Gerek tohum, gübre, ilaç, ekipman, kredi gibi girdi ve gereçlerin temininde elini güçlendirmek, gerek üretim sırasında karşılaşılabilecek darboğazları aşmak, gerekse de ürünün pazara çıkarılması ve fiyatlandırılmasında, paraya dönüşmesinde kooperatif olarak sahnede yer almanın, örgütlü olmanın büyük avantajları olduğu tecrübeden sabit olmalı.

Bütün bunların yanında, yeni bir siyasi yaşamı filizlendirmenin tarımda kooperatif türü örgütlenme aracılığıyla gerçeklemesi de mümkün. Tarımsal üretimin eşit ortakların kararları ve icrasıyla yürütülen kooperatiflerle gerçekleştirileceği bir süreç, yerelde ortak karar alma, söz sahibi olma pratiğinin üreticilerin aileleri ile birlikte deneyimlenmesine de olanak sağlayacaktır. Yerelden yönetimin, demokratikleşmenin merkezi yetkilerin yerele devrinde tarım kooperatifleri etkili kurumlar olabilir.