Geçen hafta mevsimlik tarım işçiliğinin organizasyonundaki sorunlar üzerinden tarım politikalarının çocuk haklarını da içermesi gerektiğini önermiştim. Tarımda çocuk işçiliği mevsimlik işçiliğe ilişkin bir sorun değil elbette. Daha ziyade tarımsal üretimin organizasyonuna ilişkin bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. O nedenle de gıda üretim süreçlerini ve emeğin organizasyonunu kendine dert eden tüm toplumsal kesimlerin muhatap alması gereken bir sorun oluşturuyor.

ILO, her tarımsal faaliyetin çocuk işçiliği olmayabileceğini; okula ve boş zamanlarına müdahale etmeyen ve yaşa uygun bazı görevlerin kırsal alanda büyümenin bir parçası olarak görülebileceğini söylüyor. Bu ayrım, tarımsal faaliyetin ağır koşullarda sürdüğü üretim süreçlerinden biri ve mevsimlik işçiliğin organizasyonu olarak altını çizdiğim sürecin, çocuk işçiliği açısından neden daha önemli bir yer tuttuğunu da ortaya koyuyor. Mevsimlik işçilik, hem bu sebeple hem de sezon itibariyle gıda üretim sürecine artan şekilde dahil olunması nedeniyle, sorunların daha görünür hale geldiği bir alan oluşturuyor. Bu yüzden tarımda çocuk emeğini irdelerken özellikle de mevsimlik işçiliğin organizasyonu üzerinde durmayı tercih ediyorum.

Çocuk işçiliğinin birçok ülkede ağırlıklı şekilde tarım sektörüne ilişkin bir sorun olduğunu vurgulayan ILO’ya göre dünya çapında 5-17 yaş grubundaki tüm çocuk işçilerin yüzde 60'ı balıkçılık, su ürünleri yetiştiriciliği, ormancılık ve hayvancılık da dahil olmak üzere tarımda çalışıyor. 2019 TÜİK verilerine göre de ülkemizde 5-17 yaş aralığında çalışan çocukların yüzde 30,8’ini oluşturan 221 bin çocuk tarım sektöründe çalışıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre de 2019'da çalışırken yaşamını yitiren 67 çocuğun yüzde 60'ını tarım sektöründe çalışanlar oluşturuyor.

ILO tarafından “İşle ilgili ölümler, ölümcül olmayan kazalar ve meslek hastalıkları açısından en tehlikeli üç sektörden biri’’ olarak tarif edilen tarım sektörünün, fiziksel gelişimini tamamlamamış çocuklar için daha büyük bir risk alanı yarattığını ne yazık ki sayısal veriler de destekliyor. Tarımsal üretime dahil edilen 5-17 yaş arası çocuklar henüz hazır olmadıkları koşullarda çalışıyorlar. Çocuklar tarımsal faaliyeti aşan, üretim sürecinin organizasyonuna ilişkin başkaca sorunlarla da karşı karşıya kalıyorlar. Örneğin aileleri ile birlikte geçici, donanımsız çadırlarda barınınıyorlar. Buradan tarlalara giderken kamyonetlerde, minibüslerde sıkış tepiş yolculuk ediyorlar -ki bu minibüslerde yaşanan ölümler, tarım sektörü iş cinayetlerinin önemli bir bölümünü oluşturuyor. Çocuklar için sağlıklı ve güvenli yaşam ve çalışma ortamları sağlanmıyor. Barınma alanlarında temiz suya erişimlerinin olmadığı veya ısınmak için yaktıkları ateşin közüyle zehirlendikleri gibi haberler de bunu destekliyor.

Tarım işçiliği yapan çocukların sorunları bunlarla da sınırlı değil. Çocuklar diğer yandan da eğitimlerinden geri kalıyorlar. Yani çocukların yüklendikleri sorunların skalası yaşam ve çalışma ortamlarından eğitime, hane içi emeğin organizasyonuna kadar uzanıyor. Öyleyse tarıma dair söz üreten tüm örgütlerinki dahil olmak üzere tarım politikalarının, çocuk hakları perspektifini içermesi acil bir ihtiyaca işaret ediyor. Tarım politikaları örneğin şu talepleri içermeli: Çocuk haklarını ihlal eden çocuk işçiliği sonlandırılmalı ve yasaklanmalı. 18 yaş altı hiçbir birey çalıştırılmamalı. Her çocuğun eğitim için, uzaktan da olsa gerekli ekipman ve donanım sağlanmalı. Çocukların sağlıklı yaşam koşulları güvence altına alınmalı. Hemen şimdi!