Son 20 yıllık dönemde GSYH yüzde 5,4 oranında büyürken tarım katma değerindeki büyüme hızı yüzde 2,6’da kaldı. Topraksız kır emekçileri için tek gelir kaynağı olan tarımın milli gelire katkısı giderek azalıyor.

Tarımda kan kaybı sürüyor
Fotoğraf: Depo Photos

Dr. Necdet ORAL

TÜİK 2022 yılı Ocak-Haziran dönemine ilişkin gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) tahminlerini 31 Ağustos tarihinde yayımladı. GSYH 2022 yılı ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7,6 arttı. Başta Prof. Korkut Boratav olmak üzere birçok iktisatçı, milli gelir büyürken ücretlilerin kaybettiğini, emeğin üretimden aldığı payın giderek azaldığını rakamlarla ortaya koydular. Ekonominin ilk üç aydaki yüzde 7,5 olan büyüme ivmesi devam ederken, tarımda yılın ilk çeyreğinde yüzde 1,5 olan daralma trendi sürdü ve ikinci çeyrekte yüzde 2,9 oranında küçüldü. TÜİK’in verilerine göre 2021 yılında GSYH yüzde 11,4 oranında büyümüş, buna karşılık tarım mevcut sorunlara kuraklık da eklenince yüzde 2,9 oranında küçülmüştü (Tablo 1).

tarimda-kan-kaybi-suruyor-1060074-1.

Tarımdaki küçülmenin birçok nedeni bulunuyor; bunları somut verilerle ortaya koymak gerekir.

TARIMDA İSTİKRARSIZ BÜYÜME

IMF ve Dünya Bankası tarafından dayatılan ve 2000’li yılların başından itibaren hükümetler tarafından kararlı bir şekilde uygulanan neoliberal politikalar tarımda istikrarsızlık yarattı; tarımdaki büyüme hızı GSYH’deki büyüme hızının altında kaldı (Tablo 2). Nitekim son 20 yıllık dönemde GSYH yıllık ortalama yüzde 5,4 oranında büyürken tarım katma değerindeki büyüme hızı yüzde 2,6 oldu.

tarimda-kan-kaybi-suruyor-1060075-1.

TARIMIN GSYH’YE KATKISI AZALIYOR

Topraksız kır emekçileri ve küçük aile işletmeleri için neredeyse tek gelir kaynağı olan tarımın GSYH’ye katkısı giderek azalıyor. Tarımın milli gelir içindeki payı cari fiyatlarla 2010 yılında yüzde 10 iken 2021 yılında yüzde 5,5’e düştü (Tablo 3). Tarımın payının azalması, tarım dışı sektörlerde, özellikle sanayi sektöründeki büyüme hızının tarımdan yüksek olmasından kaynaklanıyor.

tarimda-kan-kaybi-suruyor-1060077-1.

TARIMDA TEŞVİKLER YETERSİZ

Yapılan araştırmalar tarımsal teşviklerdeki artışın tarım katma değeri üzerinde olumlu bir etki oluşturduğunu ortaya koyuyor. 2006 yılında yürürlüğe giren Tarım Kanunu’na göre, milli gelirin en az yüzde 1’inin tarımsal desteklemeye ayrılması gerekirken, bu rakam 2021 yılında yüzde 0,33 civarında gerçekleşti. Avrupa Birliği’nin kurucu üyelerinde tarımsal destekler, tarımsal katma değerin yaklaşık yarısı boyutunda. Türkiye’de ise yüzde 5,6’sına denk düşüyor. Desteklerin yetersizliği ve uygulanan liberalizasyon politikaları tarımı şirketler karşısında korunmasız hale getiriyor.

ÜRÜN/GİRDİ FİYATLARI PARİTESİ ÜRETİCİ ALEYHİNE

Genel olarak tarımsal katma değer, çıktılar (ürün) toplamıyla girdiler arasındaki farkın sonucunda ulaşılan rakamsal net üretim anlamına geliyor. Sadece üretimi artırmayı hedefleyen endüstriyel tarım sisteminde verimlilik esas olarak yoğun girdi kullanımına bağlı. Günümüzde tarımsal girdi piyasası uluslararası şirketler tarafından kontrol ediliyor. Küresel tohum piyasasının yüzde 60’ı 4 şirketin (Bayer, Corteva, Syngenta ve BASF) elinde. Tohum piyasasında söz sahibi olan şirketlerin önemli bir bölümü aynı zamanda küresel pestisit piyasasına da hakimler. Küresel pestisit piyasasının yüzde 63’ü 4 şirket (Syngenta, Bayer, BASF ve Corteva) tarafından kontrol ediliyor. Öte yandan en büyük 10 gübre şirketi, küresel gübre piyasasının yüzde 50'sinden fazlasının sahibi. İthalat bağımlılığı nedeniyle Türkiye’nin tohum, gübre, pestisit, makine, mazot vb. girdilerin fiyatlarını kontrol etme şansı yok. Bu girdilerin fiyatları döviz kurlarındaki artışlara bağlı olarak çok hızlı şekilde artmakta; artan fiyatlara yetişemeyen çiftçilerin daha düşük düzeyde girdi kullanması, verimlilik ve kalite sorunlarına yol açmakta. Çiftçiler ürünlerini çoğu zaman maliyetin bile altında kalan fiyatlarla pazarlıyor. Ürün/girdi fiyatları paritesinin üreticiler aleyhine seyretmesi çiftçileri reel gelir kaybına uğratıyor. Örneğin son bir yılda Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi’nin (Tarım-ÜFE) yüzde 148,9 oranında artmasına karşılık, gübre fiyatları yüzde 253,3, mazot fiyatları ise yüzde 282 oranında arttı(Tablo-4). Ürününden para kazanamayan, borç batağına sürüklenen çiftçinin üretimini sürdüremeyeceği yaşanmakta olan bir gerçek.

tarimda-kan-kaybi-suruyor-1060076-1.

ÜRETİM İTHALATA BAĞIMLI

1990’larda hız kazanan, şirketlerin hakim olduğu Üçüncü Gıda Rejimi’nin getirdiği uluslararası işbölümünde metropol ülkeler buğday, mısır, soya gibi sermaye yoğun ürünlerde, azgelişmişler ise meyve-sebze gibi emek yoğun ürünlerde uzmanlaştılar. Türkiye’de de tarımsal üretim ve dış ticaret uluslararası işbölümünün gereklerine göre yönlendirildi. Böylelikle tarımsal üretim için girdi (tohum, mazot, kimyasal gübre, pestisit), gıda üretimi için hammadde (hububat, yağlı tohumlar, pamuk) ithalatına bağımlı hale gelindi. Örneğin 2021 yılında standart uluslararası ticaret sınıflamasına (SITC, Rev. 4) göre 25,9 milyar dolarlık ihracat gelirinin 9,9 milyar doları meyve ve sebzeden, 3,8 milyar doları ise ithalata dayalı hububat ürünlerinden elde edildi. Buna karşılık 24,3 milyar dolarlık ithalatın 4,7 milyar dolarını yağlı tohumlar ve bitkisel sıvı yağlar, 4,5 milyar dolarını hububat ve ürünleri, 2 milyar dolarını hayvan yemleri, 2,5 milyar dolarını pamuk oluşturdu. Döviz kurlarındaki artışlar tarımda da ithalatı giderek pahalı hale getiriyor.

ÇİFTÇİLERİN ÜRETİM MALİYETLERİ DÜŞÜRÜLMELİ

1980’li yıllarda başlatılan çiftçiyi ithalatla terbiye etme uygulaması günümüzde de sürmektedir. Gıda fiyatlarındaki artışların önüne geçmek için arz eksikliği bulunan ürünlerde gümrük vergileri düşürülmek veya sıfırlanmak suretiyle ithalat teşvik ediliyor. Kimi zaman hasat dönemlerinde de devam eden ithalatla tarım ürünleri üretici fiyatları baskılanıyor. Gıda ürünlerinde fiyat istikrarını sağlamak için öncelikle çiftçilerin üretim maliyetlerini düşürmek gerekir. Bunun için büyük bir bölümü ithal edilen tarım girdilerindeki vergi oranları düşürülmeli ve/veya sübvanse edilmeli. Gıda ürünlerinde fahiş fiyat artışlarını önlemek için ayrıca üreticiden tüketiciye olan zincirin kısaltması gerekir.

Tarımda teşvikler üretimin yönlendirilmesi için kullanılmalı, öncelikle halkın temel gıda ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayacak, biyoçeşitliliği ve ekolojik dengeyi dikkate alan, küresel iklim değişikliğine dayanıklı bir ürün deseni oluşturmak için planlama yapılmalı.