Moliere’in ölümsüz eseri Tartuffe oyununu yöneten Yiğit Sertdemir, din bezirgânı, düzenbaz Tartuffe’ü ülkenizde, şehrinizde, mahallenizde, sokağınızda, hatta yan odanızda görebileceğiniz bir karakter olarak tarif ediyor.

Tartuffe aramızda
Fotoğraf: Şehir Tiyatroları

Eda Köprü Yılmayan

Oynandığı her dönem büyük bir ilgiyle takip edilen Tartuffe oyunu, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Moliere’in 400’üncü doğum yıldönümünde yeniden sahnede. Orhan Veli Kanık’ın çevirisiyle sahnelenen oyunun yönetmenliğini Yiğit Sertdemir yapıyor.

Din kisvesi altında insanları kandıran, çıkarları için her şeyi göze alan sahte bir din adamıdır Tartuffe. Varlıklı bir adam olan Orgon, Tartuffe’e öyle bir inanır ki adeta gözleri gerçekleri göremez olur. Onu evine alır, ailesini ve çevresindekileri dinlemez, Tartuffe ne dese onu yapar. Bu ulu! zatla akraba olmak için de biricik kızı Mariane’i sevdiğinden ayırıp Tartuffe’le evlendirmek ister. Bu körü körüne inanış öyle bir hale gelir ki malını mülkünü Tartuffe’ün üzerine geçirir.


Naci Taşdöğen’in Tartuffe karakterini canlandırdığı oyunda, Murat Garipağaoğlu, Bennu Yıldırımlar, Semah Tuğsel, Tolga Yeter, Yeşim Koçak, Emre Şen gibi isimler rol alıyor. Ayrıca sahnede oyunculara canlı orkestra eşlik ediyor.

Yönetmen Yiğit Sertdemir ile konuştuk.

Bu yıl Şehir Tiyatroları’nda iki eseri yönetiyorsunuz. Biri Moliere’e ait Tartuffe diğeri Arthur Miller’ın Cadı Kazanı oyunu. Klasik iki eser Şehir Tiyatroları’nda ve ikisinde de sizin imzanız var. Bu bir yönüyle de büyük bir sorumluluk. Siz neler hissediyorsunuz ve seyirciden gelen ilk tepkiler nasıl?
Evet özellikle bir iki açıdan çok büyük sorumluluk. Birincisi Şehir Tiyatrosu’nda Tartuffe yaklaşık 30 senedir oynanmamış. Cadı Kazanı ise ilk kez oynuyor. Dolayısıyla şehir tiyatrosu tarihi açısından çok önemli bir dönem diye düşünüyorum. Her iki oyunun ekibi de aynı heyecan, sorumluluk ve bilinçle sürecin içinde var oldu. Tabii bu üstümdeki ağırlığın hafiflemesini sağlayan bir paydaşlık sağladı. Her iki oyuna da yaklaşırken; hem ‘klasik’ etkisini yaratmaya, hem de bugünün dünyası ve tiyatro evrenini ıskalamadan sahnelemeye gayret ettim. Kendi adıma bunu ne ölçüde başarabildiğim konusunda yorum yapmam güç, ancak her iki ekibin de bu sorumluluğun altından gurur verecek ölçüde güçlü bir şekilde kalktığını, seyircinin de takdirini eksik etmediğini görüyorum. Bu elbette çok sevindirici.

Moliere’in bu yıl 400’üncü yaşı kutlanıyor. Onu ölümsüz kılan nedir? Sizin için hangi eseri öne çıkıyor?
Sanırım hiç durmadan üretmesi, araması, düşüp kalksa da devam etmesi, deneyimlediği her saliseyi sanatına yansıtması, acısını mizaha dönüştürmekteki becerisi, yılları aşan evrensel sözleri ve nihayetinde yaşamı damıtmaktaki ustalığı. Bu anlamda benim açımdan öne çıkan iki eseri ‘İnsandan Kaçan’ ve ‘Tartuffe’.

Tartuffe nasıl bir karakter ve hâlâ güncel olmasını nasıl açıklıyorsunuz?
Tartuffe rahatlıkla ülkenizde, şehrinizde, ilçenizde, mahallenizde, sokağınızda, alt katınızda, hatta yan odanızda görebileceğiniz bir karakter. Siz müsaade etmediğinizi sansanız dahi böyle. Bir yolunu bulup her yere sızabilecek, menfaati uğruna her şekle girebilecek, dün pazarladığı düşünceyi -misal bu oyunda dini pazarlıyor- bugün ölümüne reddedebilecek; özetle her devirde kendini yeniden yaratıp ona biat etmeyenleri yok etmeye cüret edebilecek bir karakter. Zannediyorum neden hâlaâ güncel olduğunu da açıklamış oldum.

Yönetmen Yiğit SertdemirYönetmen Yiğit Sertdemir



ORHAN VELİ’YE SAHNEDEN SELAM

Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen Tartuffe, Orhan Veli’nin çevirisi. Oyunda Orhan Veli’ye de göndermeler var. ‘Anlatamıyorum’ ve ‘Bedava’ şiiri oyuncular tarafından seslendiriliyor. Bu bir anlamda erken yaşta kaybettiğimiz şaire bir saygı duruşu da diyebilir miyiz?
Evet kesinlikle. Oyunu yapmaya karar verdiğimiz anda, evde bir orkestra olması fikri oluştu. Ardından da müzikli bir oyun hayali güçlendi. Dolayısıyla da şarkı sözlerine ihtiyaç vardı. Ben de müziklerimizi ustalıkla besteleyen Emrah Can Yaylı’ya Orhan Veli şiirlerini önerdim, o da heyecanla karşıladı ve çok kısa sürede besteledi. Oyunda kullanılan tüm şarkılar Orhan Veli şiirlerinden. Bu saygı duruşu ve selam gönderme, aynı zamanda Orhan Veli’nin dünyasını Moliere ile yeniden anlamlandırmak adına da güzel bir olanak sağladı bize. Öyle ki Emrah ile konuştuğumuzda, bazı şiirleri oyunun çevirisini yaparken kaleme aldığını bile düşündük.

Oyun metnine eklemeler yapıldı mı? Örneğin Elmire’nin ağabeyini canlandıran oyuncu, seyirciye gerçek dindarlarla sahtekârları ayırmanın önemli olduğunu söylüyor.
Bahsettiğiniz kısım oyun metninde olduğu gibi var. Herhangi bir ekleme değil dolayısıyla. Oyunun genelinde de eklemeden ziyade, belli sözcükleri eşanlamları ile kullanmayı tercih ettiğimiz zamanlar oldu. Bu hem ‘şimdi’ koşulunu daha güçlü duymamız için, hem de Moliere’in sözünü daha yüksek duyurabilmek için yapıldı. Oyuna ekleme gibi algılayabileceğimiz bir iki an dışında, asıl ekleme elbette oyunun sonundaki sürpriz.