Çalışma yaşamında ücretli kesimlerin önemli kayıplar yaşadığı bir dönemdeyiz. Geçen yıllar içinde, güvenceli, sendikalı, toplu sözleşmeli çalışma yaşamı büyük bir erozyona uğradı. “Taşeron düzenin” bu gerilemede özel bir yeri var.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2016 yılı için açıklanan rakamlara göre, işçilerin sendikalaşma oranı yüzde 11,5 olarak görünüyor. Bu rakam oldukça düşük olmakla birlikte, DİSK bu rakamlara da itiraz ediyor. DİSK Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) tarafından yayınlanan araştırmaya göre, kayıt dışı işçileri de kapsayan fiili sendikalaşma oranı yüzde 9,7, toplu iş sözleşmesi kapsamında olanlar yüzde 7, özel sektörde toplu iş sözleşmesi kapsamında olanlar ise yüzde 4,6 olarak görünüyor. 2012-2016 arasında sendikalı işçi sayısı 1 milyondan 1,5 milyona çıkmış olmasına karşın, sendikalı işçilerin yaklaşık 500 bini toplu iş sözleşmesinden yararlanamıyor.

Bir kentleşme uzmanı olarak, yerel yönetimler alanında duruma bakmak istiyorum. DİSK Genel İş Sendikası verilerine göre, belediyelerde çalışan 423 bin işçi içinde sürekli işçi kadrosunda çalışanların oranı yüzde 19.2. Geriye kalan yüzde 80.8’lik işgücü ise belediyelerdeki taşeron firmalarda çalışıyor.

Son KHK ile belediyelere iş yapan taşeron firmaların işçilerinin önemli bir bölümü belediye şirketlerinin işçisi haline gelecekler. Uzmanlar bu sürecin ayrıntılarında gizli çok sayıda soruna işaret ediyorlar. Düzenlemenin, KHK ile yapılmasından, kapsayıcılığına, yol açacağı hak kayıplarından yaratacağı boşluklara kadar bir çok sorun tartışılıyor.

Bu sorunlar önemli olmakla birlikte, olup bitene daha geniş bir açıdan bakmakta yarar var. Türkiye’de uzunca bir zaman diliminde, kamu sektörünün bir parçası olarak belediyelerde de hizmet sunumun taşeron firmalar aracılığıyla gerçekleştirilmesi neredeyse zorunlu hale getirildi. Belediyeler, yasal düzenlemeler ve personel giderlerine konulan kısıtlamalar nedeniyle mal ve hizmet alımı başlığı altında bütçelerinin önemli bir bölümünü temizlik, bakım, güvenlik hizmetlerinin alımına harcamaya başladılar. Geldiğimiz noktada, yukarıda da altını çizdiğimiz gibi, belediye hizmetlerinin verilmesinde kullanılan işgücünün % 80’lik bölümü taşeron firmalar aracılığıyla sağlanıyor.

Geldiğimiz noktada soru şu; Türkiye tarihinin en özel sektörcü iktidarı olarak AKP, taşeronluk sistemindeki işçileri niçin belediye şirketlerine geçirme gereği hissetti? Kuşkusuz bu değişimin gerisinde toplumsal alanda biriken hoşnutsuzluklar var. Toplumun geniş bir kesimini etkileyen taşeronluk uygulamasının işçileri köleleştirdiğini deneyimleyen herkes görüyor.
AKP’nin yaklaşan kritik seçimlere yönelik oy hesabıyla davrandığı tartışmasız. Bu dönüşüm sonrası ortaya çıkan yeni sistemin kaosa yol açacağı da, taşeronluk sisteminin sonunun gelmediği de aşikâr! Lakin bir şey daha açık, KHK yoluyla da olsa, yapılan bu düzenleme taşeronluk sisteminin iflas ettiğini gösteriyor.

Kanımca bu iflasın ardından sorgulanması gereken çok şey var; ben hayati bulduğum bir soruyu buradan sormak istiyorum; eğer bu bir iflassa, canımızı teslim ettiğimiz sağlık sisteminin merkezine kamu-özel ortaklığı olarak konulan ve kazındığında altından taşeronlaşmanın en hasının çıktığı şehir hastaneleri ne olacak?

Kurulan sisteme bakın; devlet kendi hastanelerini kapatıyor; kamunun sağladığı arsalar üzerinde şirketler inşaatları hızla tamamlıyorlar. Sonrasında, bu şirketler hastaneleri işletirken, kapatılan hastanelerin işten çıkarılan personeli de dahil sağlık çalışanlarını şirket personeli olarak sözleşmeli statüde istihdam edecekler. Biten şehir hastanelerinde bu uygulama başladı bile!

Konunun bir dizi tartışmalı boyutunu bir yana bırakalım ve olayın istihdam boyutuna ilişkin bazı temel soruları soralım; eğer kentsel hizmetlerin verilmesinde taşeron sistemi ve sözleşmeli personel rejimi işlemiyor ve bu personel belediye şirketlerine kaydırılıyorsa, kentlerde belediye hizmetlerinden çok daha “hayati” sağlık sisteminde taşeronlaşmanın en uç noktasına neden gidiliyor? Neden kamu hastanelerinde istihdam edilen binlerce çalışan taşeron sisteminin parçası haline getiriliyor? Belediye hizmetlerinde işlemeyen, sağlık hizmetlerinde niçin ve nasıl işleyecek?
Yarın aynı iflası şehir hastanelerinde yaşadığımızda, “sağlık olsun” mu diyeceksiniz?