Şapkadan tavşan çıkarma gösterisini bilirsiniz. Şık giyinmiş sihirbaz silindir bir şapkayı elinde tutar. Sonra bunun içinin boş olduğunu gösterir. İzleyenler şapkanın boş olduğunu görüp ikna olduklarında, elini şapkaya sokar, bir süre bekler ve kulaklarından tutmuş olduğu bir tavşanı şapkadan yavaşça çıkarır. Bunu görenler de sihirbazın bu yeteneğine şapka çıkarır ve çılgınca alkışlarlar. Çünkü olmayan bir şeyi var etmiştir. Hem de bunu gözlerinin önünde yapmıştır.

Sihirbazlar açısından iyi bir “numara” olan bu gösterinin benzerini ekonomi yönetiminde de yaptıklarını görüyoruz. Kamu harcamalarının başını alıp gittiği, bütçe açıklarının rekor seviyelere ulaştığı 2019 yılında ekonomi yönetiminin olmayan paraları var ettiğini hayretle izledik, çılgınca alkışladık ve bu yetenekleri karşısında şapka çıkardık.

Önce ocak ayında Merkez Bankası’nın genel kurulunu olağanüstü toplayıp 2018 yılı kârını ocak ayı bitmeden Hazine’ye aktardılar. Böylece Ocak 2019’da bütçe fazlası verdik. Tabii bu yetmedi. Bedelli askerlik, imar affı gibi diğer bir kere mahsus gelirler de harcanıp bitince nakit açıklarının daha da büyüyeceği tahmin edilmeye başlandı. Ama olmayanı var etme maharetini gösteren ekonomiyi yönetimi, Merkez Bankası Kanunu’nda haziran ayında bir değişiklik daha yaparak, bankanın yıllarca biriktirmiş olduğu ihtiyat akçesini de Hazine’ye aktarmanın önünü açtı. Temmuz ve ağustos aylarında MB’nin ihtiyat akçesi hesabından Hazine’ye aktarım yapıldı.

Benim gibi ekonomi yazısı yazanlar, bu paraların da ilgili aylar içerisinde harcanıp bittiğini ve bütçe açıklarının büyümeye devam ettiğini görünce, “İhtiyat akçesi de harcandı. Ee şimdi ne yapacaklar?” diye sormaya başladık ve bütçe disiplininin sağlanması için tedbirler alınması gerekir gibi yazılar yazdık.

Bu yazıları yazdık ama ekonomi yönetimin yaratıcılıkta sınırı olmadığını hâlâ anlayamadık. Bizim aklımıza gelmeyen işlerin onların aklına geldiğini görünce biraz bozulduk aslında. Biz neden bu tür “imkânların” olabileceğini göremiyoruz? Yetenek meselesi sanırım. O da biz de yok anlaşılan.

Ekonomi yönetiminin aklına geldiği söylenen son “numarayı” duymuşsunuzdur. Bu hafta başında haber oldu.

Bloomberg’de yer alan bir habere göre, “TCMB yetkililerinin bankanın değerleme hesabında bulunan miktarın gelir hesabına aktarılmasını konuştuğu” öğrenilmiş. Bu ne demek? MB’nin sahip olduğu altın ve dövizlerin fiyatlarının değişmesi ve buradan bir “değerleme farkı” oluşması durumunda, realize olmasa bile, sanki gerçekleşmiş bir kazançmış gibi bu “paranın” gelir olarak gösterilip Hazine’ye aktarılması demektir. Konuşulan buymuş. Ancak MB Kanunu’nda “Gerçekleşmemiş değerleme farkları, değerlemenin yapıldığı dönem kazancına dâhil edilmez ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınmaz” denildiği için fiktif olarak var olan bu “kazancın” Hazine’ye kâr payı olarak aktarılabilmesi için yasada bir değişiklik yapılması gerekiyormuş.

Karışık mı oldu? Şöyle söyleyelim: Bir zaman önce elinize bir miktar para geçti ve gidip 300 liraya bir çeyrek altın aldınız. Şimdi çeyreğin fiyatı 465 lira. Altını satmadınız, hâlâ sizde duruyor ama 165 lira kârınız var, değil mi? Diyorsunuz ki ben gidip “kazandığım” bu 165 lirayı harcayayım, ama sahip olduğum çeyrek de evde durmaya devam etsin, onu satmıyorsunuz. Satmadığınız altının kârlı olduğunu biliyorsunuz. MB’nin değerleme hesabında bulunan “para” da işte buna benziyor.

Yaparlar mı? İhtiyat akçesini aktarmak için yapmışlardı! Şimdi niye yapmasınlar? Biz çılgınca alkışladığımız sürece sihirbaz şapkadan tavşan çıkarmaya devam eder.