Mamak’ta, baskıdan bunaldığımız zamanlarda, koğuşun zula bir köşesine çekilip nasıl da kaynattığımızı, nasıl katıla katıla güldüğümüzü hiç unutmam. Dayanmanın bir yöntemiydi; kontağın atmasına izin vermeden kafayı dağıtmak.

Kafayı dağıtmak yalnızca Mamak’ta gerekmiyor; Silikon Vadisi’nin en zenginlerinin de kafalarını bilgisayardan kaldırıp, gözlerinizi başka yerlere dikmesi gerekiyormuş, azcık huzur için.

Bugünlerde köşe yazmak, bu memleketin bir vatandaşı olmak epey depresif bir durum: OHAL, KCK, tutukluluklar, işsizlik, çatışmalar, ölümler, partiler, ittifak görüşmeleri, torba yasalar, seçim…

Sürekli bunları yazmak da bunaltıcı, okumak da… Az huzur için televizyonu açmayanları, gazeteye bakmayanları biliyorum.

Duymuşsunuzdur; Kayserili M.K., komşusu Meryem Ç.’den kızının düğününde taktığı çeyrek altını geri istedi. “Bizim oğlanın yaşı geçti, evleneceği de yok, siz bizim oğlana bir şey takmayacağınıza göre, 7 yıl önce sizin kıza taktığımızı geri verin” dedi

Son zamanlarda okuduğum en çarpıcı haber bu. Malum, takı merasimlerinde kimin kime ne taktığı kayıt edilir ve günü geldiğinde onlar da size aynısını takacak mı diye bakılır. Lakin M.K.’nin yaptığı öyle Kayserililikle falan açıklanacak bir şey değil. Konuyu bir sosyolog ele alsa, mutlaka ekonomik duruma bağlar, yoksulluk bunaltmasa bu toplumda kimse böyle bir talepte bulunamazdı derdi.

Evlenmeyen oğlanın derdi de başka; “Ben evlenmek istesem çoktan evlenirdim, yerli yabancı kimler bana varmak istedi de ben almadım, şimdi bu haber benim erkekliğim konusunda şüphe uyandırdı” demelerde!

Keşke hep aynı bunaltıcı konularda yazmasak da, bunlar üzerine kalem oynatabilsek biraz.

Hafta sonunda, James, ABD’den bir dostum; “Bunu okudum, sen aklıma geldin” diye Washington Post gazetesinden bir makale gönderdi. Epey uzun bir araştırmacı gazetecilik ürünü. Başlık; Silikon Vadisi elitinin son statü sembolü: Tavuklar

Geldi gördü, ben de tavuk besliyorum ya, “Silikon Vadisi zenginlerinden farkın yok” diye dokunduruyor!

Doğruya doğru; Ahmet Hoca ve ben tavukçuluğa sardırdık. Bahçenin bir köşesine kümesleri yaptık. Üç beş tavuk bir horoz, her gün taze yumurtamızı alıyor, tavuklarımızı da bir tür çöp öğütücü olarak kullanıyoruz. Ne kadar mutfak artığı varsa, yallah tavuklara, onlar da sağ olsun karşılığını veriyorlar.

Bizim kümes ve tavuklarla Silikon Vadisi elitlerininkiler arasında dağlar kadar fark var ama.

Johan Land, o elitten biri, meraklısı da tanıyordur, Google’ın şoförsüz otomobili Waymo’nun üretim yöneticisi… 13 tavuğu varmış; kafayı dağıtmak için arka bahçeye çıkar, eline de bir kadeh şarap alır, tavukları seyredermiş. “Burada oturup hayvanları izlemek bilgisayar ekranını izlemekten daha keyifli” diyor.

Teknoloji meraklılarının yakından tanıyabileceği pek çok isim, şimdi “chickenmania” denilen “tavuk çılgınlığı”na kapılmış. Özel mimarlara; otomatik kapılı, elektrik ısıtmalı, güneş panelli, akıllı telefonlarla havalandırması ayarlanan, sürekli kameralarla izlenen 20 bin dolarlık kümesler yaptırıyorlarmış.

Ben de Washington Post’un yalancısıyım; tavukları için özel aşçı tutanlar, tavuklarını evlerine, hatta yatak odalarına kadar alanlar bile varmış… Tabii pampers çocuk bezleriyle bezledikten sonra!

Aslında tavuk ve yumurta yerine ne yediğinizi biraz düşünseniz siz de girersiniz bu işe. Ünlü bir tavukçunun tavuk yerine ne sattığı ortaya çıkınca, protest reklamcılar onun baş harflerine yer değiştirtip FCK diye yazdılar!

Eskiden, bu Silikon Vadisi zenginleri birbirlerine yemeğe, misafirliğe falan giderken genellikle pahalı şaraplar götürürmüş. Şimdi, “bizim arka bahçeden” diyerek, özel paketlenmiş 6 yumurta götürmek revaçtaymış, daha havalı oluyormuş.

En çok bunu sevdim işte; artık kim bizi yemeğe çağırsa, ne götüreceğimi hiç düşünmez Silikon elitinden geri kalmayan bir paket hazırlarım. Tavukçuluk yanında marangozluğa da sardıran Ahmet Hoca, ilginç yumurta sepetleri hazırlamaya başladı bile!

Biz ne ile uğraşıyoruz sen ne yazıyorsun mu dediniz? Anlayın işte; kafayı dağıtıyorum!