Tekirdağ, Çorlu’da, 8 Temmuz’da 24 kişinin yaşamını yitirdiği tren kazası, aynı ay Meclis gündemine girdi. İYİ Parti’nin verdiği araştırma önergesi AKP ve MHP vekillerinin oylarıyla reddedildi. Ankara’da; önceki gün, 06:30’da Konya’ya hareket eden Yüksek Hızlı Tren (YHT), 6 dakika sonra “rayda olmaması gereken” kılavuza çarptı. Soruşturma başlatan Cumhuriyet Başsavcılığı 9 kişinin öldüğünü, 86 kişinin de yaralandığını açıkladı. Ocaklara yine ateş ateş düştü.

***

Ulaştırma Bakanlığı; “O kılavuz lokomotif orada olmamalıydı” dedi. Gazeteci Mustafa Hoş bunun bir itiraf olduğunu belirtti. Birleşik Taşımacılık Sendikası (BTS); “Hattın sinyalizasyon sistemi tamamlanmadan açıldığını aktardı; “İhmal” dedi. Hem banliyö hem de hızlı trenlerde durumun aynıydı. Sözcü yazarı Çiğdem Toker, TCDD hesaplarının görüşüldüğü TBMM KİT komisyonunda kurum Genel Müdürü İsa Apaydın’ın konuşmasına dikkat çekti: “2018 yılı itibarıyla 11 bin 527’si konvansiyonel 1213 km’si YHT hattı olmak üzere, toplam 12 bin 740 km’ye ulaşan demiryolu ağımız bulunmakta. Hatlarımızın 5467 km’si elektrikli, 5746 km’si sinyalli hale getirilmiştir.” Toker, “sinyalizasyon” değerlendirmesinin, BTS iddiaları ile örtüştüğünü vurguladığı yazısında hesabı da gözler önüne serdi: “7 bin kilometre sinyalsiz hat.”

***

Telefon ve telsizle haberleşilen ölüm yolculuğu… Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan “sinyal” sorusuna, “Bu soru doğru bir soru değil” karşılığını verdi.

Elbette Bakan’dan bu koşullar altında; “Mühendisliğin gerekleri yerine getirildi mi, alt yapı eksiklikleri giderildi mi?, zemin etüdü, bakım-onarım-yenileme faaliyetleri yeterince özenli miydi?” sorularına yanıt vermesi de beklenemez. Tıpkı "Personel yapısındaki sayısal azalma ve nitelik düşüşünün sebepleri nedir?”sorusu gibi. Turhan’dan şüphesiz, “AKP imaj için nasıl oluyor da bunca insanı ölüme gönderebiliyor?” ve “Can şovdan ve seçim zamanlarındaki çalışmadan daha mı kıymetli?” başlıklarında açıklama yapması da beklenemez.

***

Zeliha Bilgin; Çorlu tren kazasının 6. ayı anması için konuşmuştu. “Sadece anma yapacağız devlet düşmanı değiliz” deme gereğini duyuyordu. Sorulara cevap vermeyenler, halkı işte böyle tedirgin ediyordu. Bilgin; cinayette iki kız kardeşini 6 aylık yeğenini ve 14 yaşında kızını kaybetmişti. Yine Temmuz’daki faciada oğlunu kaybeden Mısra Öz Sel; önceki günkü cinayete ise şöyle isyan ediyordu: “Artık ölen vatandaşlarımızdan rahmet dilemeyin, istifa edin!”

***

Ankara kazasında, 3 kişi gözaltına alındı; hareket memuru, makasçı ve kontrolör. Kazanın yine araştırılması istenecek; yine verilen araştırma önergesi AKP ve MHP vekillerinin oylarıyla reddedilecek. Ne soruşturma derinleştirilecek ne gerek sorumlular hesap verecek.

Olacak Türkiye, daha fazla kaza olacak, daha çok cinayet işlenecek. Daha çok kişi ölecek; sistemin çalışması için bu şart. İhmal deyip, kader deyip, fıtrat deyip geçiştirecekler. Soruşturmalar derinleştirilmeyecek, dosyalar ulaşması gereken tepelere ulaşmayacak. Çünkü sorumlularla tepedekiler, derinlerdekilerle hesap vermesi gerekenler aynı kişilerdir.

***

17 yılda gerçekleştirilen tüm projelerde insan hayatı yerine sermayenin ihtiyaçları göz önünde bulunduruldu. Kamunun çıkarları değil politik menfaatler esas alındı. Siyasi iktidar ve temsilcileri kirli ortaklıklarla bir yandan sermayeden rant elde etti diğer yandan günü kurtarmaya çalışıldığı projelerle geleceği teminat altına almayı amaçladı.

Liyakatın yerini “yandaş”, bilimin yerini “fıtrat”, kaza tazminatın yerini, “şehitlik” ve “kan parası” aldı. Sadece, neo liberalizm şuursuzca hayata geçirilmedi, bu vahşi modele dinci ahlakıyla kılıf bulundu.

Komplo teorileri bu kılıfın cilası, toplumla alay etmenin en alçakça biçimidir. Yandaş ve aklı evvel, Suriye operasyonuna karar verildiği sırada; “Soma’da 11 kişinin göçük altında kalıp şan eseri faciadan dönüldüğü günün ertesinde olan tren kazasını birbirine ekleyip soruyor: “Bu da mı tesadüf?” Kompozisyon; ihmalleri dile getirenlere, “ölümden siyasi rant devşiriyorsuz” sataşmasıyla devam ediyor.

***

Her seçim öncesi, “mutlak bir yerlerden tabut bulup” önünde mikrofonla konuşma yapanın sözcüsü olduğunu unutuyor.

9 insanımızın yaşamını yitirdiği cinayete dönersek… Ne sorumlular hesap verecek, ne de istifa eden olacak. Katil dönüp dolaşıp aynı yere gelecek. Ölüp ölüp unutacaksın Türkiye. Sonunda belleğini de yitireceksin.

Ancak yine de bu kadar kötü niyetli olmayalım çünkü iyi niyetle tedbir aldıkları da olmuyor değil. TCDD Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İsa Apaydın misal… Bir önceki kazadaki tepkiler üzerine Twitter hesabanı kilitlemişti. Herhalde daha tepeden gelen uyarı nedeniyle hesabını açtı. Kaza günü ise profil resmini değiştirip yerine Türk bayrağı koydu. Bundan iyi tedbir mi olur?