Bildirmek ve bildirimi almak.

Başlıktaki iki kelimenin anlamı kısaca böyle ve aslında hukukçu değilsek, günlük hayatta çok sık karşılaşmayı beklemediğimiz kavramlar. Lakin sadece geçen hafta sonu, yasaklanan altı eylemden dördü, bu başlıktaki belgelerle sonlandı.

Yasaklanan eylemlerden ilki, 74 haftadır hiçbir sorun yaşamadan Galatasaray’da toplanıp adalet talebini dile getiren işçi ailelerinin ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’ydi. Yakınlarını iş cinayetlerinde kaybedenlerin 75. kez toplanıp açıklama yapması, Beyoğlu Kaymakamlığı’nca yasaklandı.

Kaymakam, pazar günü yapılacak etkinliği, “kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla” yasakladığını ‘tebliğ’ etti.

Çalışırken ölen işçilerin ailelerinin, adil yargılama talebinin nasıl “başkalarının hak ve özgürlüklerine müdahale edeceği” ise gerekçelendirilmedi. Kanundaki matbu ifadeyle yasaklanan eylemin, gelecek haftaki akıbetinin ne olacağını bilmiyoruz.

İstiklal Caddesi’ndeki ilk yasak, malumunuz Cumartesi Anneleri eylemineydi. İki haftadır engellenen oturma eylemi yerine, geçen cumartesi, Çukurlu Çeşme Sokak’ta polis ablukası altında basın açıklaması okunabildi.

Bu engeli, Diyarbakır ve Batman’dan ‘tebliğ ve tebellüğ’ başlıklı iki belge izledi. Her iki kentin valiliği de aynı İstanbul’daki gibi “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” başlıklı eylemi tebligatla yasakladı.

İki tebligatta da ‘kamu güvenliği’ gibi mühim gerekçeler yer aldı ancak yine aylardır sorunsuzca yapılan basın açıklamalarının neden bu hafta yapılamayacağı anlatılmadı.

Dördüncü tebligat, Mahmut Alınak’ın “Silahlar sussun, gençler ölmesin” diyerek yapmak istediği yürüyüşe gitti. Eski HEP Milletvekili Alınak, Diyarbakır’dan Cizre’ye yürüyecekti.

Diyarbakır Valisi, Alınak’ın “tüm il sınırları içerisinde” yürümesini yasakladı. OHAL’i kaldırıp OHAL kanunlarını kalıcı hale getiren şu düzenlemeye dayanarak:

Valiler, “kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin bulunduğu hallerde 15 günü geçmemek üzere ildeki belirli yerlere girişi ve çıkışı kamu düzeni ya da kamu güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan kişiler için sınırlayabilecek.”

Hatta sadece Mahmut Alınak’ın değil, onunla ‘irtibatı ya da iltisakı bulunan’ herkesin yürümesi yasaklandı.

Alınak, bu tebligata “Bu karar hukuksuzdur, tanımıyorum, bu nedenle tebellüğ edemiyorum” diye yazıp imzaladı.

Adalet Arayan İşçi Aileleri de kendilerine tebliğ edilen bildiriyi, “Bu içerik Anayasaya ve yasalara aykırıdır, tüm itiraz ve haklarımız saklıdır” diye ‘tebellüğ’ etti.

Yasaklanan altıncı eylem de Ankara Garı Katliamı’nda ölenleri anmak isteyenlerin eylemiydi. Bu kez tebligat olmaksızın, polisin “Süpürün bunları” lafıyla, fiilen yasaklandı.

Altı yasak, dört tebligatla başladığımız sonbahar, kışın habercisi gibi.