Tecavüze 'evlilik' adı verilemez
AKP ve MHP’nin yürüttüğü bu af pazarlığında, “Erken evlilik/ küçük yaşta evlilik/akran evlilikleri mağdurları da yararlanacak” denerek bir algı operasyonu yapılıyor. Adına ‘evlilik’ kelimesi yapıştırılarak ne tecavüzün ne de çocuk tecavüzünün üstü örtülemez

AVUKAT HÜLYA GÜLBAHAR
16 Ocak 2020 günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ikinci yargı paketi ve af yasası ile ilgili hazırlıkları tamamladıklarını ve birkaç hafta içinde TBMM’ye getireceklerini açıkladı. Aynı süreçte Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de Erdoğan'ın, asla indirim yapılmamasını istediği 6 suç türünde (terör, mükerrer suçlar, cinsel istismar, uyuşturucu, kasten öldürme ve organize suçlar) indirim yapılmayacağını açıkladı. Bakan Gül “Biz teknik olarak baktık artık Meclis karar verecek. Yaşlı, kadın, hamile vs infazın evde çekilmesi, hafta sonu infaz gibi uygulamalar... İyi halin de değerlendirildiği öneriler var” dedi.
Af hazırlıkları, Anayasa Mahkemesi’nin siyasi pazarlıklar nedeniyle kapsam dışı bırakılanları da içerecek bir genel affa dönüştürmesinden korkulduğu için ‘şartlı ceza indirimi ve infaz düzenlemesi’ gibi adlar altında yürütülüyor.
Kasım 2019’da basında yer alan haberlere göre, cezanın yüzde 67’sini cezaevinde geçirme süresi, yüzde 50 olarak değiştirilecek ve bu durum infazın dışarıda tamamlanması olarak adlandırılacak. Cezasının bitmesine bir yıl kalanlara uygulanan denetimli serbestlik, cezanın yüzde 10’unun dışarıda geçirilmesi şeklinde düzenlenecek. Bu oranlar, kamuoyunu ikna etmek için şimdilik açıklanan oranlar. Son anda oranları daha da artırmak mümkün.
Teknik ifadelerle üstü ne kadar örtülmeye çalışılırsa çalışılsın, sonuçta bir kısım suçlular serbest bırakılacak. Kadın, gebe ve yaşlılar için ‘cezaevinde hafta sonu ve geceleyin infaz, konutta infaz’ gibi aslında olumlu karşılanabilecek uygulamalar getirilmesi, son tahlilde çocuk tecavüzcüleri dahil son derece önemli suç kategorilerindeki bu affı perdeleme amaçlı bir girişim.
ÇOCUK TECAVÜZCÜLERİNİN AFFEDİLMESİ DÜŞÜNÜLEMEZ
Asıl olarak AKP ve MHP’nin yürüttüğü bu af pazarlığında, kamuoyuna bir yandan “Cinsel suçlar kapsam dışında kalacak” denmesine karşın; bir yandan da “Erken evlilik/küçük yaşta evlilik/akran evlilikleri mağdurları da yararlanacak” denilerek bir algı operasyonu yapılmaktadır. Adına ‘evlilik’ kelimesi yapıştırılarak ne tecavüzün, ne de çocuk tecavüzünün üstü örtülemez.
Çocuk cinsel istismarı, TCK 103. Maddede, yani cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar (102-105) başlığı altında düzenlenmektedir. Dolayısıyla cinsel bir suçtur. Bu konuda bir af getirip, cinsel suçlar kapsam dışında kalıyor denilemez.
Kaldı ki, Aralık 2019’da toplanan AKP Merkez Yürütme Kurulu’nda 15 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenen 60-70 yaşındaki erkekler affedilecek algısı oluşmaması için düzenlemeye yaş farkı getirilmesi tartışılmıştı. Cumhuriyet gazetesinden Emine Kaplan’ın haberine göre, AKP’li kadın vekillerin “Yaş farkı 10’un üzerinde olanlar affedilmesin” önerisine karşın farkın 15 olmasına karar verilmiş; ‘resmi evliliğin sürmesi, şikâyet olmaması’ kriterlerinin de getirilmesi tartışılmış idi. Yaş farkının 15 olması durumunda çocuk cinsel istismarı suçu nedeniyle cezaevinde yatan kişi sayısı sadece ve sadece 76’ya düşecek, diğerleri tahliye edilecekti. Görüldüğü gibi, cinsel istismar suçlarına af getirilmesi yetmiyor, akran ve genç kavramı ile de oynanarak kapsamı alabildiğine genişletilmeye çalışılıyor. TDK sözlüğü dahil tüm kaynaklarda akran, yaşça birbirine yakın, denk demektir.16 yaşındaki bir kız çocuğu ile 31 yaşındaki bir adamın evliliğine ‘akran/genç evliliği’ demek komik duruma düşmektir.
KİM MAĞDUR?
Çocuk tecavüzcülerine af getirilmesini isteyenler, ‘küçük yaşta evlenmiş, ancak erkek cezaevinde olduğu için mağdur olan aileler’den söz etmektedir. Bunların bir bölümü, gerçekten de iyiniyetli bir biçimde, rızaya dayalı bir cinsel ilişki varsa kimsenin mağdur edilmemesini istemektedir. Bu iyiniyetli kesimin üzerinde düşünmeyi ya da hatırlatmayı unuttuğu nokta ise, evlilik yaşının kaç olması gerektiğidir. Gerçekten de sorun, çocuklarla kaç yaşında cinsel ilişkiye girilebileceği ve kaç yaşında evlenilebilineceği sorusunda düğümlenmektedir.
TCK’nin yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2005’ten itibaren 15 yaşını doldurmamış çocuklarla girişilecek her türlü cinsel eylem yasaklanmış oldu. Türkiye patriyarkal sisteminin bu yenilgiyi kabul etmeyeceğini ve ilk fırsatta bu düzenlemeyi delmek isteyeceğini biliyorduk.
Yanılmadık. Sistem yeni medeni yasada 17 (yargıç kararıyla 16) olan evlilik yaşını da, çocuklarla cinsel ilişki yaşını da asla kabul etmedi. Çocuk istismarcılarına af tartışması bu nedenle medeni yasadaki evlilik yaşı, ceza yasasındaki cinsel ilişkiye rıza yaşı ile sıkı sıkıya bağlıdır. Nasıl ki tecavüzün bir kereliğinden bir şey olmaz diyemezsek, tecavüzcüye bir kerelik aftan da söz edemeyiz. Bu bir toplumsal sistem, bir toplumsal yaşam tercihidir. Ne yazık ki AKP iktidarı ne kucağında bulduğu medeni yasadaki evlilik yaşını, ne de iktidarının herkese mavi boncuk dağıttığı döneminde kabul etmek zorunda kaldığı çocuklarla cinsel ilişki yaşını hiçbir biçimde içselleştirmedi. Toplumun öğrenmesi ve içselleştirmesi, mağduriyetler doğmaması için de ciddi bir çaba harcamadı. Mağduriyet olmamasını isteyen bir hukuk devletinde yapılacak ilk iş, yasal evlilik/cinsel ilişki yaşını tüm toplumun öğrenmesi ve buna uygun davranması için kampanyalar yapmak olmalıdır. Tam tersine, AKP iktidarı boyunca topluma erken/genç evlilik propagandaları yapıldı, her fırsatta devlet teşvikleri açıklandı ve devlet eliyle yeni mağdurlar yaratıldı.
Bu süreçte, gerek süregelen geleneksel/kültürel nedenler ve gerekse de AKP iktidarının genç evlilik propagandaları nedeniyle TCK’deki cinsel ilişki yaşından habersiz gençlerin beraberliğinden doğan kimi mağduriyetler de doğdu elbette. Fakat kaç mağdur var hâlâ belli değil. Beş bin diye başlayıp yirmi bine kadar çıkarılıyor bu mağdurların sayısı... Gerçekten bu mağdurlara yardım edilmek isteniyorsa yapılacak iki şey var. İlki, bunların gerçek sayısının saptanması ki, bu konu kasıtlı olarak belirsiz bırakılıyor. Gerçek çocuk istismarcılarının yanında küsurat olarak kalacak bu sayının ortaya çıkması istenmiyor. İkinci yapılması gereken ise, kadın ve çocuk mağdurlara ekonomik destek vererek onların mağduriyetlerini gidermek. Sosyal bir hukuk devletinde yapılması gereken budur, ama tam tersi yapılmaktadır.
Çünkü gerçek amaç, bu mağduriyetleri ve sayısını göz boyama amaçlı olarak abartıp öne çıkartarak çocuk tecavüzcülerine af getirmek ve bu yolla yasal evlilik/cinsel ilişki yaşını bir kez daha yok saymaktır.
ERKEN EVLİLİK-ÇOK ÇOCUK SÖYLEMİ, ZORLA EVLİLİK PROPAGANDASIDIR
Çocuk istismarcılarına af tartışması iktidarın yaratmak istediği toplum modelini meşrulaştırma araçlarından sadece biri. Bu nedenle yıllardır bu konuyu gündemde tutup bu affı çıkarmak için uygun zemini bulmak amacıyla fırsat kolluyor. Vazgeçmiyor. Fiilen uygulanmaz hale getirdiği Medeni yasa yasal evlilik/ceza yasası cinsel ilişki yaşı hükümlerini bir de af yoluyla geçersiz hale getirmek istiyor. Toplumsal bilince, çocuğun yaşı ne olursa olsun bir tecavüzcü ile de olsa evlendirilebileceği ve bunun hiçbir hukuki ve toplumsal yaptırımı olmayacağı fikri yerleştirilmek isteniyor.
Tabii bu noktada, 9 yaş altı kız çocukları ne olacak, istismara maruz kalan erkek çocuk ise ne olacak, istismarcı aileden biri ise, örneğin baba ise ne olacak, bunları da mı evlendireceksiniz, soruları havada kalıyor.
Getirilecek affın bütünsel bir politikanın bir parçası olduğunu ve asla tek bir aftan ibaret kalmayacağını görebilmek büyük önem taşıyor.
Hukuku, fiili duruma uydurmak anlamına gelen bu af bütünlüklü bir politikanın parçası. Bu affı durdurmazsak devamı gelecek. Çocuklar üzerindeki erken evlilik baskısı daha da artacak, çocuk istismarı olaylarında ailelerin olaya ‘evlilik’ görüntüsü vererek istismarın üzerini örtmesinin önü tamamen açılacak.
AKP’nin kürtajı, sezaryeni, doğum kontrol yöntemlerini sınırlama, anayasal aile planlaması ilkesini yok sayma politikaları; erkenden evlenme, mümkün olduğunca çok çocuk sahibi olma teşvikleri, erkek çokeşliliğine hoşgörü ile yaklaşılması hep aynı politikanın parçalarıdır.
Yıllardır adım adım uygulanan bu politika ile cinsel ilişki/evlilik yaşı hukuki sınırların altına çekiliyor, hukuk geçersiz kılınıyor. Medeni yasa ve TCK devre dışı bırakılmış oluyor. Geriye kalan tek adım ise kağıt üzerinde kalan kanunu da değiştirmek.
Süreci özetleyen birkaç adıma yakından bakalım:
- Temmuz 2009’da Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yönetmelik değişikliğiyle lise ve ortaokul öğrencilerinin nişanlanmasını serbest bıraktı. (Daha sonra liselerde kreş açılması tartışmaları bile yapıldı)
- 2012 yılında getirilen 4+4+4 parçalı eğitim sistemiyle ilk dört yıldan sonra kız çocuklarının okuldan alınmasının önü açıldı. Çocukların ilk 4 yıldan sonra din eğitimi adı altında çeşitli kurumlara yönlendirilmesi sağlandı.
- Nisan 2012’de MEB, dini eğitim veren, yurt ve pansiyon açan kurumların denetiminden sorumlu olmaktan çıkarıldı, bu görev Diyanet’e verildi. 2013’te dini vakıf ve cemaatlerin açtığı kurs, yurt ve okullarda istismarlar ve yangın tehlikesine açıklık vb sorunlara rağmen, TCK’de yapılan bir değişiklikle kanuna aykırı eğitim kurumu açmak ve işletmek suç olmaktan çıkarıldı.
- Mayıs 2015’te Anayasa Mahkemesi (AYM), çocuk yaşta evliliklerin ve erkek çok eşliliğin önünü açan bir karar vererek resmi nikah olmaksızın dini nikah kıyan imam ve çiftlere ceza verilmesini öngören TCK maddesinin kaldırılmasına karar verdi.
- Kasım 2015’te AYM çocuk cinsel istismarını düzenleyen 103. Maddede iptal kararı verdi. Temmuz 2016’da verdiği ikinci iptal kararı ile çocuk cinsel istismarında 0-15 yaş arasında hem yaş, hem de ceza miktarı açısından bir ara kademesi getirilmesini istemiş oldu. Böylece çocukların cinsel ilişkiye rıza yaşının 15’ten 12’ye indirilmesinin önünü açtı. İptal gerekçelerinden biri ‘fiilden sonra mağdurun yaşının ikmali ile fiili birlikteliğin resmi evliliğe dönüşmesi ihtimali’ idi. Yani aslında ‘evlilik ihtimali’ denilerek hem bugünkü af tartışmalarının, hem de tecavüzcü ile evlilik düzenlemesinin geri getirilmesinin önünü açtı.
- Mayıs 2016’da Mecliste kurulan Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu, hazırladığı taslak raporda, çocuk istismarcısının tecavüz ettiği çocukla 5 yıl boyunca ‘sorunsuz’ ve ‘başarılı’ bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanması için yasal değişiklik yapılması ve mağdur ‘genç evlilerin’ sorunlarının çözülmesi isteniyordu. Bu taslak rapor küçük değişikliklerle TBMM’ye sunuldu ve kesinleşti.
- 17 Kasım 2016’da AKP’li milletvekilleri tarafından son dakikada TBMM genel kuruluna getirilen çocuklara yönelik cinsel istismar faillerinin, mağdurlar ile evlendiklerinde cezadan muaf olmasını öngören af teklifi önemli toplumsal tepkilere yol açtı ve geri çekilmek zorunda kalındı.
- Aralık 2017’de Müftülüklere ve onların belirleyeceği dini görevlilere resmi nikah kıyma yetkisi veren yasa tüm tepkilere rağmen Meclis’te onaylandı. AYM de daha sonra CHP’nin yaptığı itirazı reddetti. Böylece erken ve zorla evlilikler ve erkek çokeşliliği önündeki bir fren daha kaldırılmış oldu. Aynı düzenlemede Nüfus Kanunu’na annenin yaşı önemsenmeyip evlilik dışı doğan çocukların nüfusa kaydedilmesi konusunda getirilen bildirim kolaylıkları da bir başka sorun oldu.
- Ekim 2019’da Adalet Bakanlığı çocuk istismarı ile ilgili verilerin yayımlanmasına son verdi. Bakanlık 2018 yılına ait verilerinde, ‘insan ticareti, çocuk düşürtme, pornografi, cinsel istismar’ gibi suç gruplarının istatistiklerini yayımlamadı; 2002 ve 2017 yılları arasındaki ayrıntılı verileri de erişime kapattı.
- 2019 Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın, çocuk istismarlarının açığa çıkarılmasında önemli yasal dayanaklardan biri olan ‘sağlık çalışanlarının bildirim yükümlülüğünü’ ortadan kaldırmak için hazırlık yaptığına ilişkin duyumlar alınmaya başlandı. (Daha önce de çocuk cinsel istismarının açığa çıkarılmasında bir diğer önemli alan olan eğitim ile ilgili örneğin 2017’deki yönetmelik değişikliğiyle rehberlik öğretmenlerinin görev tanımı değiştirilmesi gibi değişiklikler yapılmaya başlanmıştı).
Bu kısa listede, erken evlilik teşviki için çeyiz hesapları açılması, kredi verilmesi ya da üniversite kredi borçlarının silinmesi gibi çeşit çeşit teşvikler yok. İktidarın propaganda aygıtları olan diyanetin ve medyanın kadın-erkek eşitliğine ve kadınların tüm kazanımlarına açtığı savaşla ilgili veriler yok. Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler’e ilişkin 2006/17 sayılı 4 Temmuz 2006 tarihli genelgenin neden uygulanmadığı; İstanbul Sözleşmesi izleme organı olan GREVİO’ya çıkartıldığı söylenen Erken Yaşta ve Zorla Evliliklerle Mücadele Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nın (2018-2023) nerede olduğuna ilişkin sorular yok.
Ama yargının tutumuna kısaca da olsa değinmek gerekiyor. ‘Cinsel istismara evlilik affı’ konusunun gündeme getirildiği 2016 yılından beri cinsel istismar davalarında “Mağdur şikâyetinden vazgeçti, birbirlerini seviyorlar, ailelerin rızası var, evlendiler, mahkûm edersek aile yapısı zarar görecek” gibi gerekçelerle beraat kararları artmıştı. Nitekim son olarak Elbistan Ağır Ceza Mahkemesi kendisinden 9 yaş küçük olan 12 yaşındaki kuzenini evlilik görüntüsü altında istismar eden ve olay gerçekleştiği zamanda kız çocuğunun yaşını bilmediğini savunan faili beraat ettirmiş ve Yargıtay da oy çokluğuyla bu kararı onamıştı. Çıkarılacak bir af ile 15 yaş altındaki çocukların cinsel istismarı toplum ve yargı nezdinde daha da meşrulaştırılacaktır. Böylece sadece cezaevlerindeki suçlular salınmayacak, devam eden davalarda da beraat kararları verilecektir. Birçok istismar olayının üzeri yargıya bile taşınmadan, istismarcı ile aile arasında evlilik pazarlıkları ile örtülecektir.
KADINLAR YİNE TARİH YAZDI
Türkiye kadın hareketi bu konuda direnmekte kararlıdır. 2019 sonunda kulislere yansıyan AKP ve MHP’nin çocuk istismarcılarına af konusunda anlaştığı ve TBMM açılır açılmaz bu konunun gündeme getirileceği haberleri üzerine hızla örgütlenildi ve 6 Ocak 2020’de Türkiye çapında 50'ye yakın kentte basın açıklamaları, sokak eylemlilikleri, toplantılar vb. ile TCK 103 kapsamında af getirilmesi girişimlerine karşı çıkıldı. Siyasi görüş farklılıklarını bir yana bırakarak bir araya gelen kadınlar, “Çocuk istismarının affı olmaz” diyerek bir kez daha tarihe not düştü. Çocuk tecavüzcülerine af getirilmesine, tecavüzcü ile evliliğin tekrar yasalaştırılmasına itirazlarını ve bu konuda mücadele kararlılıklarını dile getirdi.
16 Ocak’ta iktidar tarafından bu affın tekrar gündeme getirilmesi, bazı muhalefet partileriyle uzlaşıldığı fısıldaşmaları, tehlikenin daha da arttığını ve yaklaştığını gösteriyor. Bu konuya itiraz sadece kadınlara, kadın örgütlerine bırakılamaz. Tüm toplumun bir araya gelmesi ve bu akıl dışı, insanlık dışı girişimi durdurması gerekiyor.