AKP iktidarı tarafından kamu sağlık hizmetlerinin piyasaya açılmasıyla hastaneler işletmeye, hastalar ise müşteriye dönüştürüldü. Bu dönüşüm sermaye için, tıbbi cihaz ve ilaç tekelleri için yapıldı. Ülkeyi ilaç tekellerinin kâr hesaplarına mahkûm edenler bugün sadakayla bu sorunun üzerini örtmeye çalışmakta.

Tedavi ve ilaç harcamaları Bakan’ın cebinden mi çıkıyor?

Dr. Ergün DEMİR - Dr. Güray KILIÇ

Türkiye’de kamuya ait olan aşı ve serum üreten tesislerle ülkemizin yıllarca aşı ihtiyacını karşılamış olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Kurumu ile SSK’ye ait Bomonti’deki ilaç fabrikası AKP Hükümeti tarafından uluslararası ilaç tekellerinin talebiyle kapatıldı.

Türkiye’yi ilaç tekellerinin kâr hesaplarına mahkûm edenler bugün “Varlık Fonu’na aktarılan 75 milyon TL büyük ikramiye payı SMA hastası çocuklar için kullanılsın” talebine, “küresel ilaç şirketlerinin oyununa müsaade etmeyeceğiz” ifadesi ile yanıt vermekte ve böylece bu sorunun üzerini örtmeye çalışmakta.

Sağlık Bakanı, hekim milletvekilleri tarafından verilen “ABD’li bir ilaç şirketi 2010-2015 yılları arasında hangi Sağlık Bakanlığı yetkilisine rüşvet verdi?” iddiasını içeren soru önergesine cevap vermekten ve kamuoyunu bilgilendirmekten ısrarla kaçınmakta. Ancak konu Milli Piyango özel yılbaşı çekilişinde satılmayan ve Türkiye Varlık Fonu’na aktarıldığı bildirilen üç biletin ikramiye tutarı olan 75 milyon TL’nin SMA hastası çocuklar için kullanılması olunca ‘küresel ilaç şirketleri’ aklına gelmekte ve “Çocuklarımızın kobay olarak kullanılmasına karşıyız. Küresel ilaç şirketlerinin oyununa müsaade etmeyeceğiz” ifadelerini kullanmaktadır.


Dün olduğu gibi bugün de uluslararası ilaç şirketlerinin önceliğinin halkın sağlık hakkından ziyade daha çok ilaç satmak ve kârlarını artırmak olduğu, bunun için de gerektiğinde insanların inançları, duyguları ve acılarını sömürdükleri ve hastalıklar üzerinden para kazandıkları sır değildir.

SMA hastalığının tedavisinde kullanılan ilacın erişim fiyatının 2,5 milyon dolar ile tarihin en pahalı ilacı olması, kullanımı için gerekli koşulların çok berrak olmaması beraberinde ciddi etik ve tıbbi sorunları da getirmekte. Aileler ise çaresizlik içinde bir an önce tedaviye ulaşmaya çalışmaktadır.

Konu üzerindeki kuşku bulutlarını dağıtmak ve spekülasyonları engellemek için bilim kurulları SMA hastalarında uygulanan tedavi yöntemlerinin etkinliği ve kullanım koşullarına ilişkin kamuoyunu bilgilendirmelidir.

Kurumca finansmanı sağlanan/sağlanacak veya sağlanmayan ilaçlarla ilgili gündemde yer alan konular hakkında ise ilaç geri ödeme komisyonu ile tıbbi ve ekonomik değerlendirme komisyonu açıklama yapmalıdır.

Bakan da olsanız çocukları gözlerinin önünde eriyen, hayatını kaybeden, çaresiz bir şekilde tedavi umudunu bekleyen aileleri bir Twitter açıklamasındaki üslup ile incitmemelisiniz.


Bu yazıda tartışmalarda sıkça dile getirilen SGK sağlık/ilaç harcamaları, yurtdışından ithal edilen ilaçlar için kurumca ödenen tutarları, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerini hangi kurumun belirlediği, tedavi-ilaç bedelini kimlerin karşıladığı, Türkiye’yi ilaç tekellerinin kâr hesaplarına mahkûm edenlerin bugün sorunun üzerini neden örtmeye çalıştıkları aktarılacak.

Finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri ile ilaçların ödeme usul ve esaslarını Fahrettin Koca belirlememekte!

Türkiye’de sağlık hizmetlerinin finansmanı SGK, merkezi yönetim bütçesi, özel sağlık sigorta kuruluşları ve cepten sağlanan kaynaklardan karşılanmaktadır.

Vakıf ve üniversite hastaneleri, Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşlar ile özel sağlık kuruluşlarınca üretilen sağlık hizmetlerinin tek kamu ‘alıcısı’ Sosyal Güvenlik Kurumu’dur. Kurumun, finansmanı sağlanacak olan sağlık hizmetlerinin kapsamını, bedellerini ve hangi usul ve esaslarla ödeme yapacağını sağlık hizmetleri fiyatlandırma komisyonu tarafından belirlenmekte, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) yayınlanmakta ve bu tebliğ çerçevesinde sağlık giderleri karşılanmaktadır.

Sosyal Güvenlik Kurumu’nca finansmanı sağlanan ilaçlar ile finansmanının sağlanılması talebinde bulunulan ilaçların türleri, miktarları, kullanım süreleri ile bu ilaçların ödeme usul ve esaslarını ise ilaç geri ödeme komisyonu ile tıbbi ve ekonomik değerlendirme komisyonu belirlemektedir.

TEDAVİ VE İLAÇ BEDELLERİNİ KİMLER KARŞILAMAKTA?

SGK, sigortalılarına sunduğu sağlık hizmeti için kamu-özel ayrımı yapmaksızın tüm sağlık hizmet sunucularından protokol ve sözleşmeler yoluyla hizmet satın almakta ve sağlık hizmetlerini finanse ederken topladığı genel sağlık sigortası (GSS) fon gelirlerinden sağlık hizmet sunucularının sundukları hizmet karşılığı olarak ödeme yapmaktadır.

Tedavi ve ilaç giderleri çalışanların (4/a,4/b,4/c) ve işverenlerin ödedikleri GSS primleri, vatandaşların verdiği vergilerden oluşan devlet katkısı ve vatandaşlardan alınan tedavi katılım paylarının oluşturduğu GSS fon gelirlerinden ödenmekte. Tedavi ve ilaç harcamaları bakanların/siyasetçilerin cebinden çıkmamaktadır.

Genel sağlık sigortası primi, kısa ve uzun vadeli sigorta kollarına tâbi olanlar için prime esas kazancın yüzde 12,5’idir. Bu primin yüzde 5’i sigortalı, yüzde 7,5’i ise işveren hissesidir. İsteğe bağlı sigortalılar için GSS prim tutarı, prime esas kazançlarının yüzde 12’sidir.

Sağlık harcamalarının büyük bir kısmı tedavi, ilaç ve tıbbi teknolojiye gitmekte. Türkiye ilaç alanında dünyanın en büyük 15 pazarından biri. İlaçlar için ayrıca vatandaşlar ilaç katılım payı, fark ücreti gibi cepten ödemeler yapmaktadır.

En çok tartışılan konulardan biri de Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yurtdışından ithal edilen ilaçlara ödediği miktardır.

SGK Faaliyet Raporu’na göre yurtdışından ithal edilen ilaç giderleri;

2017’de 10 milyon 704 bin 314,
2018’de 150 milyon 683 bin 790,
2019’da 423 milyon 41 bin 768 TL oldu.

Görüldüğü gibi son yıllarda ithal ilaç giderlerinde göre önemli artış olmuştur. Bunun en önemli nedeni döviz kurundaki artışlar ile birim fiyatı 73 bin avro olan SMA tedavisinde kullanılan ‘Spinraza’ ilacının SGK tarafından geri ödeme kapsamına alınmasıdır.

SGK ilaç harcamalarına 2019 yılında yaptığı yaklaşık 40 milyar TL ödeme içinde 0,4 Milyar TL’ si yurtdışından ithal edilen ilaçlara gider olarak ödenmiştir.
Türkiye’yi ilaç tekellerinin kâr hesaplarına mahkûm edenler bugün sorunun üzerini örtmeye çalışmaktadırlar!

AKP iktidarı, sağlıkta dönüşüm programı ile sermayenin taleplerini gerçekleştirmek için Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun verdiği direktiflerle sağlık hizmetinin yapısını değiştirmiştir. Kamu sağlık hizmetlerinin piyasaya açılması ile hastaneler işletmeye, hastalar ise müşteriye dönüştürülmüş ve işletme için kazanç aracı haline getirilmiştir. Bugün sağlıkta gerçekleştirilen dönüşüm ne hayatlarını kaybeden SMA hastası çocuklarımız ne kanser ilacına ulaşamayan Dilekler için ne de Fatma Teyze ile Osman Amcalar için yapılmıştır. Bu dönüşüm sermaye için, tıbbi cihaz ve ilaç tekelleri için yapılmıştır.
Sonuç olarak:

İlaç şirketlerinin ve işverenlerin önceliğinin halkın sağlık hakkından ziyade daha çok ilaç satmak ve kârlarını artırmak olduğu zaten bilinen bir gerçektir. Bunun için insanların duyguları ve acılarını sömürerek hastalıkları üzerinden para kazanmaları da bir sır değildir.

Sağlık Bakanı bir yandan “Ülkemiz her şart altında vatandaşının tedavisini yapabilecek güçtedir, kampanyalara ihtiyaç yoktur” demektedir. Ancak birçok ülke SMA hastalarının tedavilerinde kullanılan aşı/ilaç için şirketlerle pazarlık yapıp ücretleri büyük oranda düşürüp SMA hastalarının tedavisine başlanmış iken ülkemizde bunun neden hâlâ yapılmadığı da merak edilmektedir.

SMA hastalarının aileleri çaresiz bir şekilde gözlerinin önünde çocuklarının ölümünü izlemektedir. Ailelerin daha fazla mağdur edilmemesi ve spekülasyonları engellemek için SMA hastalarının tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğine dair bilimsel kurullar, kurumca finansmanı sağlanmayan ilaçlarla ilgili gündemde yer alan konular hakkında ise ilaç geri ödeme komisyonu ile tıbbi ve ekonomik değerlendirme komisyonu kamuoyuna bir an önce bilimsel açıklama yapmalıdır.

***

BAKAN KOCA’YA SORUYORUZ...

SSK ilaç fabrikasını neden kapattılar?

Türkiye’de kamunun elinde olan tek ilaç fabrikası 1979 yılında İstanbul Şişli Bomonti’de kurulan SSK ilaç fabrikasıydı. 20 çeşit ilaç üretmekte ve fiyatları piyasadan daha ucuza belirlemekteydi. SSK, ilaç üretiminin yanı sıra üretemediği ilaçları toplu ilaç alımları ile üretici firmalarla pazarlık yaparak daha ucuza alabilmekteydi. Aşı ve ilaç üretimi konusunda başkaca herhangi bir çalışma yapılmadığı gibi SSK ilaç fabrikasına da yıllarca teknik ve fiziki yatırım yapılmadı. Bu fabrika AKP iktidarı tarafından 2005 yılında kapatıldı. Türkiye’yi ilaç tekellerinin kâr hesaplarına mahkûm edenler bugün sadaka ile bu sorunun üzerini örtmeye çalışmaktadırlar.

Ülkemizin yıllarca aşı ihtiyacını karşılamış olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Kurumu neden kapatıldı?
Savaştan çıkmış, yoksul ve salgın hastalıklarla boğuşan Cumhuriyet’in ilk Sağlık Bakanı Refik Saydam tarafından 1928 yılında kurulan Hıfzıssıhha Enstitüsü, salgınlarda büyük öneme sahip birçok virüs ve bakteri aşısı ve serum üretimini yapmaktaydı. 2011 yılında bir KHK ile AKP iktidarı tarafından kapatıldı. Şimdi aşı için ülkelerin/ilaç şirketlerinin kapısının önünde beklemekteyiz.

Yerli ve milli olmaktan bahseden, “Küresel ilaç şirketlerinin oyununa müsaade etmeyeceğiz” diyen Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya soruyoruz: Hıfzıssıhha Enstitüsü ile bünyesinde 20’ye yakın ilaç üreten SSK Bomonti İlaç Fabrikası’nı neden ve ne için kapattınız?