Milli Eğitim

Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki teftiş sistemi, "yargısız infaz" yapılmasıyla, "yargılanması farz" olanların korunması arasında gidip geliyor. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, kendi bürokratlarıyla ilgili suç duyurularında ön inceleme sonrası "soruşturma izni" vermiyor. Geçmiş yıllarda hakkında soruşturma açılarak görevlerinden alınanlar ise kritik görevlere atanıyor. Görevlerinden alınmak istenen demokrat eğitimcilere ise hemen bir soruşturma konusu yaratılıyor.

Yaptığımız haberlerin sonuçlarına bakınca nasıl bir yapıyla karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlıyoruz. İşaret ettiğimiz pislikleri çevirenlerin üzerine yeterince gidilmiyor. Geçen haftalarda Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Nejat Birinci'ye Birgün'de gündeme getirdiğimiz bir haberle ilgili sorular yönelttim. Usulsüzlükleri ortaya çıkan, yazılamayacak kadar rezillikler yaptığını da bildiğimiz biri hakkında.... Soruşturma tamamlanmıştı. "Merak etmeyin gereken yapılıyor" dedi, Sayın Birinci. "Peki görevden alınacak mı?" diye sordum. "Böyle bir şey söylemiyorum" yanıtını verdi. "Peki görevinde kalacak mı" sorusunu yönelttim. Böyle bir şey de söylemiyorum" dedi. Böyle teftiş sistemi olur mu? Bakan adına yürütülen soruşturmalarda, belgeler bilgiler sabitken, neden suç işleyen insanlara dokunulmaz, demokrat öğretmenlerin ise başına gelmedik kalmaz? Ama hiç merak etmesinler, Birgün, eğitimde pis kokular yükselen her türlü işlemin üzerine gitmeye devam edecek.

Geçen gün meslekte 40 yılına yaklaşan bir müfettişle görüştüm. Bakanlıktaki bu garip teftiş sisteminden ve meslektaşlarından dertliydi. Anadolu'da görev yapıyor. "Bazı müfettişler" diyordu, "Türkiye'nin en gerici tabakasını oluşturuyor. Bir gün şehitliğe gittik. Bir müfettişin Fransız mezar taşına tekme vurduğunu gördüm." Anlatırken hüzünleniyor, sonra birden coşuyor, kendi eğitim dönemine dönüyor, anlık da olsa mutlanıyordu.
"Yazılarınızı okuyup size küfrediyorlar."
"Okumaları da bir şey hocam…"
"Okuyacakları yok da gözlerine sokuyorum Birgün'ü... Zaten Birgün'ü buralarda her öğretmen 2 tane alıyor bugünlerde."
Telefondaki müfettişin anlattıklarıyla irkiliyorum. Kimler neyi, ne şekilde, kimler adına denetliyorlardı...
"Müfettişlerle Aspendos'a gidiyoruz bir gün. Dolmuşun içinde öğretmenler var. Dolmuşun şoförü kültürlü, yakışıklı, ağzından bal damlıyor. 'Şimdi size Aspendos'u hissettireceğim' dedi ve Vivaldi'yi koydu teybe… Otobüste bir uğultu. 'Milli geleneklerimizi çiğneme , kendi şarkılarımızı koy' diye bağırdılar. Çapları bu kadar işte. Şoför renkten renge girdi. İnince yanına gittim. 'Yaşadığın stresi gördüm, üzüldüm' dedim. Alı al moru mordu. Bana aynen şöyle dedi: Aynı kaseti öğretmenler varken de koydum. Onlar sevinçle karşıladılar. İşte öğretmenlerimizi bu insanlar denetliyor." "Hocam" dedim. "Hepsini aynı kefeye koymanız doğru mu?" Bağırmaya başladı. "Efendim her meslek toplumu yansıtır. Ama müfettişlerin içindeki yapılanma içler acısı, toplumun da gerisinde. Demokrat müfettişler de var elbette, ama sindirmeye çalışıyorlar." Ağlamaklı bir şekilde anlatıyordu: "Bu müfettişlerin çoğu Vehbi Dinçerler zamanında alındı. Ben zamanında müsteşara gittim. Artık kral çıplak demek gerek, dedim. Sokağa çıkın, gözlerinizi bağlayın, elinize değen kişileri müfettiş yapın, bunlardan çok daha iyidir, dedim. Tabii beni kimse dinlemedi." Öğretmenimle görüştükten sonra içim acıdı. Bir yanda en ücra yerlere giderek görevlerini yapmaya çalışan öğretmenler, müfettişler; bir yanda gerici-ırkçı bir yapılanma...
Konuşma böyle 1 saat sürdü. Gazeteden ben aramıştım. (Ben de her gün aldığım 2 Birgün'e 8 tane daha ekledim ertesi gün. Umarım kurtarmıştır!)

Konuşma bitince telefonum çaldı. Talim ve Terbiye Kurulu'ndan bir öğretmenimdi bu kez.
"Burada yine soruşturma başlatıldı" dedi. Gülmeye başladım. "Anlamsız sorular soruyorlar. Yargı kararlarıyla görevlerine dönen öğretmenleri yeniden uzaklaştıracaklar." Telefonu kapattım. Aynı anda ortaöğretim öğrencileri için 100 temel eser ve yazarlarının listesi geldi. Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Sabahattin Ali, kimler yok ki; harika bir liste.Bu listeyi bazı müfettişler de almalı... Hayır canım, okullarda denetim yaparken kullansınlar diye değil. En yakın kitapçının yolunu tutmaları için...