ABD Başkanı Donald Trump adeta bütün dünyayı trollüyor. İran’ı sıkıştırmak için petrol fiyatının düşmesini istiyor; Suudi Arabistan’a petrol üretimini arttırması için ricada bulunuyor. Suudi Arabistan’ın Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği OPEC tarafından alınan kararlara karşı çıkmasını istiyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’a “Bırak AB’yi, ayrıl AB’den biz işimize bakalım” diyor. Tüm dünyada piyasa dengesini etkileyecek şekilde ithal ürünlere vergi koyuyor.

Bunları Amerikan bürokrasisine danışarak mı yapıyor, kafasına göre mi takılıyor bilemiyorum. Ama Trump, bütün dünya düzenine çomak sokmaya kararlı görünüyor. Türkiye’deki mevcut iktidar bu durumdan memnun. Türkiye’nin bir türlü üye olamadığı AB’nin çöküşü fikri, Batı’nın çöküşü; İslam, Doğu merkezli yeni bir dünyanın habercisi olarak muhtemelen Türkiye’de iktidar mekanizmasının koridorlarında müjdeleniyor.

Zaten Türkiye Trump’a iktidara gelirken de, Türkiye’de hükümet tam da bu beklentiyle, uluslararası düzeni dinamitlemesi beklentisiyle destek vermişti.

Türkiye’nin beklentisi gerçekleşiyor. Gerçekleşiyor gerçekleşmesine ama hayır mı olacak şer mi göreceğiz. Mevcut uluslararası kurumlar, insanların insanlıktan çıktığı İkinci Dünya Savaşı sonrası, bir daha böyle felaketler yaşanmasın diye kurulmuştu.

İnsanlık şunun şurasında yüz yıldan az bir süre önce aşırı milliyetçilikten ve ırkçılıktan ne gibi acılar yaşandığını unutmuş görünüyor. Uluslarası kurumlara burun kıvırmak, küçümsemek reel politikada son derece moda. Uluslararası kurumların tabutuna son çiviyi çakmaya kararlı bir Amerikan Başkanı, kuşkusuz başka bir dünyanın habercisi. Ne var ki, yaklaşan bu yeni dünyanın daha adil, daha mazlumdan yana olacağını ummak saflık olacaktır. Beğenilmeyen uluslararası kurumlar bugüne kadar, çoğu zaman dünya siyasetinde denge ve denetleme görevini gördü. Dengesiz ve denetsiz bir yeni dünyaya doğru gidiyoruz.

Türkiye’de iktidardaki ideoloji tüm bu yıkımdan Türkiye’nin muzaffer çıkacağını düşünüyor. Yaklaşan bu yıkım sürecinden zafer beklemek gerçekçi değil. Bu yeni dünyada kimse özgürlüklerden, demokrasiden bahsetmiyor.

Özgürlük, haklar, demokrasi; hayalci, romantik bir takım kavramlar olarak kenara atılmış durumda. Daha ayrışmış ve daha sert ve daha acımasız bir dünyaya doğru bodoslama gidiyoruz. Muhtemelen hep beraber Dimyat’a pirince giderken elimizdeki bulgurdan olacağız.