Tek adam ne yapar? Tek adam karar verir. Tek adam düşünür mü? Düşünürse ne düşünür? Tekillik ne işe yarar? Tek adam diye bir şey var mıdır? Ben tekim… Beeen tekim diyen bir tek adam istiyorum. Sonra elini kaldıracak gökyüzüne doğru. İşaret parmağıyla, ‘Göktekiii yıldızlar var, bir de ben varım’ diyecek. Tek adama gazeteciler ‘İyi de […]

Tek adam ne yapar? Tek adam karar verir. Tek adam düşünür mü? Düşünürse ne düşünür? Tekillik ne işe yarar? Tek adam diye bir şey var mıdır?

Ben tekim… Beeen tekim diyen bir tek adam istiyorum. Sonra elini kaldıracak gökyüzüne doğru. İşaret parmağıyla, ‘Göktekiii yıldızlar var, bir de ben varım’ diyecek. Tek adama gazeteciler ‘İyi de ne konuda teksiniz?’ diye soru sorsun istiyorum. Tek adam onları dinlemeyecek, ‘Ben tekim’ diyecek tekrar ve tekrar… ‘Onlar Putinler, Tramplarrrrr, ben tekim’ diyecek… Öyle samimi, öyle içten.

Tek adam çok iyi bir şey aslında. Sonuçta her şey hakkında her şey gibi bir şey. Tek adam Wikipedia gibi bir şey olmalı. Tabii bizde Wikipedia da yok ama olsun. Tek adamın başına sıfır koyarız, öyle bağlanır Wikipedia’ya… Wikipedia dediğiniz de zaten nedir? Dünyanın en büyük ansiklopedisi ama arada okumak istemediğimiz bilgiler olduğu için hepsi yasak. Mantıklı olan da bu zaten. Yoksa insanlar bilgi sahibi olup da ne yapacak? Akıllansa, bilgi sahibi olsa, ‘Ya bu işler böyle olmaz’ demeye başlasa güzel mi olur. Bekamız, zekâmız boşa gider heba olur. Onca yıldır böylesi bir sistem için çalıştık, şimdi neden insanları akıllandıralım. Ne gerek var bilgilenmeye.

Bakın ben anlatayım, ülkemizin 3 tarafı denizlerle, dört tarafı da düşmanlarla çevrili. Etrafımız komple düşman. Hani saçma sapan yemek videoları var ya, pilavın üzerine her şeyi koyuyorlar, işte bizim buralar da öyle. Üzerimize bir baklava koymadıkları kalmıştı, o da oldu. Şerbet de döktüler üstüne üstlük. Çevremizdeki herkes sabah akşam yatıyor kalkıyor ‘Ben nasıl daha iyi bir yer haline gelirim’ diye düşünmüyor da ‘Ya bunları nasıl aşağı çeksek’ diye düşünüyor. Her yerimizden ılgıt ılgıt dış güç, camdan çerçevenden de dış mihrak kaçıyor evin içine. Adeta dışarıda ilaçlama varken camlar açık kalan bir ev gibiyiz. Tüm sivriler ilaçtan kaçıp gece bizi defalarca sokuzlamak için evin içine içine giriyor… Bir sevenimiz bile yok. Herkes bize tuhaf gözle bakıyor. Hani biz sokakta farklı bir birey gördüğümüzde nasıl tuhaf tuhaf bakıyorsak. Hani toplumumuzda alışık olmadığımız ya da tahammül etmediğimiz bir hareket gördüğümüzde nasıl iş oluyorsak, işte dış mihraklar da bize o gözle bakıyor. Bir yanlış yapsa da mevzu çıkartsam diye bekliyor. Bazen beklemiyor bile. Önce mahallenin ufak çocuğunu gönderen serseri sokak çocukları gibi önce ufak tefek sıkıntıları atıyorlar üzerimize, sonra laf gelirse de ‘Ne dedin kardeş, akıllı ol’ diyorlar gibi. Sonuçta biz böyle olduğumuz için herkesi öyle görmemiz de normal.

Normal de öyle değil işte. Herkes işinde gücünde. Herkes kendini nasıl daha iyi bir ülke haline getirebilir, herkes evlatlarını nasıl daha eğitimli, daha donanımlı yapabilir diye düşünüyor. Herkes kendi kendine yeten bir ülke nasıl olunabilir, daha çok sanat, kültür üreten, onu pazarlayan bir ülke olmanın yollarını arıyor.

Biz ise mahallede bağıra bağıra dolaşırken elini kolunu sallayıp ‘Buraların kralı benim leaa’ diye takılan bir genç gibiyiz bazen. Ama olsun, o genç bile bir noktada ergenliği atlatacak, efendiliği öğrenecek, kültürlenecek, saygılanacak, daha efendi, daha erdemli, daha iyi bir insan olmayı öğrenecek. Çünkü hayat bunu gerektiriyor.

Çünkü insan olmanın anlamı burada. Gittiğimiz yola da dikkat ettik mi tamam.