Sıkça duyduğumuz teşhis ve tedavi şu; sorunlarımızın gerisinde tek adam rejimi var. Dolayısıyla tek adam rejimine son verip parlamenter rejime geri dönüldüğünde memleketin önü açılacak ve bugün karşı karşıya olduğumuz sorunlar birer birer çözülecek. Demokratik karar alma süreçlerinin sorunları en etkili biçimde çözme yolu olduğuna kim karşı çıkabilir ki? Diğer uçtan bakınca da karar verme süreçlerinin tek kişiye ya da makama işaret ettiği bir durumda ortaya çıkan sorunların da o kararı alana fatura edilmesi mantıklı görünüyor.

Ne var ki bu akıl yürütme biçimi beni tam ikna etmiyor! Hani diyorlar ya kafamda deli sorular! Mesela; bu kadar sorun çözücüydü de parlamenter sistemden niçin bu kadar kolay vazgeçilip, başkanlık rejimine geçildi? Bu derece iyi çalışan bir sistem, bu derece irrasyonel bir rejim biçimi karşısında kendisini niye koruyamadı? Dahası bu kadar çok kişi tek kişiye nasıl yenildi?

Baştan koyalım, bana da sorsanız hangisi diye, parlamenter sistem derim! Ama parlamenter sisteme dönüşün neredeyse otomatik biçimde sorunlarımızı çözeceği yönündeki iyimserliği paylaşmıyorum. Önce kutsanan parlamenter sisteme yönelik bir eleştiriyle başlayalım. Söz konusu sistemin tıkır tıkır işleyen bir demokrasi anlamına gelmediğini, önemli temsil sorunlarının bu tür bir sistemde de olduğunu hatırlayalım! Örneğin neredeyse bütün siyasi partilerin tek adam rejimi öncesinde de tek adam rejimini çağrıştıran güçlü genel başkan modeline yaslandığını hepimiz biliyoruz. Tek adam rejimi eleştirisi yapan parti liderleri, tek adam rejimi öncesinde de sonrasında olduğu gibi milletvekillerini, belediye başkanlarını ve hatta meclis üyelerini bizzat ya da dar bir merkez kadrosu ile birlikte belirlemediler mi?

Dahası, tek adam rejiminden şikâyet eden ve yer yer de sıkıntılarını yaşayan muhalif belediyelerin kendi uygulamalarında tek adam rejimine atfedilene benzeyen karar alma süreçleri yaşanmıyor mu? Neye hizmet ettiği belli olmayan çok şeritli yolları kentin en sorunlu alanlarına yeşili tahrip ederek bağlamaya niçin bu kadar istekliler? Saydamlık adına belediye meclisi ve encümeni toplantılarından yapılan onca canlı yayından sonra yol ihaleleri ve bu yollara harcanacak milyonların karşılığında Hazine ile yapılan taşınmaz mahsuplaşmaları niçin aynı saydamlık içinde kamuoyu ile paylaşılmıyor? Kentlerin merkezi noktalarında göğü delen yüksek katlı yapılara birkaç inşaat şirketini mutlu edecek biçimde niçin izin veriliyor? Bu anlaşılmaz imar haklarının ne tür saiklerle verildiği niçin kamuoyu ile paylaşılmıyor?

Tek adam düzeni, 1980 sonrası adım adım inşa edilen neoliberal oyunun sonucunda geldiğimiz noktanın adıdır. Bu oyunun merkezinde yer alan devlet aygıtı ile sermaye güçleri karşılıklı uyumlanırken, tek adam düzeni, hızlı ve etkin karar verme ve benzeri gerekçelere sığınarak inşa edildi! Tam da bu nedenle tek adam düzeni, bir neden olmaktan çok bir sonuç olarak yaşamımıza damgasını vurdu. Bunu söylerken bu tür bir tekleştirme ve merkezileştirmenin ve yol açtığı keyfi ve kişiselleşmiş karar alma biçiminin önemsiz olduğunu söylemiyorum. Öyle olmadığını en son Merkez Bankası’na yapılan müdahalelerde gördük! Ama bu görüntülerden yola çıkarak bütün sorunu tek adam rejimine yükleyen bir tahlile varmak doğru olmadığı gibi; bu tür bir teşhis üzerinden yeni bir rejim, yeni bir ekonomi ve yeni bir toplumsal düzen inşa etmek de mümkün değildir.

Tek adam düzenini hedef gösteren anlayış, bu düzenin gerisindeki piyasa ve rant düzenini de eş zamanlı biçimde hedefine koymak zorunda! Doğru, Türkiye’nin devasa bir borç bataklığına çekilişinde KÖİ’ler olarak bildiğimiz ve bildik şirketlere verilen garantili projelerin önemli payı var. Ama o garantili projelerin ve gerisindeki modelin altında tek adamdan önce Dünya Bankası’nın imzasının bulunduğunu da unutmayalım!

Unutuluyor olmalı ki, geldiğimiz noktada neredeyse bütün sorun, rejim açısından “tek adam” ve ekonomi açısından 5 ayrıcalıklı şirkete indirgenmek üzere ve neredeyse onlardan kurtulduğumuz gün bütün sorunlarımızın çözüleceğine ikna olma noktasındayız.

Hal böyleyse soruyu buraya bırakıyorum; koskoca Türkiye birikimi toplamda 1 kişi ve 5 şirkete mi yenildi? Eğer öyleyse yenilenlerin anlatması gereken çok şey var demektir…