Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

AKP-MHP işbirliğiyle ülke gündemine sokulan anayasa değişikliği bir hafta sonra oylanacak. Ülkemizin geleceği büyük ölçüde bu oylamanın sonucuna bağlı. Ya güçler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi güçlendirerek sürdüreceğiz ya da denge ve denetim düzeneğinden yoksun “tek adam yönetimi”ni kurumlaştıracak “Başkanlık Sistemi”ne geçeceğiz…

Halkoylamalarında kural olarak “evet” ya da “hayır” seçeneği vardır. Ama Türkiye’de “tek seçenekli” bir halkoylaması süreci yaşıyoruz. “Hayır” demek adeta yasaklanmış! Başta TRT olmak üzere, ülkedeki tüm televizyon kanalları iktidarın borazanı gibi yayın yapıyor. Televizyonunuzu günün hangi saatinde açarsanız açın, karşınıza hep “Eyyy Kılıçdaroğlu!” diye bağıran “Partili Cumhurbaşkanı” ile “Emanetçi Başbakan” çıkıyor. Sade yurttaşların “Hayır” eylemlerine yönelik baskılar, engellemeler, tehditler bir yana, ana muhalefet partisinin milletvekilleri bile bıçaklı-satırlı saldırılara uğruyor! Dahası, saldırganlar hükümetten ve yargıdan destek görüyor. Başbakan’ın ağzından bu saldırıları kınayan tek söz duydunuz mu?

Demek ki “referandum”un “yerli”si ve “milli”si de böyle oluyormuş!

•••

Halkımız 16 Nisan’da sandığa giderek seçimini yapacak. Sıradan bir oy verme işlemi değil bu! Türkiye’nin rejimi, daha doğrusu yazgısı oylanacak.

RTE’nin Başkanlığına “Evet” denirse, Atatürk Cumhuriyeti’nin ruhuna fatiha okunacak ve on beş yıldır iyice palazlanmış bulunan dinci gericiliğin egemenliğinde “İkinci Cumhuriyet” resmen kurulmuş olacak!

Yeni düzende olağanüstü yetkilerle donatılan “Partili Cumhurbaşkanı”nın ülkeyi kararnamelerle yöneteceği, yargıyı tek başına biçimlendireceği ve istediği zaman Meclis’i dağıtılabileceği çok konuşuldu, tartışıldı. RTE ise bu düzenlemede Cumhurbaşkanı’nın “fesih” yetkisi olmadığını öne sürüyor ve tersini söyleyenleri yalancılıkla suçluyor.

Oysa AKP’nin halkoylaması için hazırladığı kitapçıkta bile, “Fesih yetkisi, yeni sistemde seçimlerin karşılıklı olarak yenilenmesi yoluyla gerçekleşebilecektir. TBMM 3/5 çoğunlukla, Cumhurbaşkanı da dilediği zaman bu yetkiyi tek başına kullanabilir” deniyor.

Arapça kökenli bir sözcük üzerinden demagoji yapmanın gereği yok. “Fesih”; kaldırma, bozma, dağıtma demektir. Metinde yer alan “seçimlerin yenilenmesi” ifadesi, bu hukuksal terimin Türkçe karşılığıdır ve “seçilmiş bir kurulun süresi bitmeden görevine son vermek” anlamına gelir.

Melih Gökçek’in Türkçesiyle kitap yazılabilir mi?

Özgeçmişine bakarsanız, Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek, Gazi Üniversitesi Gazetecilik Yüksekokulu’nu bitirmiştir. Gelin görün ki, Türkçe bilgisi ilkokul düzeyindedir!

Şu sıralar Ankara’daki tüm reklam panoları, bir kitabın afişleriyle donatılmış…

Kitabın adı, “Sol Siyaset.. FETÖ İlişkileri”…

Yazan: İ. Melih Gökçek…

Dikkat isterim: “Sol Siyaset” sözcüklerinden sonra iki nokta (..) yer alıyor. Türkçenin yazım imleri arasında yan yana iki nokta yoktur! Ama Melih Gökçek’in umrunda mı yazım kuralları!

Bir de ilgi çekmek için, tanıtım afişlerine, “Bu kitap tarihe düşülen nottur” diye yazdırmış. Oysa tarihe düşülmüş başka notlar da var. Gökçek’in FETÖ ile al takke-ver külah ilişkileri çoktan yazıldı tarihin kütüğüne! Artık ne yapsa silemez o karayazıyı! Balık hafızalar unutsa bile Google Amca unutturmaz! Bugün “terörist başı” dediği Fethullah Gülen’e yakın geçmişte düzdüğü övgüleri dinlemek için bilgisunarda bir “tık” yeter!

Gökçek’in “zamanlaması manidar” kitabının tek amacı var: Halkoylaması öncesinde CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na bel altından vurarak Reis’e yaranmak! Zaten kendisi de gizlemiyor bu amacını. Basına yaptığı açıklamada, kitabın adını önce “CHP ve FETÖ İlişkileri” koyduğunu, ancak siyasal yasaklar nedeniyle son anda değiştirmek zorunda kaldığını belirtiyor. Nitekim kitabın “İçindekiler” bölümüne bakarsanız, tüm başlıkların “Kılıçdaroğlu” diye başladığını görürsünüz.

FETÖ’yle yıllarca içlidışlı ilişkiler kurmuş birinin, şimdi CHP’yi Gülen’ci yapıyla ilişkilendirme çabası ciddiye alınabilir mi?

•••

Cumhurbaşkanı ve Başbakan, 2 Nisan günü Ankara’da “Toplu Açılış” adı altında “Evet” mitingi düzenlediler. AKP’liler devlet olanaklarıyla parti propagandası yapmanın yolunu böyle bulmuşlar.

Melih Gökçek, bu mitingi Twitter hesabından şöyle duyurmuş.

“İNŞAALLAH ANKARA TARİHİNİN EN BÜYÜK TOPLANTISI OLACAK. PAZAR SABAHDAN İTİBAREN OTOBÜS VE METRO ÜCRETSİZ. BU TARİHİ GÜNE SİZDE ŞAHİT OLUN.”

Koyu harflerle yazdığım sözcükler, Gökçek’in Türkçe bilgisini gösteriyor.

Aynı konudaki bir başka paylaşımında ise “Hipodrom” sözcüğünü “Hipotrom” diye yazmış…

Evet, Cumhuriyetimizin başkenti Ankara’yı tam 23 yıldır yöneten insanın Türkçesi bu kadar! Sözcükleri doğru yazamıyor, noktalama imlerini bilmiyor, “de”yi / “da”yı ayıramıyor ama müthiş bir özgüvenle yazarlığa soyunuyor!

Güler misin ağlar mısın?

•••

Halkoylamasından önceki son yazım bu… Öyleyse biz de son sözümüzü söyleyelim:

Ülkeye ve Türkçeye kıyanlara HAYIR, HAYIR, HAYIR!...