Tek suçlu Covid-19 mu?

Türkiye’de turizm sektörünün kurumsallaşması 1980’li yıllardan sonra başladı. 90’lar ve 2000’lerde ise sektörün hızla büyüdü. Ancak sektör büyürken dev otel zincirleri ve büyük seyahat acentaları da sektörün sahibi olmaya başladı. 90’lı yıllarda başlayan 2000’li yılların başında yaygınlaşan “her şey dahil sistemi” Türkiye’de turizm sektörünün vazgeçilmezi haline geldi. 2000’li yıllarla beraber tur şirketleri 5 yıldızlı otel odalarını uzun dönemli ve böylece ucuza kapatmaya, bu odalara yurtdışından getirdiği turistleri yerleştirmeye başladı. Turistler ise bir koyu kapatmış bu dev tesisten tatili boyunca hiç çıkmadan, belki de Türkiye’ye dahi geldiğini farkına varmadan konforlu günlerini yaşıyor, otelin önünden ülkesine geri dönüyordu. 2019 itibariyle Türkiye’ye gelen her 4 turistten 3’ünün bu şekilde tatil yaptığı biliniyor.

TURİZMDE ASLAN PAYI OTEL ZİNCİRLERİNE VERİLDİ

“Her şey dahil” sistemi yabancı turistler için ucuza ve son derece konforlu tatil imkânı demekti. Böylece turist sayısı 2000’li yıllar boyunca giderek arttı. Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre 2002 yılında 13 milyon 256 bin yabancı ziyaretçi, ülkeye 12 milyar 420 milyon dolar turizm geliri kazandırmıştı. O yıl için turist başına 937 dolar gelir elde eden Türkiye, yıllar içinde turistler için “ucuz” turizm cenneti haline geldi. Sektörün içinde 5 yıldızlı otel zincirleri peyda olurken, sektör her şey dahil sisteme entegre oldu. Aynı sürece paralel biçimde büyük sermayeli tur şirketleri giderek büyüdü ve tekelleşti. (O kadar ki bu şirketlerinin birinin sahibi 2018’de Kültür ve Turizm Bakanı dahi olabildi.)

Böylece 2002’de 13 milyon 256 bin olan yabancı ziyaretçi sayısı 2010’da 28 milyon 510 bine yükseldi. Turist sayısında 8 yıldaki artış oranı yüzde 115’ti. Buna paralel biçimde turizm gelirleri de artmıştı. 2002’de 12 milyar 420 milyon dolar olan turizm geliri 2010’da böylece yüzde 100 artışla 24 milyar 930 milyon dolara yükseldi. Artık turizm gelirleri ülkenin hızla büyüyen cari açık ateşine bir nebze de olsa su serpen önemli bir sektördü. Ancak pastada aslan payını giderek artan büyüklükte turizm tekelleri yemeye başladı.

tek-suclu-covid-19-mu-755264-1.

2010'LAR BELİRLEYİCİ TÜRKİYE İMAJI OLDU

Ancak özellikle 2010’dan sonra tatile geldikleri Türkiye’de otelinden çıkarılmayan turistler TV ve gazetelerde bambaşka bir Türkiye manzarasına şahit oluyordu. Artık gençlerin sokaklarda polis tarafından dövüldüğü, bakan çocuklarının evlerinde balyalarca paraların çıktığı, yanı başındaki savaşa büyük bir iştahla giren, milyonlarca mültecinin akın ettiği ve toplumu hızla muhafazakarlaşan bir Türkiye vardı. Tüm bunlara turizm sektörünün ayak uydurabilmesi de zor oldu. 2002’den 2010’a kadarki 8 senede yabancı ziyaretçi sayısı yüzde 115 artmıştı. 2010’dan 2018’e kadarki 8 yılda ise artış oranı yüzde 38’le sınırlı kaldı. Üstelik turizm gelirleri Türk Lirası’ndaki değer kaybı yüzünden neredeyse yerinde saydı. 2010’da 24 milyar 930 milyon dolarlık turizm geliri 2018’de ancak 29 milyar 513 milyon dolara yükselebildi.

2010’lu yıllardaki ülke fotoğrafının değişmesinin turizme dönük ilk sonucu Avrupalı turistin artık Türkiye’yi tercih etmemesi oldu. Özellikle 2012’den sonraki değişim düşündürücü. O yıl 31 milyon turisti ağırlayan Türkiye, 2018’de 39 milyon turisti ağırladı. Ancak Avrupalı turist sayısı artmak bir yana azaldı ve 18,2 milyondan 17,3 milyona geriledi. 2017 yılında ise ilk kez yabancı turistlerin yarısından çoğu Avrupalı değildi. Bu durum 2018 ve 2019’da da devam edecekti.

2016 YILI KÂBUS GİBİYDİ

tek-suclu-covid-19-mu-755265-1.Türkiye 25 Kasım 2015 sabahına Suriye sınırında bir Rus Uçağı’nın düşürülmesi haberiyle uyandı. Emri kimin verdiği bugün dahi tartışma konusu ancak bu olay ülke turizminin dış politikaya ne kadar entegre olduğunun da bir kanıtı oldu. Rusya, Türkiye’ye turist göndermeyi kesti. Böylece 2015 yılında 36 milyon 244 bin olan yabancı ziyaretçi sayısı 2016’da 25 milyon 352 bine geriledi. Türkiye dış politikada tökezledikçe ülkenin “turizm cenneti” algısı da değişiyordu. Böylece 2015’te 31,4 milyar dolar turizm geliri elde eden ülke, 2016’da 22,1 milyar dolar gelir elde edebildi. Bir uçağın düşürülmesinin ülke ekonomisine sadece turizm üzerinden yarattığı kayıp 9,3 milyar dolardı. Kaybın büyük çoğunluğu Rus turistlere hizmet edecek şekilde organize olan Antalya’da yaşandı. 2016’da turizm gelirlerindeki kayıp gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 1’ine karşılık geldi.

2019 İSE PEMBE RÜYALARA BENZEDİ

2018 yazında yaşanan ve Rahip Brunson krizi olarak adlandırılan kur şokunu ülke ekonomisi hâlâ atlatabilmiş değil. Ancak bu şok 2019’da ihracatçının ve turizmcinin işine geldi. Türkiye, dünyada nadiren görülen doğal güzelliklerin içine yıllardır lüks oteller kuruyordu ve bu otellerde tatil yapmak cebinde avro ve dolar olan turistler için adeta sudan ucuzdu. Böylece 2018’de 39 milyon olan yabancı ziyaretçi sayısı 2019’da 45 milyon 58 bine yükseldi. Özellikle kişi başına harcama tutarı daha düşük olan Rusya’dan Türkiye’ye ilgi büyüktü. 2019’da 5,2 milyonluk turist sayısıyla Rusya, Türkiye’ye en çok turist gönderen ülke oldu.
İşletme sahipleri bankanın yolunu tuttu.

2019’da yaşanan bu turist akını işletmelerin yıllardır gülmeyen yüzünü güldürdü. Böylece turizm işletmeleri yıllardır yapmadıkları yatırımları yapmak için bankaların yolunu tuttu. BDDK verilerine göre 2019’un sezon başı olan Mayıs’ta otellerin 71 milyar 262 milyon lira nakdi kredi borcu bulunuyordu. Bu tutar bu yılın mayıs ayında 90 milyar 651 milyon liraya yükseldi. Beklentiler toz pembeydi. Kimse Covid-19 salgınının yaratacağı yıkımı tahmin etmedi. Hükümet ise hayal satarak işletmelerin moralini diri tutmaya çabaladı.

29 ŞUBAT'TA 'BU YIL TURİST REKORU KIRILACAK' DENDİ

2019’da turizm sezonunun sonu geldiğinde turizm işletmeleri gelecek sezona hazırlanmaya başladı. Yılın sonunda Çin’de ortaya çıkan Covid-19 salgınının yarattığı belirsizliğe ilişkin sektörü uyarması gereken yetkililer ise suskundu. Ocakta ve şubatta salgın Asya ve Avrupa’ya yayılmaya başladı. Önce Çin’le ardından İran’la uçak bağlantıları kesildi. İşletmelerin endişeleri artıyordu ki 27 Şubat gecesi Rusya’yla savaşın eşiğine gelindi. İdlib’te TSK’nin gözlem üssüne yapılan saldırıda 33 asker hayatını kaybetmiş, tüm ülke televizyon başında Hatay Valisi’nin açıklamalarına kilitlenmişti. İşletme sahiplerinin ise aklının bir yerinde 2016 kabusu belirdi. Erdoğan ise 48 saatlik suskunluk nöbetine girdi. 29 Şubat’ta ilk kez ekranların karşısına çıkan Erdoğan işletme sahiplerinin yüreğine su serpti. Yaptığı açıklamanın sonunda Erdoğan aynen şunları söyledi; “İşte turizmde 2019 yılını hamdolsun rekorla kapattık. Turist sayısı 52 milyona yaklaştı, turizm gelirlerimiz 35 milyar dolar bandına çıktı. Bu yılın Ocak ayında da yeni bir rekora imza attık, ülkemize Ocak ayında gelen yabancı turist sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 16’dan fazla artarak 1,8 milyon kişiye ulaştı. İnşallah bu yıl toplam 58 milyon turist, 41 milyar dolar turizm geliri bekliyoruz.”

tek-suclu-covid-19-mu-755266-1.

Bu esnada İtalya’da sağlık sistemi çökmüş, İran’da vaka sayıları pik yapmıştı. Türkiye’de ilk vakanın teşhis edilmesine sadece 10 gün vardı…

ERDOĞAN DEDİYSE BİR BİLDİĞİ VARDIR

İşletmeler Erdoğan’a kulak verdi ve yatırımlarına devam etti. Madem geçen yılın dahi turist sayısı geçilecek, o halde yeni yatırımlar yapmak gerekecekti. Şubatta otellerin bankalara 78 milyar 254 milyon TL borcu bulunuyordu. Mart’ta bu tutar 82 milyar 935 milyon liraya yükseldi. Normal şartlar altında Covid-19 salgınına karşı uyarılsalar sektörün kredi hacminin büyümemesi beklenirdi. Şubatın sonunda dahi turizmin tarihin en zor yılını geçireceğini kimse görmüyordu. Görenler ise iktidarın “hayal satma” oyununa gölge düşürmemek için susmayı tercih etti.