Google Play Store
App Store

Hatay, taşocakları ve beton santrallarıyla kuşatıldı. Kentte en az 87 tane taşocağı var. Yaşam savunucuları ve afetzedeler kentin tamamen şantiyeye döndüğünü belirtti ve “Bu kadar taşocağı neden var? Kime yarayacak. Bizi ilaçlara, Hatay’ın sokaklarını ranta mahkûm ettiler” dedi.

Tek tip binalar, taşocakları, ranta boğulan bir kent: Hatay şantiyeye döndü
Fotoğraflar: BirGün-Evrensel-ANKA
İlayda Kaya
İlayda Kaya
ilaydakaya@birgun.net

Maraş merkezli depremlerde yerle bir olan kentlerin ayağa kaldırılma süreçleri yağma ve talan odaklı çalışmalarla ilerliyor. En büyük hasarı alan kentlerin başında gelen Hatay’ın en büyük problemlerinden biri kentteki depremzedeleri ‘kanser eden’ madenler. Başta taşocakları olmak üzere onlarca maden projesine ÇED kararları dahi beklenmeden onay verildi. Bu zamana kadarki projelerin tutarı yaklaşık 3 milyar TL’yi bulurken birçok proje ise sırada bekliyor.

İktidara yakın şirketler rant ve para hırsı uğruna adeta sıraya girerken; yurttaş toz toprak içinde yaşam mücadelesi veriyor. Ayrıca şantiyeler enerji sağlamak için elektriğe yüklenince kentteki yurttaş bir de elektriğinden oluyor. Sık sık elektrik kesilmesi; ısınma sorununu, barınma gibi birçok soruna kapı aralıyor. Suyunu, toprağını, sağlığını, havasını korumaya çalışan yurttaşlar ise beton santralları ve taşocaklarına karşı sık sık sokaklara dökülerek bazen yol kapatarak ya da şantiyelerin önünde eylem yaparak bazen de adliye koridorlarında adalet arıyor. Tek talepleri ise; sağlıkla evlerine kavuşmak.

EMSAL TEŞKİL ETSİN

Antakya Çevre Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Karasu, depremden bu yana en büyük sıkıntılardan birinin “ÇED Gerekli Değildir” raporlarının kolaylıkla alınması ve taşocaklarının kontrolsüz bir şekilde yayılması olduğunu söyledi. Karasu “Parsel parsel birçok alan maden ocaklarına açıldı ve ne yazık ki bu ocakların büyük bir kısmı tarım arazilerinin, meraların ve yerleşim alanlarının hemen yanında bulunuyor. Bu konuda kazandığımız bazı davalar var. Örneğin, Döver Mahallesi’nde bir taşocağına karşı açılan dava lehimize sonuçlandı. Bu kararların emsal teşkil etmesini umuyoruz. Çünkü şehir merkezinde hızlı bir betonlaşma yaşanırken, kırsal bölgeler taşocakları nedeniyle yok olma noktasına geldi. Kentin bazı mahallelerinde tarım ve hayvancılık bitmek üzere. Tarım arazileri üzerindeki yoğun toz tabakası yüzünden bitkiler fotosentez yapamıyor, yeterince güneş ışığı alamıyor. Hayvancılık da zarar gördü, köylüleri büyük ekonomik zarara uğratıyor” ifadelerini kullandı.

Taşocaklarının yerleşim yerlerine yakın olmasını da eleştiren Karasu, yetkililere seslenerek şöyle devam etti: “Kimi 200 metre, kimi 500 metre mesafede. Özellikle okul bölgelerine olan etkileri büyük. Bu kadar yoğun sanayi faaliyetinin içinde yaşamak neredeyse imkânsız. Bu konuda bir yılı aşkın süredir sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Mücadele etmeye de devam edeceğiz. Bizim tek talebimiz, taşocaklarının yönetmeliğe uygun şekilde denetlenmesi. Şehir yeniden inşa ediliyor ve inşaat için malzeme gerekiyor. Ancak bu faaliyetler yerleşim yerlerinden, tarım alanlarından ve su kaynaklarından uzak noktalara taşınmalı. ÇED süreci titizlikle işletilmeli.”

İLAÇLARLA YAŞIYORUZ

Aylarca usulsüz bina yıkımı ile asbeste maruz kalan Hatay’da hava kirliliği ile de mücadele ediliyor. Projelerle giderek toza gömülen kentte, solunum yolu hastalıkları ve kanser vakaları artıyor. Antakya’da taşocağına yakın bir konteyner kentte yaşayan bir depremzede “İlaçlarla yaşar olduk. Nefes alamıyoruz. Depremde canımızdan olmadık ama hastalıklar da peşimizi bırakmıyor. İyice talan ettiler kenti. Eski hayatımızı, düzenimizi özlüyoruz” diyerek isyan etti.

Altınözü’nde yaşayan diğer bir depremzede de “Şu ana kadar açılan taşocakları Hatay’a yeter de artardı bile. Hâlâ doymadılar. Rant hırsından her yeri yağmaladılar. Patlattıkları dinamitlerden çocuklarımızı okula gönderirken korkuyoruz” dedi.

Firmalara elektrik sağlanması için evlerden, sokaklardan elektrik kesildiğini öne süren Antakyalı bir kadın depremzede ise şunları kaydetti: “Her gün bir arıza var. Arıza deniyor ama elektrik yetmiyor. Ocaklara ve şantiyelere veriliyor ama yurttaşa verilmiyor. Her yer toz toprak içinde. Yıkılmış bir kentin içindeyiz. Nereye dönsek şantiye var. Şantiyeler, maliyeti düşürmek için kendi sahası içinde ocak kurdu. Öğütme işlemini, inşaat işlerini aynı noktada yapıyor. Bu da Antakya Atatürk Parkı’nın dibinde. İnanılmaz bir gürültü içindeyiz. Kimseye danışmadan inşaat alanını kuruyorlar. Bu da yolları kapatıyor, ulaşımı zorlaştırıyor. Her açıdan bize zarar veriyor.”

∗∗∗

TEK MAHALLEDE 11 TAŞOCAĞI

• Altınözü ilçesindeki Kuruyer Mahallesi taşocaklarının en yoğun olduğu bölgelerden biri. Depremden önce 4 bin nüfuslu olan bu mahalledeki son durum şöyle:

- 11 taşocağı

- 9 beton santralı

- 7 parke şantiyesi

- 4 asfalt şantiyesi

Altınözü’ndeki Enek Mahallesi’nde yaşayan yurttaşlar, yerleşim yerlerine yakın olan taşocağının yaydığı toz
ve gürültü nedeniyle trafiği durdurarak eylem yapmıştı.

• Yayladağ yolundaki Yukarı Okçular Köyü’nde ise yan yana 6 taşocağı var. Bu taşocakları caddeye sıfır konumda. Öte yandan bir okulun duvarında patlatılan dinamitler nedeniyle çatlaklar oluştu.

• Hanyolu Mahallesi’nde yapılmak istenen taşocağının yakınında Hatay Su ve Kanalizasyon İdaresi’ne (HATSU) ait kuyu bulunuyor. Buradan 20 köye yakın su sağlanıyor. Ayrıca yapılmak istenen taşocağının çevresinde zeytin ağaçları, tarım arazileri de bulunuyor.

• Samandağ Çöğürlü Mahallesi’nde faaliyet gösteren taş ocağı ve beton santralı, çevreye verdiği zarar nedeniyle kapatma kararı almasına rağmen çalışmalarını sürdürüyor.

∗∗∗

BU SORULARA YANIT VERİN

Bölgede yaşayanlar, yetkililere şu soruları yöneltiyor:

• Bir kentin içinde bu kadar taşocağına ihtiyaç var mı?

• Konut inşaatları için gereken taş miktarı hesaplandı mı?

• Arz-talep dengesi gözetildi mi?

• Şu ana kadar bu sorunlara dair bilimsel çalışmalar yapıldı mı?

∗∗∗

SALDIRILAR BÜTÜNLÜKLÜ

SOL Parti Hatay İl Başkanı Serbay Mansuroğlu, iktidarın rant politikalarıyla kentin dokusunun bozulduğunu söyledi. Mansuroğlu şu ifadeleri kullandı: “AKP iktidarı depremin ardından halka birtakım sözler verdi. Burada da inşaatı ne zaman bitireceğini söyledi ama bir şehir böyle inşa edilmez. Hatay tüm renkleriyle, tarihi ve kültürü korunarak inşa edilmeli. Çünkü burası depremlerden önce birçok kültürün bir arada yaşadığı bir kentti. Bunlar görmezden gelinerek, kopyala yapıştır binalarla, insan sağlığı hiçe sayılarak taşocakları kuruyorlar. ‘Hatay’ı yeniden kuruyoruz’ iddiasında bulunuyorlar. İçerde de bir sürü sıkıntı var. Yandaş kazanıyor, patron kâr ediyor ama şantiyede çalışan işçinin çalışma koşulları düzeltilmiyor, hak edişleri zamanında ödenmiyor. Hepsini bir araya getirdiğimizde bütünlüklü bir saldırılarla karşı karşıyayız."