Türkiye-Yunanistan arasında imzalanan nüfus mübadelesi protokolünün üzerinden 100 yıl geçti. Binlerce kişi topraklarından ayrılmak zorunda kalırken farklı bölgelerden Anadolu’ya gelen mübadiller hayata tutunmaya çalıştı.

Tek yön bilet

Berkay SAĞOL

Bundan tam 100 yıl önce 30 Ocak 1923 tarihinde Lozan Barış Konferansı kapsamında imzalanan “Türk ve Yunan Nüfus Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol” ile binlerce kişi evlerinden, topraklarından ayrılmak zorunda kaldı. Tekrar kendi evlerine, mahallelerine dönme umutları kendileri için kesilen tek yön biletlerle tükenen nüfus mübadilleri, Anadolu’nun farklı yerlerinde yeniden hayata tutunmaya çalıştı.

Mübadelenin yüzüncü yılında İzmir’de Aylin Telef, Ayşegül Çetinkalp ve Mert Rüstem tarafından açılan Tek Yön Bilet fotoğraf ve belgesel sergisinde, yeniden hayata tutunmaya çalışan, maddi, manevi ve sosyal zorlukları yaşayan ve bunları göğüsleyen mübadil ailelerin hikâyeleri anlatılıyor. Sergi, 30 Ocak 2023 tarihine kadar Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde ziyarete açık olacak.

Sergiyi hazırlayan kişilerden ve aynı zamanda mübadil torunu olan Mert Rüstem BirGün’e konuştu. Rüstem, “Bu sene mübadelenin 100’üncü yılı ve mübadillerin anılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu bir kutlama değil, anma. Mübadelenin yükünü çeken kadınları anmamız gerektiğini düşündük. İzmir Büyükşehir Belediyesi ile yaptığımız görüşmeler sonucunda projemiz onaylandı ve çalışmalar başladı. 10 mübadil aileyle görüştük ve bu şekilde bir çalışma ortaya çıktı” dedi.

Rüstem, şunları söyledi: “Mübadeleyle beraber İzmir’e gelen mübadiller, kültürel anlamda çok ciddi katkılarda bulunmuş. Osmanlı’daki Müslümanlar ya çiftçi ya asker ya da memur. Sanat ve zanaatkârların tamamı Anadolu’ya gelen mübadillerle beraber gelişti. Mesela Anadolu’da Müslümanlar pek fotoğrafçılık yapmıyordu ama benim dedem fotoğrafçıydı. Bu bile farklı bir kültürel katkının en önemli göstergelerinden biri. Bunun yanı sıra çok ciddi bir uyum sorunu yaşanmış. Giritliler uzun süre kendi aralarında kız alıp vermiş ve yalnızca kendi aralarında görüşmeler sürmüş. Yemek kültürü ve kadınların iletişimi bu uyum sorununu atlatmada önemli rol oynamış. Kadınların çocuklarla ve komşularıyla kurduğu ilişkiler sayesinde mübadiller uyum sorununu zamanla çözmüş” diye konuştu.

BİR ODAYA SIKIŞIP KALMIŞLAR

Sergide en dikkat çekici hikâyelerden biri olan ve Selanik tarafından göçen bir ailenin üçüncü kuşak torunu olan Zeynep Öziş, “Anneannem mübadele olduğunda 15 yaşındaymış. Anadolu’dan Rum göçleri anlaşmadan önce başlıyor ancak Ocak 1923’ten itibaren daha çok Rum göçmeye başladığı için anneannemin anılarında da evlerinin bir kısmını yavaş yavaş Rum mübadillerine vermeye başladıklarından, hatta bir odaya sıkışıp kaldıklarından bahsederdi. Sonunda onlar da evlerini terk etmek zorunda kaldıklarını anlatırdı” dedi.

Öziş, anneannesinin kendisine en çok anlattığı hikâyeyi ise şu şekilde dile getirdi: “Anneannemin bana sık sık anlattığı, her anlatışında onun da benim de çok duygulandığımız bir anısı var; o da son günü… Evde kedi, köpek ve büyükbaş hayvanları da varmış ve onları beslemek anneannemin göreviymiş. Hatta 85 yaşında artık bilinci de gitmişti ve hiç birimize tepki vermezken bile, kucağına koyduğumuz yavru köpeği sevmeye başlamasıydı. Çünkü mübadelenin son günü, artık evlerini terk edecekleri gün, son yaptığı şey köpeği Togu’nun son yemeğini vermekmiş…”