ONUR KOÇYİĞİT Mihail Bulgakov, başyapıtı sayılan Üstat ile Margarita’yı ölmeden iki yıl önce tamamladı (1938) ancak romanın kitap olarak yayımlanması -uzun süren Stalin sansür ve yasaklarından sonra- yaklaşık otuz beş yıl sürdü (1973). Dolayısıyla yazarın tanınması ve edebiyat çevrelerinin radarına girmesi hayli zaman aldı. Bulgakov’un başyapıtının Rusçadan Türkçeye çevrilmesi ise için ancak kırk yıl sonra […]

Tekinsiz, olağanüstü ve sıradan: Bulgakov’da şeytan

ONUR KOÇYİĞİT

Mihail Bulgakov, başyapıtı sayılan Üstat ile Margarita’yı ölmeden iki yıl önce tamamladı (1938) ancak romanın kitap olarak yayımlanması -uzun süren Stalin sansür ve yasaklarından sonra- yaklaşık otuz beş yıl sürdü (1973). Dolayısıyla yazarın tanınması ve edebiyat çevrelerinin radarına girmesi hayli zaman aldı. Bulgakov’un başyapıtının Rusçadan Türkçeye çevrilmesi ise için ancak kırk yıl sonra mümkün oldu (çev. Sabri Gürses, Everest Yayınları, 2012, İstanbul). Sonra birçok farklı yayınevi Bulgakov’un farklı ve/veya aynı kitaplarını (farklı çevirmenlerin çevirileriyle) yayımlamaya başladı, biz de bu vesileyle onu daha çok okuma şansına eriştik. Bunları anlatıyorum zira çeviri faaliyeti hızlansa da Bulgakov kanımca hâlâ Türkçe okurların ve yazarların nezdinde olması gereken yerde değil.

***

Bulgakov’un yazımında şeytan (satan, demon, memhistopheles vb) handiyse tüm metinlere sirayet eder görünür. Tekinsizin ortasında ya da sıradanın en çok belirginleştiği yerde beliren bilinmeyen, bazen esas metni/kurguyu, bazen direkt anlatıcıyı bazen de yan karakterleri biçimlendirir. Doğaüstünün de çoğu zaman işin içinde olduğunu belirtmek gerek (cinler, konuşan hayvanlar, halüsinatif sanrılar vb). Bunu yazarın bir süre morfin bağımlısı olmasıyla ilişkilendirenlerin sayısı da yüksektir.[1]

Yazının başındaki ansiklopedik bilgiler üzere anlattığım Üstat ile Margarita, Goethe’nin Faust’undan bir alıntıyla başlar:
“… Sen kimsin peki?”
“Ben o gücün, hep kötülük isteyen ve hep iyilik yapan gücün bir parçasıyım.”
Üstat ile Margarita’nın, yanındaki küçük şeytancıklar, dev bir kedi ve çıplak bir kızla bir anda Moskova’da beliren gizemli profesörünün -önceleri bir yabancıdır sadece- adı ise Bay Woland’dır. Faust’un bir bölümünde de Mephistopheles’e “JunkerVoland” diye seslenildiğini görürüz. Bulgakov, romanının girişinde kullandığı epigrafını da hesaba katarsak, kendi şeytanını da (en azından adını) başka bir şeytandan almıştır.[2]
Sonra Moskova bir kaosa -cehennem de desek uygun düşer- sürüklenecek, düzen altüst olacaktır. Romanın ileri okumalarını şimdilik bir kenara bırakıyorum.

***

Şeytanî/Şeytanname,[3] adından da anlaşılacağı üzere, Bulgakov’un kurgusunu yine doğaüstüne kurduğu, bilinmezin içinde oradan oraya koşturan birinin, Yoldaş Korotkov’un hikâyesi.

Yoldaş Korotkov, Kibrit Malzemeleri Genel Tedarik Merkezi’nde çalışmaktadır ve bir süredir maaşlar ödenemediği için işçiler yalnızca ürettiklerini alarak, kibritlerle maaşlarını tahsil ederler, en azından yönetim bunun böyle olmasına karar vermiştir. Kapı komşusu Aleksandra Fyodorovna da maaşını benzer şekilde tahsil edebilmektedir – kilise şarabıyla.

Korotkov, bir gün, troleybüsü kaçırdığı ve sonraki de yolda bozulduğu için işine geç kalır ve yeni atanmış yönetici tarafından işinden kovulur. Korotkov için bu büyük bir yanlış anlaşılmadır ve bunu derhal düzeltmek için elinden geleni yapmaya karar verir.

Sovyet bürokrasisinin koridorlarında koşturup durmaya başlayan kahramanımız bir labirentin içine düşmüş gibidir ve bu labirentin her kavşağında başka bir tuhaflıkla başa çıkmak zorundadır. Tıpkı birbirine benzeyen insanlarla, şekil değiştiren odalarla, aniden kaybolan veyahut birden ortaya çıkan insanlarla, hatta bir süre sonra kendisi olmamakla, başka biri olmakla mücadele etmek zorundadır. Etraftan adeta şeytancıklar fışkırır, girdiği odalardan birindeki memur çekmecesini açar ve başka bir memuru oraya buyur eder:
“Aniden, ok gibi delici bakışları olan bir çift göz ve keten kumaşı gibi seyrek saçları özenle taranmış bir kafa çekmeceden baktı. Arkasından, bir yılanınki gibi düz bir boyun, kolalı bir yaka belirdi, bir ceket, kollar ve pantolon ortaya çıktı ve birkaç saniye içinde, kırmızı elbiseler içinde tamamına ermiş, hazır bir sekreter, bir ‘Günaydın’ gıcırtısıyla ortaya çıktı.”

Korotkov buna da derhal itiraz eder ancak “tabii ki çıkacak”tır, “orada bütün gün yatıp duracak değil[dir] ya. Şimdi iş zamanı”dır.

***

Bulgakov, hem Şeytanî’de hem de Üstat ile Margarita’da kullandığı anlatı biçimi itibariyle metinlerini klasik bir şeytan vurgusunun dışında inşa etmiştir. Onun şeytancıkları, Hıristiyanlıktaki ‘şeytan’ ile uyumlu veyahut eşanlamlı değildir.[4] O daha çok içinde sihiri/büyüyü barındıran, bir yanıyla da moral bir öğe olarak şeytanı kullanır. Biçimi olağanüstüyü barındırsa da Bulgakov’un metinlerinde, varlığı itibariyle şeytan, bilinen ‘kötülük üreten’liği dışında, düzen dışına çıkmış olanın eski düzeni sorgulaması ve yeni bir düzeni arzulayıp arzulamayacağını oksimoronuyla karşı karşıyadır. Bulgakov’un metinlerinde sık rastladığımız ironi de yine bunun üzerinde yükselir. Bulgakov için birbiri içine geçen şeyler değil, birbiriyle çarpıştığında ne durumda olacağını görmek istediği şeyler, birer imge olarak görünürler.

Güçlü kurgu yapısı ve anlatı öğeleriyle Bulgakov, Rus yazarlar arasında en büyüklerden biri. Sovyet toplumu ve bürokrasisiyle olan uzlaşmaz tartışmacı tavrının yanı sıra, bu yazıda anmadığımız sarsıcı öyküleriyle de ciddi bir hikâyeci. Şeytan ise onun yazarlığını kurduğu alan içinde küçük bir yardımcı gibi.

  • [1]Will Self’in bu konudaki fikirleri, LSD ve marihuana vs karşılaştırmaları ilginçtir. Bkz. Will Self, “Introduction”, The Master and Margarita, çev. Michael Glenny, VintageBooks, Londra, 2004, s. viii.
  • [2] “Master &Margarita”, https://www.masterandmargarita.eu/en/03karakters/woland.html (Erişim tarihi: 1 Şubat 2019).
  • [3] Buradan sonra kitaptan bahsederken Şeytanî diyeceğim ancak belirtmekte fayda var: Kitap önce Encore Yayınları tarafından yayımlandı (çev. Osman Çakmakçı, İstanbul, Kasım 2014). Daha sonra Everest Yayınları farklı bir çeviri yayımladı (çev. Erdem Erinç, İstanbul, Ekim 2015). Rusça bilmediğim için etraflıca karşılaştırmaya yetkinliğim yok ancak farklı kaynak metinler kullanıldığı ortada ve her iki kitabı da karşılaştırarak okuduğumda çevirmen tercihi/üslubunu aşan farklılıklar tespit ettim. Yazının konusu olmadığından bu kadarıyla yetiniyorum.
  • [4]WillSellf, age, s. x-xi.